Aynı faşist rejimlerin zindanlarından sizleri ortak mücadele ruhuyla selamlıyoruz.
Bir asırdır karşısında baş eğmediğimiz faşist zihniyetin temsilcileri Türkizm ve Siyonizm zindanlarından direnişimizle dünyadaki vicdan, demokrasi etiğine sahip olanları sarıp sarmaladığımız bir zamanlardan geçiyoruz.
Tutsak edilmemizin asil nedeni faşist zihniyetin uygulamalarını teşhir etmemizdir. Bu nedenle katil rejimlerin soykırıma uğrattıkları her iki halkın katileri yerine bizleri yargılamaları biçare oluşlarındandır.
Bu zihniyet (faşizm) ortaya çıktığından beridir insanlığın toplumsallaşma mücadelesi karşısında sürekli tasfiye etme, siyasi soykırım, işgal, imha, iradesizleştirme, insani özünden, haklarından koparma, toplumu egemen politikalarına karşı savunmasız bırakma temellidir. Buna paralel Kurdistani, Filistini özgürlük mücadelelerinde olduğu gibi aralıksız direniş belirleyici olmuştur.
Bugün on binlerce (bir günde dört bin kişinin gözaltına alındığı) Kürt kadın Kurdistani tutsaklar olarak sizlerle ruhen, bedenen aynı direniş geleneğinde boy verdiğimizi bilmenizi isteriz.
Zalimin zulmü karşısında sizler gibi yüzlerce gün süren açlık grevleri, yargı etiğinden yoksun faşist zihniyetli mahkemelere çıkmamaktan tut, insanlığa karşı işlenen suçların başında gelen tecrite karşı direniyoruz.
Beş deniz ülkesinde (Mena ve Kuzey Afrika hegemonyaca parçalanmadan önceki diyarlar) Kurdistan ve Filistin sorunu çözülmeden barışın gerçekleşmeyeceği gerçeğinde ısrar eden, direnen 25 yıldır tek kişilik adada tutulan Kürt halk önderi Abdullah Öcalan’dan 7 Ağustos 2019’dan bu yana haber alınmaması için mutlak tecrit uygulanıyor. “İşgale ve savaşa son, barış hemen şimdi” anlayışının en çok faşizmin canını acıttığını barbarca saldırılarından biliyoruz.
Değerli dostlar,
Sizlerle en son 17 Nisan 2017’de Filistinli tutsaklarla dayanışma gününde (Ürdün’de) bir araya gelmiştik. Filistin’in yaşam kaynağını Kızıldeniz’e yol veren bereketli Ölüdeniz’den sizleri Ürdün sınırında selamlamamıza silah çeken Siyonizm askerleri (ki onların sınırı değildi) ile Kobanê, Qamışlo, Amudê’ye (Kürdistan’ın dört bir yanına) selam vermemizi, bizim yaşam alanımızda bize silah çeken AKP-MHP rejiminin aynı düşmanlığı besleyen uygulamalarına tanıklık ettim. Bizi utanç duvarlarıyla parçalayan birbirinin aynısı olmalarını biliyoruz ve o yüzleri unutmayacağız.
Her gün Siyonizm’in şirketleriyle kol kola sınırsız kâr hesapları yapan, Kurdistan’a kıyamet günü yaşatan AKP-MHP rejimi, “Filistin’e zulüm uygulanıyor” diyerek ikiyüzlülüğün altına imza atanlar tutsaklarla dayanışma gününe katılışımıza suç delili olarak iddianame düzenledi ve 30 yılla cezalandırarak zindana kapattı. Ancak dayanışmamızı engelleyemedi.
17 Nisan’lardan 17 Nisan 2024’te Filistinli tutsaklarla dayanışma gününde asrın kadına yönelik en vahşi saldırılarıyla bilinen İŞİD barbarlığına karşı Kobanê ile dayanışma gösterenlerin 38 kez ağırlaştırılmış ceza istenen davanın karar duruşmasının aynı güne denk gelmesi tarihleşen özgürlük mücadelemizdir.
Ne zindan duvarları ne demir kapılar ne de kör pencereler bizi özgürlük direnişinden alıkoyabilir. Yedi kat yerin dibinden fırlatan dayanışma duygu ve düşüncelerimizi size ulaştırmanın bin bir yolunu buluruz. Kurdistanlı kadın tutsaklar olarak sadece 17 Nisan’da değil özgür Kurdistan ve Filistin’de buluşuncaya kadar mücadele edeceğimizi bilmenizi isteriz.
Duvarların yıkıldığı yarınlarda buluşmak dileğiyle…