Çeşitli tarihlerde hem zindanda hem de dışarıda PKK lideri Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için açlık grevine giren Arzu Karaman, tutsakların taleplerinin bir halkın talebi olduğunu belirterek, eylemin sahiplenmesi çağrısı yaptı
Selman Çiçek
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde ağırlaştırılmış tecrit altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması ve Kürt sorununun çözümü talebiyle cezaevlerindeki siyasi tutsakların 27 Kasım’da başlattığı açlık grevi 47. gününde devam ediyor. Aynı taleplerle tutsak yakınlarının ‘Adalet nöbeti’ eylemi de 39. gününde sürüyor.
Eylemlerin ziyaretçilerinden biri olan Arzu Karaman, 2016 yılında DBP il binasında 2018 yılında ise Amed zindanında aynı talepler ile açlık grevine katılan isimlerden.
2016 açlık grevi
Arzu Karaman, 2016 – 2018 yılları arasında DBP Bağlar ilçe eşbaşkanlığı yaparak aktif siyasette yer alır. Karaman’ın siyasete atıldığı dönemde özyönetim süreçlerinin de aktif olduğu bir dönemdi. Bu dönemin aktif yürütücüsü olarak ilçe eşbaşkanlığı olarak sorumluluk alan Karaman, sık sık kendisini istihbarat görevlisi olarak tanıtan kişilerce tehdit edilir. Tehditlere rağmen mücadelesini sürdürmeye devam eder. 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin ardından PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan uzun bir süre haber alınamaz. Öcalan üzerinde ağır bir tecrid koyan devlet, avukatlarının ne ailesinin adaya gitmesini engeller.
İlk eylemin başarısı
Abdullah Öcalan’dan uzun süre haber alınmaması nedeni ile başta Kurdistan olmak üzere Türkiye ve Avrupa’nın birçok yerinde eylemler yapılır. Bu eylemlerden biri de 5 Eylül 2016 tarihinde 50 Kürt siyasetçinin katıldığı açlık grevidir. DTK, HDK, KJA, DBP ve HDP’ye mensup 50 siyasetçi DBP Amed il binasında düzenlenen basın açıklaması ile açlık grevine başlar. Eyleme katılanlardan biri de Arzu Karaman’dır. Eylem, kısa bir süre içinde Türkiye’de büyük gündem haline gelir. O günleri anlatan Karaman, “Halkın müthiş sahiplenmesiyle eylem büyüdü. Eylem büyüdükçe iktidar zorlanmaya başladı. Çünkü toplumsal bir baskı, toplumsal bir sahiplenme her zaman olumlu sonuçlar doğururdu. Bu eylemin büyümesiyle İktidar adım attı. Eylemin 11. günü Sayın Abdullah Öcalan’ın kardeşi Mehmet Öcalan İmralı’ya gitti ve Öcalan ile bir görüşme sağladı. Mehmet Öcalan’ın yanımıza gelerek Öcalan’ın sağlığının iyi olduğunu aktarınca açlık grevi eylemimizi 11. günde sonlandırdık” diyerek ilk açlık grevi eyleminin başarıyla sonuçlandığını söyledi.
2018 yılında tutuklanma
Açlık grevi sonrası Kendisine dönük baskı ve tehditlere rağmen siyasal mücadelesini sürdüren Karaman, 3o Mayıs 2018 de polis operasyonuyla 35 siyasetçi arkadaşıyla birlikte gözaltına alınır. 11 gün gözaltında kalan Karaman, gözaltı süresince özyönetimlerin ilan edilmesiyle gelişen olaylarda yapılan yürüyüş ve gösterilere katılmak ile suçlanır. 9 Haziran’da çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklanarak cezaevine gönderilir. Karaman, tutuklu bulunduğu Diyarbakır Cezaevi’nde de mücadelesini sürdürerek PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan tecride sessiz kalmaz.
Güven’in eylemi başlıyor
27 Kasım 2018 tarihinde tutuklu bulunan DTK Eş Başkanı ve HDP Hakkari milletvekili Leyla Güven, Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi kırmaya yönelik açlık grevine girme kararını alır. Güven’in kararını mahkemede açıklamasının ardından geldiği koğuştaki yüzündeki tebessümden oldukça etkilenen Karaman, o an kendisinde de bu greve katılma isteği oluştuğunu söyledi. Güven’in mahkeme dönüşü heyecanını; “Leyla arkadaş, o gün mahkemeden koğuşa geldiğinde açlık grevine girme kararını aldığını söyledi ve yüzünde bir tebessüm vardı. Leyla arkadaş, bu eylemde çok kararlıydı ve şehadete kadar bırakmayacağını söyledi. O an aklıma 12 Eylül 1982 yılında Amed zindanında işkencelere ve zulme ve teslimiyete karşı direnişi başlatıp ölüm orucuna başlayan Kemal Pir, Mazlum Doğan, Hayri Durmuş ve Ali Çiçek’ler geldi. Evet, tarih tekerrür ediyordu. Aynı mekânda bulunduğumuz yerde aynı kararlar alınıyordu ve siyasi tutsaklar açlık grevine başlıyorlardı” sözleri ile aktardı.
Karaman ve diğer tutsaklar, Güven’in eylem kararının ardından ilk olarak 10 günlük süresiz dönüşümlü açlık grevine katılma kararı alırlar. Karaman’da bu eyleme katılan tutsaklardan biridir. Eylem daha sonra dönüşsüz açlık grevine dönüşür. Hasta tutsaklar dışında tüm tutsaklar eyleme katılım gösterir.
Dışarıdaki sesleri duyuyorduk
Karaman, hasta tutsakların bile eyleme katılmak için ısrar ettiğini belirterek o günleri şu sözlerle anlattı:
“Bu eylem hepimizde müthiş heyecan yaratmıştı. Çünkü zindanda olunca çözümsüz olmadığımızı anlamıştık. Dört duvar arasında, düşmanın merkezinde büyük eylemler yapıyorduk. Bu insana muazzam coşku veriyordu. Önderlik için, halkımız için bedenlerimizi eritmeye hazırdık. Gerek Türkiye gerek Kurdistan’daki cezaevlerinde binlerce tutsak yoldaşımız bu eyleme katıldı ve açlık grevi eylemimiz gittikçe büyüdü. Dışarda halk müthiş sahiplenmişti bu eylemi. Cezaevinde iken dışarda yapılan destek eylemlerinin seslerini duyabiliyorduk. Dışarda eylemler ve sahiplenmeler büyüdükçe devlet, içerde üstümüze daha çok gelmeye başladı. Tıpkı 1982’de Amed zindanındaki gibi.”
Kabul etmeyeceğiz
2018 de başlatılan açlık grevi eyleminin tek bir amacı olduğunu söyleyen Karaman, o amacın da Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi kırmak olduğunu söyledi. Öcalan’ın avukat ve ailesi ile görüşmesinin önünün açılmasının temel hedefleri olduğunu söyleyen Karaman, “Devlet, keyfi ve Kürt halkından intikam alma politikasıyla bir halkın şahsında Öcalan’dan intikam alıyordu. Biz halk olarak bunu hiç bir zaman kabul etmedik ve etmeyeceğiz de. Amed zindan direnişini anlatan “Dörtlerin Gecesi” adlı kitabı okuduğumda bende hep, ‘bu yoldaşlarımızın haklarını nasıl ödeyeceğiz. Biz, bu yoldaşlarımıza mahcup olmamalıyız’ yoğunlaşması başlamıştı. O gün onların bulunduğu mekânda, onların verdiği kararlarla başlattıkları eylemlerin içinde olduğumuzu düşünmek müthiş heyecan ve güç veriyordu. ‘Bu eylem başarıya gitmese bizde bu mekânlarda onlar gibi şahadete ulaşacağız’ duygusu sarmıştı hepimizi. Bizi bugüne taşıyan öncülerimizin ardılları olduğumuzu hem halka hem düşmana kanıtlamak istercesine gün be gün eriyen bedenlerimizi büyük bir inançla besliyorduk. Tarifi olmayan bir heyecan, güç ve coşkuydu o an” diye konuştu.
İkinci eylemde de zafer
Leyla Güven, Arzu Karaman ve binlerce tutsağın eyleminin ardından 21 Mayıs 2019 tarihinde avukatları Abdullah Öcalan ile İmralı Ada hapishanesinde bir görüşme gerçekleştirir. Görüşmeden beş gün sonra İstanbul’da düzenlenen basın toplantısında kamuoyuna duyurulan mesajında Abdullah Öcalan, ‘eylemin amacına ulaştığını’ söyledi. Öcalan’ın çağrısı sonrası eylemini sonlandırdığını duyuran Leyla Güven de “Direnişimiz amacına ulaşmıştır” dedi. Karaman’ın açlık grevinin zindan mekânı da böylelikle zafer ile sonuçlanır.
Onların talebi halkın talebi
Karaman, 27 Kasım’dan beri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi kırmaya yönelik zindanlarda başlatılmış bir açlık grevi eylemi olduğuna dikkat çekerek, hem dışarda hem de zindanda bu eylemin içinde bulunup yakın tanıklık eden biri olarak şu mesajı verdi:
“Öncelikle bu büyük iradeyi ortaya koyan siyasi tutsaklarımızı selamlıyorum. Şu an eylemde olan yoldaşlarımızın nasıl büyük bir heyecan ve fedakârlık içerisinde olduklarını çok iyi hissediyorum. Siyasi tutsakların talebinin, bir halkın talebi olduğunu öncelikle herkes bilmeli. Gerek iktidar gerek devlet, bu tecridin içinde kimin parmağı varsa şunu iyi bilmeli ve analiz etmeli ki, bir halkın önder, lider dediği Sayın Abdullah Öcalan’a bu yaklaşım ateşle oynamaktır. Çözümün, diyaloğun ve demokratik siyasetin önünü kapatmaktır. Yıkımda, talanda, çözümsüzlükte ısrardır. Milyonların talebi, bir an önce dikkate alınmalıdır. 2018’deki tecridi kırmaya yönelik yapılan eylemde 8 yoldaşımız şehadete ulaşmıştı. Daha bunun öfkesini kusmayan bir halkı olası bir şehadet durumunda kimse ikinci bir öfkeyi durduramaz.”
Kaosu bitirmek için
“Açlık grevi eylemlerini sahiplenmek önemlidir” diyen Karaman, “Çünkü eylemin talebi Ortadoğu’nun kaderini değiştirmeye yöneliktir. Çözüm gücüdür. Kaosun bitmesi demektir. Yerinde ve haklı bir eylemdir. Keşke daha insani ve demokratik yollarla bu talepler karşılansaydı. Bir ülkede insanlar taleplerini bedenlerini ölüme yatırarak duyurmaya çalışıyorsa o ülkede adalet hukuk çözüm bitmiş demektir. Tecrit sadece Kürt halkına değil, aynı zamanda Ortadoğu halkına yönelik bir tehdittir. Ortadoğu’nun çözümü İmralı’dan geçtiğini unutulmamalı. Siyasi tutsakların eylemi büyük sahiplenmesi gerek. Sahiplenme, çözümü, adaleti, demokrasiyi, refahı, özgürlüğü ve kurtuluşu sahiplenmektir. Hepimizin Sayın Abdullah Öcalan’ın çözüm gücüne ihtiyacımız var. Bu eylemi sahiplenmeliyiz. Başta CPT ve Adalet Bakanı olmak üzere tecridin bir insanlık suçu olduğunu bilmeli ve sorumluluk almaları gerek. Aksi halde gelişen her kaosa kapı aralamaktır bu sessizlik” diye konuştu.