Tarihsel süreçte kapitalizmin, krizli yapısını fırsata çevirerek yeni bir yüzle kaldığı yerden devam etme çabası hep olmaktadır. Kapitalizmin son süreçte çıkışı liberalizm üzerine bir yaşamla olurken, bir anlamda emeğini herkese satabilecek bir özgür/hür köle bireyler yaratırken, neoliberalizm ile sermayenin küreselleşmesiyle finansal piyasalarda rahatça yayılabilmesi, bu anlamdaki toplamda nasıl bir özgürlük yarattığını açığa çıkarmaya yetmiştir.
Bu anlamda sermaye ve tekellerden, emeğini satmakta özgür olan bireye kadar bir anlamda düşmanlaştırması gerekiyordu. Hobbes’in: “Birey, bireyle ve doğayla çatışma içindedir” deyimi bir meşruiyet zeminini yaratıyorken, sonsuz bir sömürü ve çatışmanın önünü açmış olmaktadır. Ve sonuçta doğa, artık sermayeye açılacak rant alanı olurken, bunun yanında bireyi de cezbetmesi açısından istihdam yalanını müjdelemektedirler.
Son süreçte bunların en açık pratiği ormanlar üzerindeki talan iken, bunun ilk ayağı mevzuat değişiklikleri olurken bunun yanında her sene aynı vakitte çıkan orman yangınları artık bir dejavu yaşanıyor hissi yaratıyor insanda. Bugünlerde yaşanan orman yangınlarına bakarsak, her sene aynı zamanda Muğla’da çıkan yangınlar sonrası nedense müdahale bir şekilde gecikiyor, ormanlar kül olduktan sonra alan haliyle sermayeye açılırken, binlerce hektar ormanın yerinde artık beş yıldızlı otelleri görmekteyiz.
Yine Mardin’in Ömeryan bölgesinde önceki sene askeri operasyonlar sonucu, haziran ayında çıkan yangında Nusaybin Belediyesi’nden giden itfaiye ekiplerinin alana girilmesine izin verilmemiş halk kendi imkânları ile söndürmek zorunda kalmış olmaktadır. Bu sene 11 Haziran’da başlayan ve rüzgârın etkisiyle binlerce hektarlık alana yayılan yangın, yüzlerce insanın barındığı köylere kadar gelmiş fakat herhangi müdahale gerçekleştirilmemiştir. Bunun yanında yine halk söndürmeye çalışmış fakat bazı bölgelerin yükseltisi fazla olması sebebiyle müdahalenin havadan yapılması gerekirken, yetkililer bu anlamda hiçbir eylemde bulunmadılar.
Son olarak Şırnak Cudi’de bir alanda önce korucu elleriyle kestirilen binlerce hektarlık alandan sonra bu hafta günlerce süren yangınlara halk müdahale etmek zorunda kalmış, üç günün sonunda yangın anca söndürülebilirken, binlerce hektar alan yok olmuştur. Bundan sonrası ise Muğla’da orman alanları yerine oteller yükselirken, Cudi’de yerini karakol, kalekollara bırakmaktadır.
Fakat tabii bunca şeyden sonra anlamakta güçlük çektiğimiz durumlar da gelişiyor, bir yerde orman kesimlerinden yangına kadar hiçbir müdahale olmadan küle dönen binlerce hektar alan yok olurken, ağaç dikme kampanyaları var. Unutmadıysak eğer, son süreçte akıllara zarar bir ağaçlandırma kampanyası vardı, öyle ki telefondan herkese mesajlar atılmış, sosyal medyada bireylerin “Ben de fidan ektim’’ diye paylaşımları neredeyse sosyal medya mecralarını çöktürecek düzeye gelirken, adeta bir günah çıkarma ritüellerini andırıyordu. Ve sonuç olarak da çoğu alanda bilinçsizce yapılan evet, mevsimine uygun olmayan ağaç fidanları ekilmiş bir hafta sonra ise haliyle hepsi kurumuştu.
Yılmaz Odabaşı Sevginin Herkesten Şikâyeti var adlı şiirinde, bu tezatlığı anlattığı bir dizesinden alıntıyla:
Ormanları seviyorlar;
Pikniklere gidiyor,
ağaçları yakıp dönüyorlar.
anahtar sözcük: sevgi
sevgi artık bir istila mazereti…