türkiye, cezaevlerindeki insan sayısı açısından rusya’nın ardından avrupa ikincisi, nüfusa oranla cezaevinde bulunan kişi sayısı açısından da avrupa birincisi. türkiye’de cezaevlerinde 360.722 kişi var, bu başlı başına bir sorun ve ara ara çıkartılan aflarla çözülmesi mümkün değil. bu insanların önemli bir kısmı siyasi faaliyetleri sebebiyle tutsak.
siyasi mahkumlardan neden esirler ya da tutsaklar olarak söz ediyoruz?
çünkü politik görüşlerini ifade etmek, ülkenin yönetiminde söz sahibi olmak üzere eylemlere katılmak ya da bir şeyi protesto etmek aslında suç değil, hak. şunun altını çizeyim; halkın iradesine el koymak için yürütülen siyaset yani sağcı faaliyetler de politik. bu türden faaliyetler yürüttükleri için cezaevinde olanların insanca koşullarda tutulması insan hakları mücadelesinin bir parçası tabii. ama bu yazıda ve daha genel anlamda rejimin içinde, zora dayanan bir nöbet değişikliği sebebiyle hapiste olan bu insanları değil, eşitlik, özgürlük, adalet ve barış için mücadeleleri sebebiyle tutsak olanları kastediyorum.
diğer yandan, git gide sertleşen rejim, mevcut hukukun dahi suç saymadığı siyasi edimler yüzünden tutuklamalar yapıyor, hapis cezaları veriyor. muhalifleriyle, onları tutsak alarak baş etmeye çalışıyor. bu insanlar, rejim tarafından rehin alınmış durumda, esir ya da tutsak terimlerinin kullanılması bu yüzden.
yirmi yılı aşkın, otuz yılı bulan sürelerde hapiste tutulmuş insanların, yine mevcut yazılı hukuka göre salıverilmeleri gerekirken, içeride tutulmaya devam edildiklerini, ancak politik görüşlerinden vazgeçtiklerini ifade edecek şeyler yaptıklarında yani diz çökmeleri koşuluyla salıverileceklerini öğreniyoruz.
bir insanın bir yerde kapalı tutulması başlı başına bir ceza ama -belki bu ceza siyasi tutsakları yıldırmaya yetmediği için- bunun kafi görülmediğini, hapishanelerin hem fiziki koşullarının insan hayatına yakışmayacak bir durumda olduğunu hem de buralardaki memurların, insanlık dışı muamelelere başvurduğunu duyuyoruz.
en iyi koşullarda bile, özellikle uzun süre kalındığında, cezaevi koşulları insanın sağlığını bozuyor. rutubetten yeterince temiz hava alamamaya, toprağa basamamaktan herhangi bir bitkinin yetişmediği bir ortamda bulunmaya, görüş mesafesinin kısalığından yetersiz beslenmeye uzanan mevcut koşullar, hapse girdiğinde sağlıklı olan insanların dahi sağlığını bozuyor. cezaevine belli rahatsızlıklarla giren ya da orada geçirdiği yıllar boyunca yaşlanıp olağan kronik hastalıklara yakalananlar, hekime görünme, hastaneye gitme, gereken teşhis ve tedaviye ulaşma konusunda büyük sıkıntılar yaşıyor. birçok durumda hekimlerin tutsaklara meslek etiğini çiğneyen biçimlerde muamele ettiğini okuyoruz. cezaevi yönetimleri esirlerin fiziki ya da ruhsal rahatsızlıklarını onlara karşı koz olarak kullanıyor, o kadar ki, tedaviden yoksun bırakılma, adı konulmamış idam cezası anlamına gelebiliyor.
önümüzdeki dönemde baskının artacağını öngörüyoruz. bu, her muhalifin cezaevine girme riskiyle karşı karşıya olması demek. aynı zamanda, cezaevlerindeki koşulların kötüleşeceği anlamına da geliyor. o yüzden yakın gelecekte, iktidara karşı mücadelenin önemli bir parçasının cezaevlerindeki koşullar, siyasi tutsakların hakları ve özgürlüğü olacağına şüphe yok. bence bu mücadelede ayırt edici nokta, siyasi tutsakları kolektif bir özne olarak tanımlamak olacak. bazı arkadaşlarımızın diğerlerinden daha fazla tanındığını, sevildiğini ben de biliyorum. özellikle kürt hareketinin dışında, bu harekete mesafeli olan ama iktidara muhalefet eden çeşitli kesimlerde, siyasi tutsak denildiğinde birkaç tanınmış gazetecinin, gezi tutsaklarının ve belki sadece selahattin demirtaş’ın adının akla geldiğini ben de görüyorum. ama kampanyalarımızı ya da çağrılarımızı tekil isimler üzerinden yürüttüğümüzde, sayısı binleri bulan siyasi tutsakları kolektif bir özne olarak ele almadığımızda, ülkenin bir köşesinde, berbat bir cezaevinde, insanlıkdışı koşullarda, korkunç bir muamele altında, sessiz, sitemsiz, yıllardır hapis yatan yol arkadaşlarımızın adları biraz daha silikleşiyor. Hepsini anmadıkça, en az tanınanın, en az bilinenin adı daha fazla unutuluyor. o yüzden, bir kere daha tekrar etmek istiyorum.
tüm siyasi tutsaklara özgürlük istiyoruz, önceliğimiz hasta tutsaklar.