Gazeteciler hakkında hazırladığı ‘fişleme’ raporuyla tepki çeken SETA, bu defa da TSK’nin yürüttüğü ‘Pençe Operasyonu’nu analiz etti. SETA’nın analizine göre hedef Kuzey ve Doğu Suriye, amaç ise Federe Kürdistan Bölgesi’ne yerleşmek
Erdoğan Altan/Hewler-MA
Geçtiğimiz günlerde yayınladığı “Uluslararası Medya Kuruluşlarının Türkiye Uzantıları” başlıklı raporu gündeme yerleşen Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA), Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Federe Kürdistan Bölgesi’nde bulunan Bradost’un Xakurkê alanına yönelik 27 Mayıs’ta başlattığı “Pençe Operasyonu” hakkında bir analiz yayınladı. Aydınlık gazetesi yazarlarından olan emekli asker-akademisyen Murat Aslan tarafından hazırlanan analizde, operasyonun amacı anlatılırken, sonuç kısmında TSK’nin ekonomik, sosyal ve askeri noktalarda kalıcı olmasının zorunluluğu vurgulandı.
Analizde, Kuzey ve Doğu Suriye güçlerinden Halk Savunma Birlikleri (YPG) ve Demokratik Suriye Güçleri (QSD) “PKK’nin alt kolları” olarak sunulurken, DAİŞ’in yenilgisiyle birlikte halkların elde ettiği kazanımların uluslararası kamuoyunda yarattığı algının kırılması gerektiği kaydedildi. 28 sayfadan oluşan ve fotoğraf ile grafiklerin kullanıldığı analizde, operasyonun “milli ve yerli savunma sanayisi” ile başarı elde ettiği belirtildi. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın damadının ürettiği silahlar fotoğraflarla başarının anahtarı olarak sıralandı.
Hedef kazanımlar
Analizin girişinde yer alan “PKK’nin tabu haline gelmiş söylem ve kişiliklerinin hedef alındığı” ifadeleri, operasyonun askeri başarıdan çok kamuoyuna mesaj kaygısı taşıdığını gösteriyor. AKP-MHP iktidarının asıl kaygılarına dair ipuçlarının verildiği ve Kürt kazanımlarından rahatsızlığın ön planda olduğu analizin 14. ve 16. sayfalarında şu ifadeler yer aldı: “Söz konusu stratejinin izlenmesi ve sonuç alınmasında ABD ve diğer Batılı ülkelerin desteğine muhtaç olunduğu göz önüne alınırsa PKK’nın Irak ve Suriye’deki mevcut statüsünün devamının garantiye alınması sonrası kontrollü bir şekilde asli gayretini Türkiye’deki eylemlerine yöneltmesi beklenmelidir.”
‘Akla karşı akıl’
PKK’nin Kürtlerin yaşadığı 4 parçada da akıl siyasetiyle kazanımlar elde ettiğinin vurgulandığı analizde, “Akla karşı akılla mücadele” seçeneği strateji ve taktik olarak öneriliyor. DAİŞ’e yönelik mücadelede öncü misyonuyla tüm dünyanın taktirini kazanan “PKK” diye tanımlanan YPG/QSD’nin, mevcut prestijinin zayıflatılmasının AKP-MHP iktidarının birincil görevleri arasında yer aldığı belirtilen analizde, uluslararası güçlerle kurulan ittifaklardan duyulan kaygılar kayda alındı. Analizde, Kuzey ve Doğu Suriye’de olası gelişmelere karşı Irak merkezli hazır kıta beklenilmesi, gerektiğinde müdahale edilmesi öneriliyor. Bunun yanında Kuzey ve Doğu Suriye’de halkların kurduğu sistemin varlığı ise, “Pençe Operasyonu”nun asıl hedefi olarak analizde yer alıyor.
‘Tehdit algısı’
Analizde, şu ifadeler dikkat çekti: “Nitekim PKK’yı farklı isimlerle meşrulaştırma gayreti içinde olan ABD ve Fransa gibi Batılı devletlerin Suriye’de doyum noktasına ulaşan siyasi-askeri durumun daha yönetilebilir hale gelmesiyle bu terör örgütünü Ortadoğu’nun diğer bölgelerinde de bir araç olarak kullanması mümkün görünmektedir. Bu çerçevede Türkiye’nin hudutlarına yakın konuşlanmış ve süreklilik içinde ABD’den silah, araç gereç ve mühimmat ile Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nden mali yardım alan PKK’nın 1990-2000 döneminde olduğu gibi Türkiye’nin tehdit algısında öncelikli olacağı aşikârdır.”
‘Türkiye kalıcı’
Analizde, Federe Kürdistan Bölgesi’nde KDP ile ticari ve askeri işbirliğine özel bir önem atfedildi. Irak hükümetiyle de PKK’ye karşı anlaşma yapılması gerektiğine vurgu yapılan analizde, “IKYB (Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi) ve Irak merkezi hükümeti ile ortak anlayış ve işbirliği ile hareket edildiği” belirtildi.
Kürtler arası uyuşmazlıkların yaratılmasında Federe Kürdistan Bölgesi’nin bağımlı ekonomisinin kullanılmasına özel vurgu yapılan analizde, bölgesel yönetim ve Irak merkezi hükümetinin işbirliğiyle kalıcılaştırılmasının hedeflendiği belirtildi. Söz konusu bölüm şöyle: “Türkiye son yıllarda Irak Merkezi Hükümeti ve IKBY ile uzlaşıya vararak Irak’ın kuzeyinde üslenme yoluna gitmiştir. 2018’de icra edilen Kararlılık Harekatı ile Derecik bölgesinin güneydoğu ve batı kesimlerinde konuşlandırılan TSK unsurları düşünüldüğünde Pençe Harekatı ile kontrol altına alınan Hakurk’ta teröristlerin tekrar konuşlanmasının engellenmesine yönelik tedbir alınması gerekmektedir. Türkiye’nin hudut güvenliğine yönelik alınabilecek tedbirler kapsamında proaktif bir yöntem izlenmesi ve terör hedeflerinin tespit edildiği anda etkisiz hale getirilmesi halen uygulanan bir stratejidir. Söz konusu stratejide değişiklik de beklenmemektedir.”
Ekonomik bağımlılık
Federe Kürdistanlı güçler için “Türkiye ile dokuya uyumlu” ifadesinin dikkat çekici olduğu analizde, şu ifadelere yer verildi: “Irak’ın kuzeyinde güvenliğin tesis edilmesi ve terör örgütlerinin söz konusu uzanımı bir alan olarak kullanmasının önüne geçilmesi maksadıyla askeri anlamda güvenlik şeridi oluşturulmasının yanında idari, sosyal ve ekonomik tedbirlerin alınması zorunluluğu kendini hissettirmektedir. Bu çerçevede Irak kuzeyindeki sosyal yapının Türkiye’deki dokuyla uyumluluğu düşünüldüğünde ekonomik ve idari tedbirlerle halen var olan etkileşimin derinleştirilmesi kapsamlı strateji bağlamında ele alınabilir.”
“Pençe” adı verilen operasyonun kalıcı olduğuna sık sık vurgu yapılan analizde, KDP ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile işbirliği içinde yürütüldüğüne dikkat çekildi. Analizin son bölümünde, bölge hükümetinin rolü şöyle tarif edildi: “Irak’ın kuzey ekonomisinin Türkiye’ye bağımlı olması ve güvenlik kaygılarının aslında aynı temeller üzerinde yükselmesi terörle mücadelenin askeri boyutunun ekonomik, sosyal ve idari tedbirlerle tamamlanması gerektiğine de işaret etmektedir.”
Marjinalleştirme çabası
Analizin sonuç kısmı şöyle: “Türkiye’nin terör örgütlerini marjinal hale getirmek ve güvenliğini konsolide etmek amacıyla Suriye ve Irak’ın kuzeyinde yürüttüğü harekatları sürdüreceği bir gerçeklik olarak karşımıza çıkmaktadır. Diğer bir ifadeyle askeri harekatların kararlılıkla devam ettirilmesi beklenmektedir. Öte yandan yakın geçmişe kadar özellikle Irak’ta yürütülen operasyonların kısıtlı bir alanda teröristlerin etkisiz hale getirilmesiyle sonlandırıldığı ve harekat bölgesinin boşaltıldığı görülmüştür. Ancak icra edilen harekat sonrası terör örgütü üyeleri Türkiye hudutlarına yakın bölgelerde tekrar konuşlanmış ve ülke güvenliğini tehdit etmiştir. Bu nedenle Türkiye son yıllarda Irak Merkezi Hükümeti ve IKBY ile uzlaşıya vararak Irak’ın kuzeyinde üslenme yoluna gitmiştir. 2018’de icra edilen Kararlılık Harekatı ile Derecik bölgesinin güneydoğu ve batı kesimlerinde konuşlandırılan TSK unsurları düşünüldüğünde Pençe Harekatı ile kontrol altına alınan Hakurk’ta teröristlerin tekrar konuşlanmasının engellenmesine yönelik tedbir alınması gerekmektedir. Ayrıca Pençe Harekatı ile Hakurk özelinde yapılan söz konusu tespitin PKK’nın diğer konuşlanma alanları için de gözden geçirilmesi faydalı olacaktır.”
SETA’nın analizinde Irak Merkezi Hükümet ve IKBY yönetiminin neden Türkiye ile ittifak yapmaları gerektiğinin altyapısın oluşturacak öneriler yapılmakta ve bu güçlerini ortak çıkarlarına vurgu yapılmaktadır. SETA analizi şunları öne sürüyor: “Türkiye’nin hudut güvenliğine yönelik alınabilecek tedbirler kapsamında proaktif bir yöntem izlenmesi ve terör hedeflerinin tespit edildiği anda etkisiz hale getirilmesi halen uygulanan bir stratejidir. Söz konusu stratejide değişiklik de beklenmemektedir. Ancak teröristlerin etkisiz hale getirilmesinin yanında söz konusu ‘imha’yı kolaylaştıracak tarzda ve hudut ötesinde alan hakimiyeti tesis etmek gerekmektedir. Alan hakimiyetini Irak Merkezi Hükümeti ve IKBY’nin halen tesis edemediği göz önüne alındığında uzlaşı dahilinde söz konusu girişimin Türkiye’nin inisiyatifiyle sağlanması seçenek olarak karşımıza çıkmaktadır. Nitekim PKK’nın Suriye’de olduğu gibi Irak’ta da ‘topraklanması’ bölgedeki hiçbir aktörün çıkarına değildir.”
SETA’nın önerisi: Kalıcı olmak
Analizin sonuç bölümünde PKK’nin TSK’ya karşı direnme kapasitesinin kalmadığı öne sürülerek şunlar iddia edilmektedir. “Pençe Harekatı esnasında etkisiz hale getirilen terörist sayısı, ele geçirilen malzeme ve PKK’nın genel durumu dikkate alındığında profesyonelleşen ve savunma teknolojilerini etkin kullanan TSK’ya karşı örgütün direnme kapasitesini kaybettiği değerlendirilmektedir. Suriye’de ABD tarafından sağlanan destekle bekasını garanti altına almak isteyen PKK ve bağlısı diğer alt örgütlerin ancak destek devam ettiği sürece var olabileceği, Hakurk’ta da varlık gösteremeyen terör örgütünün ‘rougue’ ismi verilen yapıya büründüğü kıymetlendirilebilir.”
Sonuç bölümünde ki ilginç bir tespitte, TSK’nin girdiği bölgelerde idari, sosyal ve ekonomik tedbirlerin alınmasını önermesidir. Bu öneri ancak girdiği bölgede kalıcı olmayı amaçlayan güçlerin alacağı tedbirleri kapsıyor. Analizin son paragrafı şöyle: “Irak’ın kuzeyinde güvenliğin tesis edilmesi ve terör örgütlerinin söz konusu uzanımı bir ‘alan’ olarak kullanmasının önüne geçilmesi maksadıyla askeri anlamda güvenlik şeridi oluşturulmasının yanında idari, sosyal ve ekonomik tedbirlerin alınması zorunluluğu kendini hissettirmektedir. Bu çerçevede Irak’ın kuzeyindeki sosyal yapının Türkiye’deki dokuyla uyumluluğu düşünüldüğünde ekonomik ve idari tedbirlerle halen var olan etkileşimin derinleştirilmesi ve PKK’nın bölgede ‘anlamsızlaştırılması’ ‘kapsamlı strateji’ bağlamında ele alınabilir. Irak’ın kuzeyindeki ekonominin Türkiye’ye bağımlı olması ve güvenlik kaygılarının aslında aynı temeller üzerinde yükselmesi terörle mücadelenin askeri boyutunun ekonomik, sosyal ve idari tedbirlerle tamamlanması gerektiğini de işaret etmektedir.”