Kafasında hep bir şeyler taşıdığından geceleri uyuyamıyor ve gölgesiyle oyalanmaktan ileri gidemeyenlerin yeri dediği ilçeden en azından kafasında kurduğu yazın dünyasıyla yer/ler/e bir biçimde gidiyor
Tacim Çiçek
Mahmut Aksoy 1993 Mardin doğumlu. Harran Üniversitesi’nin Radyo ve Televizyon Programcılığı bölümünden mezun olduktan sonra bir süre gazetecilik ve radyo sunuculuğu yapmış. Sinema dersleri vermiş. Şiir ve yazıları Varlık, Şehir, Üvercinka, Yelkensiz, Miletus, Vurgu dergilerinde yayımlanmış. Gazellertesi adlı şiir kitabı (2020) Klaros Yayınları’ndan, Sessizliğe İsim Verme Masrafları da (Mart 2022) Fihrist Kitap’tan çıkmış.
Kitaba, Söylev dizisi içinde anlatı başlığıyla yer vermiş yayınevi. Anlatım biçimi, biçem olarak ‘anlatı’ aynı zamanda roman, öykü, masal gibi yazınsal türlerde olay dizinini anlatmadır. Söylev (nutuk) ise, dinleyenlere belli bir düşünceyi anlatmak, bir duyguyu aşılamak amacıyla yapılan coşkulu, güzel konuşmadır. Yayınevi başında ve sonunda ‘söylev dizisi’ni açıklıyor. Yine de yazınsal metnin kendisi ‘söylev’ ve ‘anlatı’dan çok denemeye yakın öyküye uzak ikisinin sentezi bir tür. Benim öyküseldeneme dediğim bir tarz. Her şeyden önce dili temiz ve anlatımı güzel, bu yüzden okunuyor. Deneme anlatı, ‘sessizliğe isim verme masrafları’ (2014-2018) ve ‘tik-tak lekeleri’ (2015-2016) adlı iki bölümden oluşuyor. İlk bölüm sayfa 7’den başlayıp 57’de bitiyor. Kendi içindeki bazılarında alt başlıklar olsa da 35 ana metne yer verilmiş. İkincisi de sayfa 59’da başlayıp 72’de bitiyor. 2015’in Mart’ında başlayan Tik kısmı 11 Kasım’da, 2016’nın 9 Şubat’ında başlayan Tak kısmı da 15 Şubat’ta sona eriyor. Gün, saat ve dakika verilerek anı, günlük ile aforizma biçimindeki yazılardan oluşuyor her iki kısım da…
Anlatı, edebi tür değil edebi türlerden romanın, hikâyenin, masalın, novellanın anlatım biçimidir. Yazar, ister gerçekliklerden kotardığı, isterse tümüyle kurguladığı konuyu uygun bir anlatıcıya anlattırır. Her ne kadar anlatıcı yazarın aracısı olsa da kendisi değil. Mahmut Aksoy da bu kısa, akıcı ve ilginç metnini anlattırdığı anlatıcısı ihtimal ki kendisi gibi genç bir yazardır. Anlatıcının yazar olduğunu anlatımlarının bir yerinde ‘Şanlıurfa’da kitabım için katıldığım söyleşide…’ demesinden değil sadece, başka yerlerde de şiire, renklere ve şairlere, yazarlara değinmesinden anlıyoruz. Bu da gösteriyor ki Mahmut kendi kişisel hayat hikâyesinden ve çeşitli konulardaki düşüncelerinden, yapıp eylediklerinden, yazdıklarından epeyce ödünç vermiş anlatıcısına. Kafasında hep bir şeyler taşıdığından geceleri uyuyamıyor ve gölgesiyle oyalanmaktan ileri gidemeyenlerin yeri dediği ilçeden en azından kafasında kurduğu yazın dünyasıyla yer/ler/e bir biçimde gidiyor. İçinin derinliklerine yaptığı kişisel yolculuklarını yine anlatıcının cümleleriyle dinleriz, pardon okuruz. Doğumuna toprak değil de kök olan ilçeden düşünsel de olsa gidebilmenin yolu yeni bir şey söylemek, ama dediğinin de altında ezilmemekle olası… Aforizmalar, denemeler ve sesli düşünceler biçiminde iç ve dış konuşmalarla kendini anlatır anlatıcı yazar. Asında okuduklarımız anlatıcı genç yazarın iç dünyasında olup bitenler toplamıdır… İlçeden gidebilmekle gidememek arasında kalmışlık bir tür Araf’tır onun için… Hiç’in yerlisi olmak b/öyle bir şeydir. Baştan sona anlatıcı bize kendi gerçekliğini ve içsel yolculuklarını, ilişkilerini, çıkmazlarını anlatır. Bu yüzden bir yanıyla Aylak Adam’ı, bir yanıyla Zebercet’i ve bir yanıyla da Cibran’ın Ermiş’ini andırır, Mahmut Aksoy’un isimsiz anlatıcısı. Bir adı bile yok onca şey bilen, yaşayan, anlatan ve kendince de yazan biri olarak. Bu da ilginç gerçekten… Adsızlık da bir ad olabiliyor demek ki.
Ben iki türlü yazar olduğunu düşünürüm: İlki başkaları için, diğerleri de kendileri ve yetkin okurları için yazanlar diye. Her iki gruptakiler elbette genel okur için de yazmıştır. Ama öyle yapıtlar var ki genel okurun dışında yetkin ve özel diyebileceğim eleştirel okuma da yapabilen okur ile yazarları içindir. Aylak Adam, Tutunamayanlar, Ulysses, Niteliksiz Adam, Tristram Shandy Beyefendi’nin Hayatı ve Görüşleri, Kayıp Zamanın İzinde ile benim ilk romanım olan Aykırı Sevdalar Söylencesi gibi kitaplar aslında genel okuyucudan çok özel ve yetkin okuyucu ile yazarları içindir. Mahmut Aksoy da kendisi için yazmış bunu ama adı 55. sayfadaki metnin başlığı Hiç’in Yerlisi anlatıcısının anlattıklarını maalesef karşılamıyor. Bu yüzden keşke adı: Hiçin Yerlisi olsaydı…