İnsan özgürlük amacını, bağlı olduğu manevi anlamları yitirince susar. Direnmek, direnenlere ses vermek insanı güzelleştiren en muhteşem eylemdir. Direnmek ibadet ötesi bir tutum; ruhları, mağaradaki mezara dönenlerin içinde özgürlük meşalesi yakmaktır
Sesiniz nerede?
Karanlık bir mağaraya dönmüş ruhlara sesleniyoruz! Hayat bir anlam meselesi değil mi? Sanatçılar, edebiyatçılar, aydınlar, akademisyenler, entelektüeller, yazarlar, demokratlar, vicdanlı geçinen herkes… Sizlere sesleniyoruz! Neden bu kadar rahat vicdanınız?
Sesiniz nerede?
Devrimci bedellerle açılan alanlarda, özgürlük yürüyüşünün bunca bedelle var ettiği olanaklarla yaşayanlar neden bu kadar kör, sağır, sessizsiniz? Güdülere odaklanmış “bilinçlerin” sessizliğine, kararmış vicdanlarıyla zamanı zevke dönüştürmekten başka dertleri olmayanlara sözümüz yok. Ruhunda özgürlük ateşi, yaşama sevinci, insana dair anlamlı tutkuları olanlaradır bu çağrı.
Sizler, Leyla Güven açlık grevine başladığından bugüne en az beş yüz kere sofra kurdunuz. Açlık grevi eylemleri kritik aşamayı çoktan geçti. Bu satırlar yazıldığında yanımızdaki üç arkadaşımız, yürekleri pırıl pırıl insan sevgisi ile dolu Serhat Güzel, Mehmet Kaplan, Uğur Çiçek, çocukluklarından beri özgürlük yürüyüşü içindeler. Kendileri için hiçbir şey yapmadılar, hiçbir şey istemediler.
Yemeklerini bile daha iyi bir mücadele etmek için yediler. Şimdi dört aydır, dile kolay 120 gündür açlık grevindeler. Açlıkları, daha iyi hayat sürmeniz için. Sizlerin onuru, huzuru, toplumun barış ve kardeşlik içinde yaşaması için. Sadece Uğur, Serhat, Mehmetler değil; bu toplumun en güzel, en fedakâr, en hümanist, en mütevazı çocukları, sizlerin mutluluğuna aşkla bağlılar. Bunu hissedebiliyor musunuz?
Tereddüt etmeden, gözlerini kırpmadan şehadete doğru erimekteler şimdi. Vicdanları delip geçen bu çığlığa kulak verin! Duyun, ses verin, yankısı büyüsün; özgürlük olsun hepimiz için! Yüreklerin kulakları bu kadar mı sağır?
Şu andan, şimdi eylemler bitse sadece ölümleri durdurmuş olacaksınız; ama çok, çok geç kaldığınız için devrimci bir kuşağın ömür boyu hastalık ve sakatlıklarla boğuşmasına engel olamayacaksınız. Artık düşüncede ayağa kalkmak yetmiyor. Sesinizi, geleceğinizi boğmayın. Vicdanınız nasıl bu kadar rahat?
Ruhunuzdaki insana dair anlamlar öldü mü? Sesiniz nerede?
Neden sesinizi yitirdiniz? Bu eylemde, günlük özel beslenmeyle zar zor ayakta duran yüzlerce devrimci iki aydır açlık grevindeler. Sizler iki ay boyunca kaç sofra kurdunuz?
Kaç lokma yediniz? Hiçbir arkadaşımız ölüme yatmak için açlık grevine başlamadı. Aksine, topluma dayatılan mutlak hiçlik, kapkara buz sessizliğini kırmak için, ölümün kıyısında can çekişen ruhları diriltmek için eylemi başlattılar.
Bu tutsaklar manevi evreni en geniş, ruhsal derinliği en boyutlu insanlar olarak özgürlüğü, safiyeti, insanların onurlu ve mutlu yaşamaları için anbean eriyorlar. Sesiniz nerede?
İnsan özgürlük amacını, bağlı olduğu manevi anlamları yitirince susar. Direnmek, direnenlere ses vermek insanı güzelleştiren en muhteşem eylemdir. Direnmek ibadet ötesi bir tutum; ruhları, mağaradaki mezara dönenlerin içinde özgürlük meşalesi yakmaktır.
* * *
Sizler artık sussanız bile, bu sessizliğiniz, bu süreç; her acınızı, parmağınıza batan dikeni dahi yüreğinde bir kurşun acısı gibi hissetmeye hazır, muazzam direnen bir devrimci kuşağı şimdiden yarattı. Hepinize kutlu olsun!
* Ödemiş T Tipi Cezaevi