“Bir kurtuluş bulamadık/Güvercinler gibi bağrışıyoruz adalet için/ Kimse duymuyor bizi.”
***
İran’ın geçen yüzyılda yetiştirdiği en önemli kadın şairlerden; “Kuş ölür, sen uçuşu hatırla” diyen Füruğ Ferruhzad’ın ölümünün üzerinden yarım asırdan fazla zaman geçti… Evet kuş öldü, ama uçuşu hatırda kaldı. Füruğ, aradan yıllar geçse de eserleriyle hatırlardan silinmedi. Yapıtlarıyla hiç gündemden düşmedi. Füruğ Ferruhzad, yazdıklarında kendinden kalkarak İran’da kadınlara uygulanan ayırımcı sistemi eleştirir. O sadece yönetimin despot uygulamalarına karşı değil eril erke de karşıdır: “Gel, ey erkek, ey bencil varlık/Gel, kafesin kapılarını aç/Beni ömür boyu zindanda tutmuşsan eğer/Bari bir anlık olsun serbest bırak.”
Yazar Rıza Beraheni, onu anlatırken önce genel bir yaklaşımla ataerkil eğemen yapının kadın başkaldırısını görmezlikten gelip onun yerine kadının günahını ikame ettiğini belirtir. İşte Furuğ tam da bu bakış açısına karşı yazdığı ve “Günah” adını verdiği şiirle çeker ilk tepkileri: “Günah işledim lezzet dolu bir günah/titreyen esrik bir tenin yanında/tanrım ne bileyim ne yaptım ben/o karanlık susku dolu zulada” bu dizelerle devam eden şiir Füruğ’un dünyasını tersyüz etmeye yetecektir. Çünkü İran edebiyatında o zamana kadar bir kadının erkeğe hitap eder tarzda aşıkane şiir yazması görülmemiştir. Bir yandan şah diktatörlüğü, diğer yandan mollaların baskısı kadını esir aldığı dönemlerdir. İlk şiir kitabı basıldığında henüz 18 yaşındadır. Bu eserde Füruğ Ferruhzad, dış dünyayı yalın bir şekilde açıklamıştır. Ona göre erkek, bencil ve bazı hakları haksız olarak elde etmeyi kabul eden bir varlıktır. Dış dünyadaki sosyal değerlere, toplumun geleneksel yapısına ve törelerine aldırmadan bir kadın olarak gençlik dönemindeki durumunu ve duygularını tasvir eder.
***
Kadın kimliğini yok eden her kurala, ataerkil bakışa karşı çıkarak şiire sığındı, başkaldırısını şiirle dillendirdi. Şiirin yanı sıra sinema ve tiyatroyla da ilgilendi, resim yaptı, gazetelerde editör olarak çalıştı. Tutsak, Duvar ve İsyan adlı şiir kitaplarının ardından, 1963’te yayımlanan Yeniden Doğuş, Füruğ’un şiirinde bir dönüm noktası oluşturdu. Kaynaklar onun yazar ve yönetmen İbrahim Gülistan’la tanıştıktan sonra sinemayla çok daha yakından ilgilendiğini belirtir. Cüzamlıları konu alan Ev Karadır adlı belgesel filmi, 1963’te Almanya’ daki Oberhausen Şenliği’nde birincilik ödülüne değer görülür Füruğ, bu filmin çekimleri sırasında cüzamlılar evinde tanıdığı Hüseyin adlı bir çocuğu evlat edinir. 1965’te UNESCO, Füruğ’un yaşamını konu alan bir film yaptırdı; Bernardo Bertolucci de, Füruğ’la ilgili bir belgesel çekti. Füruğ, 1967’de kendi kullandığı otomobiliyle geçirdiği bir kaza sonucunda bu dünyadan göçtüğünde henüz 33 yaşındaydı. Son şiir kitabı İnanalım Soğuk Mevsimin Başlangıcına, ölümünden sonra yayınlandı. Düşünceleri ve şiirleriyle İranlı kadınları olduğu kadar, baskıcı rejimlerde yaşayan kadınları da etkiledi. Kadınların sorunlarını ele aldığı şiirleri fikirleri şiddetli tartışmalara neden oldu. İran toplumunun kadınlara karşı uyguladığı ayrımcılığı eleştirdi ve kadınların, daha iyi koşullarda bir yaşama kavuşmasını ve haklar elde etmesini savundu. Şah döneminin despotluğuna da karşı çıktı. Bazı şiirleri kimi zaman erotik bulunmuştur. Şairin şiirleri ve yaşamı hakkında çok sayıda makale ve kitap yayınlandı, yaşamı filme alındı.
***
“Mutluluk benim için güzel elbise, iyi yaşam ve iyi yemek değil… Ben, ruhum memnun olduğu zaman mutluluk duyuyorum ve şiir benim ruhumu memnun ediyor” diyen şair 1987 yılı kışında bir trafik kazasında yaşamını yitirdiğinde henüz 32 yaşındadır. Mollalar cenaze namazını inatla kıldırmıyorlar, cenaze iki gün bekliyor. Sonunda yazar Mehrdad Samadi kıldırıyor namazını, karlı bir günde Zahirüldövle mezarına defnediliyor. Özgürlük ve eşitlik için verdiği mücadele o kadar tepki çekmiş ki; mezar taşı bile yıllarca yaptırılmıyor. Kısa yaşamına rağmen düşünceleri ve şiirleriyle kalıcı bir ses oldu. İranlı kadınları olduğu kadar, baskıcı rejimlerde yaşayan kadınları da etkiledi.