Tiyatromuz Yaşasın İnisiyatifi’nden Cenk Tunalı ile koronavirüs günlerinde tiyatroların durumunu konuştuk
Neğşirvan Güner
Koronavirüs salgını sürecinden en çok etkilenen alanlardan biri de kültür ve sanat. Müzik, tiyatro, sinema ve çağdaş sanat alanında üreten emekçiler zor günlerden geçiyor. Hükümetin şu ana kadar herhangi bir destek açıklamadığı alanların başında gelen özel ve bağımsız tiyatroların başlattığı imza kampanyası 32 bini aştı. Kültür Bakanlığı’na iletilen imzalara rağmen herhangi bir gelişme yaşanmazken geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanlığı tarafında izleyicisiz olarak bazı sanatçılara 30 milyon konser ücreti ödendiği iddia edildi. YouTube üzerinden yayınlanan konserlerin görüntülenme sayılarının az olması da sosyal medyada tartışmalara neden olmuştu. 427 tiyatronun bir araya gelip kurduğu Tiyatromuz Yaşasın İnisiyatifi’nden Cenk Tunalı ile tiyatroların durumunu konuştuk.
Koronavirüs salgını sürecinin başlaması ile bağımsız tiyatroların yaşadığı durumu kısaca anlatabilir misiniz?
Çok teşekkür ederiz. Sesimizi duyurmamıza vesile olan her platform şu dönemde bizim için çok kıymetli.
Maalesef tiyatro sektöründe hayat tamamen durdu. Tüm Türkiye’de yer alan özel tiyatrolar, devlet tiyatroları, şehir tiyatroları sahneleri aylardır kapalı. Tiyatroya dair tüm etkinlikler, sahne çalışmaları, oyunlar, eğitimler, turne organizasyonları durmuş durumda. Ön hazırlıkları yapılmış işlerin durması, gelecek işlerin tamamen iptal edilmesi, özellikle bağımsız tiyatrolar için ciddi kayıplara neden oldu. Bundan sadece, sahne sahipleri, tiyatro oyuncuları değil, sahne arkasında çalışan teknik görevliden dekorcuya, kostümcüden reji asistanına, operasyonel personel dahil ciddi sayıda emekçi çalışma arkadaşımız çok olumsuz yönde etkilendi. Maddi manevi ciddi kayıplar yaşıyor sektörümüz maalesef. Gözden kaçırılmaması gereken en önemli detay ise, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de normalle süreci başladığında bile, birebir kalabalık kitlelere canlı performans yapan bir mesleğin içinde olduğumuz için, diğer meslek grupları kadar yaygın bir normalleşmeye maruz da kalamayacağız maalesef. Yani bizim için zor günler herkesten önce başlamış oldu, herkesten sonra da devam edecek gözüküyor. 1 Temmuz’da ‘sahneler açılabilir’ izninin gelmesi bizim için yeterli bir çözüm olamıyor bu sebeple. Bu da hem tiyatronun emek yoğun tarafını hem de izleyici ciddi etkileyecek sonuçlara neden olabilir.
İnsanlar, ‘oyuncular zor durumda’ cümlesi ile empati yapmakta zorlanabilir. Ne dersiniz?
İnsanların oyuncularla ilgili farklı algıları olabiliyor. Sadece dizide, sinema filminde oynayan, izledikleri oyuncular üzerinden ya da tiyatro sahnesinde yer alan bilinen oyuncular üzerinden bu sözcüğü değerlendirebiliyorlar. Ancak sektöre rakamlarla baktığımızda bu bahsettiğimiz dostlarımız, var olan sektörün %1’i bile olmayabilir. Bu yüzden “Oyuncular zor durumda” sözü tam anlamıyla doğru bir ifade şekli.
Kültür Bakanlığı’yla görüşmeler oldu. Talepleriniz vardı? Nasıl bir sonuç ortaya çıktı?
Kültür Bakanlığı ile görüşmeler devam ediyor. Nacizane bir oyuncu ve Tiyatro Kılçık’ın Genel Sanat Yönetmeni olarak bu röportaja katılıyorum ancak bildiğiniz gibi “Tiyatromuz Yaşasın” sloganı ile başlayan imza kampanyasına Türkiye genelinde 400’ün üzerinde tiyatrodan destek geldi. Tiyatromuz Yaşasın İnisiyatifi olarak yaklaşık 32 bine ulaşan imzalarla birlikte taleplerimizi resmi olarak Cumhurbaşkanlığı, Kültür Bakanlığı dahil ilgili tüm kurumlara ulaştırdık. Devlet tiyatroları ile ilgili açıklamalar gelmiş olsa da, özel tiyatrolara dair herhangi bir açıklama henüz gelmedi. Her yıl, özel tiyatroların bir kısmına verilen devlet desteği iki katına çıkarıldı ancak taleplerimiz daha rahatlatıcı çözümlere yönelik. Takibini yapıyoruz.
Son süreçte 427 tiyatronun içinde bulunduğu Tiyatromuz Yaşasın İnisiyatifi kuruldu. Taleplerinizin kabul edilmesi için başlattığınız kampanya da 32 bin aşkın imza topladınız. Yayınlanan genelde tiyatroların 1 Temmuz’da açılabileceği belirtiliyor. Perdelerinizi açabilecek misiniz bu tarihte? Açılırsa yaşanabilecek zorluklar nelerdir?
1 Temmuz’da perdeler açılsa bile sadece birkaç etkinlik yapılabilir. Sosyal mesafe kurallarına uygun açık havada yapılacak bu etkinlikler, maddiyatın geri planda kaldığı, sadece tiyatronun birleştirici, iyileştirici gücünün kullanıldığı etkinlikler olacaktır. Yerel yönetimlerin desteklediği ya da platformların, bazı büyük tiyatroların öncülüğünde, halka moral motivasyon verebilecek birkaç etkinliğin gerçekleştirilmesinin, sektörün genel sorunlarını çözmeye yeteceğini sanmıyoruz. Tabii ki bunlar da yapılmalı ancak özel tiyatroların daha köklü çözümlere ihtiyacı var. Ne seyirci açısından ne de tiyatrolar açısından, sadece 1 Temmuz’da sahneleri açmakla pek katkı sağlanmış olmayacaktır. Asıl sezon olarak eylül ayını hedefliyoruz.
Sanatın iyileştirici gücünün, özellikle bu dönemde, toplumun üzerinde etkisi olacağına inanıyor musunuz?
Şu anda en çok ihtiyacımız olan dönemdeyiz. Gerçekten herkes maddi, iş güç, gelecek kaygısı olarak değil psikolojik açıdan da çok etkilendi. Bu yüzden, bu süreçte tiyatronun, sanatın, oyunun, oyuncunun seyirciye çok olumlu etki edeceğini düşünüyoruz. O yüzden tüm sahne etkinliklerinin desteklenmesi gerektiğini, daha çok izleyiciye ulaşması gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya da ciddi yıkımlar ve kayıplar olmasına rağmen, en dolu mekanlar o dönem kabare olarak tanımlanan ufak kulüplerdi. İnsanlar o zorlu dönemde bile tıklım tıklım oyunları izliyorlardı. Sanatın bu denli güçlü bir etkisi var.
Tek başınıza bırakıldığınızı düşünüyor musunuz?
Bu konu duygusal bir konu değil. Tek başınıza bırakılmak ya da bırakılmamak olarak değerlendirmemek lazım. Önemli olan gerçekten iyi bir şeyleri hep birlikte başarabilmek. Tiyatromuz Yaşasın İnisiyatifi’nde de bu var. Biz belli bir görüşün, belli bir siyasetin, belli bir ideolojinin, herhangi bir şeyin temsilcisi değiliz. Biz sadece kendi meslek alanımızla ilgili yapıcı bir takım öneriler getiriyoruz. Bu konuda da başta Kültür Bakanlığı, belediyeler ve ilgili tüm kurumlarla iletişim kurup çözüm üretmeye çalışıyoruz. Pandemide tüm sektörler gibi bizim de ciddi yara aldığımızı, bu zarar görme süresinin oldukça uzun olacağını öngördüğümüzü paylaşıp destek talebimizi, çözümlerimizle birlikte iletme çabasındayız. Şu ana kadar olumlu denebilecek bazı adımlar atıldığını söylemek mümkün. Dijital ortamda çözüm üretmek gibi vs. Ancak, tek başımıza bırakılmak gibi değil de henüz gerçek çözüm sürecine dair henüz bir adım atılmadığı için hayallerimize kavuşamadık diyebiliriz. Umarız iyi niyetli, yapıcı önerilerimiz bir an önce gündeme alınır ve sahnelerimizin kapanma korkusu olmadan, işsiz kalma korkumuz olmadan, hep birlikte, kamunun ihtiyacı olan, sanatın iyileştirici gücüne odaklanıp seyircilerimiz için bir şeyler üretmeye hızla başlarız.
Umutlu musunuz?
Her zaman umutluyum. Tiyatro sanatı, oyun, oyunculuk yüzyıllardır geçmişi olan, çok saygın bir meslek. Ne badireler atlatmış, ne zorluklara rağmen, daha da güçlenerek ayakta kalmayı başarabilmiş, toplumların hafızasını yansıtan bir meslek. Haldun Dormen’in bir öğrencisi olarak, kendisi benim gelmiş geçmiş en büyük hocamdır, her zaman iyimserim. Ben inanıyorum ki, bu süreci de atlatıp sahneler, biz oyuncular bu süreci atlatıp seyircilerimize kavuşacağız. Umarım ki ilgili kurumlar da bir an önce sesimizi duyar ve onların da desteğini alıp çok da güçlü bir şekilde sanatla toplumu geliştirmeye devam edebiliriz.