SES davasının ilk duruşmasında tutuklu SES eski Eş Genel Başkanı Gönül Erden, tahliye edilmedi. Mahkeme, gizli ve itirafçı tanıkların dinlenmesine karar vererek duruşmayı 4 Temmuz’a erteledi
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Eş Genel Başkanı ve Merkez Yürütme Kurlu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 8 sendikacı hakkında açılan davanın ilk duruşması, Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı.
Açılan dava kapsamında SES eski Eş Genel Başkanları Gönül Erden ve Bedriye Yorgun, SES Eş Genel Başkanı Selma Atabey, eski MYK üyeleri Belkıs Yurtsever ve Fikret Çağlayan, sendikanın Ankara Şubesi eski yöneticileri Rona Temelli, Erdal Turan ve Ramazan Taş, “örgüt yöneticiliği”, “örgüt üyeliği” ve “örgüt propagandası” iddiasıyla yargılanıyor. Dava kapsamında Erden tutuklu, diğer sendikacılar ise tutuksuz yargılanıyor.
Hukuka aykırı delil
Çok sayıda avukatın da yer aldığı duruşma, kimlik tespitiyle başladı. Söz alan avukat İddanın Karahancı, dosyada müvekkillerin evlerinde el konulan dijital materyallerin hukuka aykırı bir şekilde incelendiğini belirterek, “Şifre çözülemezse el konulabilir. Ama tutanaklarda şifrenin çözülmediğine dair bir bilgi verilmeden el konulmuş. El konulduktan sonra da avukatlar olmadan inceleme yapılmış ve tutanak tutulmuş. Ama Yargıtay, kararında net olarak ‘yedekleme yap, eğer kendisinin, yakının ya da avukatın huzurunda imaj almadıysan, en kötüsü hakimin yanında alacaksın’ diyor. Bu şekilde yapılmadığı için hukuka aykırı deliller elde edilmiş durumda” dedi.
SES muhaliftir
Tutuklu yargılanan Gönül Erden, SES’in üyesi ve son iki dönem eş genel başkanlığı görevini yürüttüğünü anımsattı. Erden, “Sendikamın örgüt talimatları doğrultusunda faaliyet yürüttüğü iddialarını kesinlikle kabul etmiyorum. Sendikanın, eylem etkinliklerine, çalışmalarına, kurumsal işleyişine baktığınızda, bunun olmadığını göreceksiniz. Sendikalar, kuruluş amaçları doğrultusunda muhaliflerdir. Birçok hakları korumakla ve geliştirmekle yükümlüdürler. Tek başına bu bile muhalif olmayı gerektiren bir sebeptir. SES de muhalif bir sendikadır, muhalif kimliğiyle de şimdiye kadar mücadelesini yürütmüştür” diye belirtti.
Sendika olarak salt bir muhalefet yapmadıklarını da vurgulayan Erden, görüş ve önerilerini bazen yaptıkları basın açıklamalarıyla bazen de hazırladıkları raporlarla açıkladıklarını kaydetti. Erden, sendikanın muhalif kimliğinden kaynaklı çalışmalarının illegalize edildiğini dile getirdi.
Sağlık alanında yaşananlar sorunları aktardım
İddianamede yer alan suçlamalara dair konuşan Erden, salgın sürecinde cezaevinde alınması gereken önlemlere, tutuklulara yönelik taleplerini içeren açıklamalarının sadece bir kısmının alınarak dosyaya eklendiğini söyledi. Salgın sürecinde cezaevlerine ve göçmenlere dair yaptıkları açıklamaların da olduğunu kaydeden Erden, sağlık alanında yaşanan sıkıntılara dair yaptıkları açıklamaların da dosyaya eklendiğini söyledi. Sağlık emekçilerinin sayısının az olduğunu, bu sayıyla sağlık hizmetinin yürütülmesinin mümkün olmadığını ifade ettikleri açıklamaların da iddianameye eklendiğine dikkat çeken Erden, Mezopotamya Ajansı’na (MA) verdiği demeçte ise yine sağlık alanına dair sorunları dile getirdiğini belirtti.
Yabancı heyete uyarı
Erden, konuşmasına devam ettiği sırada mahkeme başkanı araya girerek, salonda bulunan yabancı heyeti uyardı. Heyete çeviri yapıldığı sırada dikkatinin dağıldığını söyleyen mahkeme başkanı, “Çevirinin yapılıp yapılmadığı beni ilgilendirmiyor” şeklinde konuştu.
DTK delegesi değilim
Savunmasına devam eden Erden, iddianamede olmamasına rağmen Demokratik Toplum Kongresi (DTK) delegesi olarak geçildiğine dikkat çekti. Mahkeme başkanı, önce “KCK” dedi ardından düzelterek, “HDK’nin Sağlık Komisyonlarından haberiniz var mıydı?” diye sordu. Erden, “Evet HDK’nin Sağlık Meclislerinden tabi ki haberim vardı” yanıtını verdi. Avukatlar, mahkeme başkanının “HDK” yerine “KCK” demesine tepki göstermesi üzerine, mahkeme başkanı “yanlışlık” olduğunu söyledi.
Düğün fotoğrafları
Erden, evde el konulan flaş belleklerdeki fotoğrafların tamamını kendi telefonundan aktardığını ve çoğunun Whatsapp gruplarından geldiğini söyledi. Erden, “Kız kardeşinin düğün fotoğrafında elinde tutuğu şalın yasa dışı olarak tariflenmiş. Resme baktığınızda da bir bayrak olmadığını göreceksiniz. Bu renkler Kürtlerin yüz yıllardır kullandığı ulusal renklerdir. Bunları düğünlerde, bayramlarda kullanırız. Bu şal da herhangi bir tuhafiyeden alınan bir şal” dedi.
Annem hayatını kaybetti
Erden, iddianamede yer alan tanık beyanlarına dair şöyle konuştu: “Dosyanın tamamında sendikal faaliyetler yer alıyor. Bu faaliyetlerimiz üzerine tanıkların verdiği ifadelerin hepsi yalandır. İfadelerinde geçen tarihlerde sendikanın eş genel başkanıydım ve yaptığım her şey göz önündeydi. Bu ifadelerden kaynaklı 6 aydır tutukluyum. Tüm bu süreçleri bir yas sürecinde geçirdim. Çalıştığım hastanede Kovid-19’a yakalandım, anneme bulaştırdım ve annemin ölümüne sebep oldum. Benim için çok zor bir süreçti. Bu sürecin tamamını cezaevinde yaşadım. Bunun temel sebebi de iki tanığın ifadesi. Bu ifadeleri reddediyorum.” Erden, tahliye talebinde bulundu.
Avukatlar uydurma gerekçelerle Erden’in tutuklandığını ifade etti.
Avukat Sevinç Hocaoğulları da, şunları söyledi:
“İddianamede yer almayan bir takım delillere dair de sorular sordunuz. MASAK raporuyla ilgili sorduğunuz sorularda olduğu gibi. Gizli ve açık tanık ifadeleri hukuka aykırı alınmış durumda. Müvekkilin tutukluluk gerekçesi olarak tanık beyanları ve kardeşinin düğününde elinde taşıdığı sarı kırmızı yeşil şal. Savcılığın dosyadaki delilleri suçlamayla ilişkilendirmesi gerekiyor. Ama fezlekelerle dair yığınla bilgi var. Örgüt yöneticiliği ya da üyeliğiyle ilgili bir bağlantı mı kurulmuş? Suçlamalarla delilleri ilişkilendirememiştir.”
‘Tanık ifadelerinin ne şekilde alındığı belli değil’
Duruşmada söz alan Avukat Kenan Maçoğlu, tanık sıfatıyla ifadesi alınan itirafçı Kerem Gökalp’in 2015 yılında etkin pişmanlıktan yararlandığını hatırlattı. Maçoğlu, “Şırnak’ta 16 sayfa ifade veriyor. Ama ne buradaki isimler ne de Kobanê Davası’ndaki isimlerle ilgili tek bir ifade yok. Sonra etkin pişmanlıktan yararlanıyor ve sonra iki dosya hakkında ifadesi alınıyor. Hem Gökalp hem de gizli tanık Ulaş’ın ifadelerinin tamamının getirilmesini istiyoruz. Her iki dosyada gizlilik kararı var ve açık tutuluyor. Bilgi belge istenildiğinde Kobanê Davası’nda ‘gizlilik kararı var’ denilerek bilgi ve belge verilmiyor. Gizlilik kararı sadece dosya tarafları açısından geçerli mahkeme için geçerli değil. Gerekirse bize kapalı tutarak inceleyin. Bu nedenle iki ifadenin getirilmesini istiyoruz. Ne kerem Gökalp ne de Ulaş’ın ne şekilde dosyaya dahil edildiklerine dair ne iddianamede ne de dosyaya giren herhangi bir bilgi belge de yer almıyor. Normalde iddianamede açıkça ifade edilmesi gerekiyor. Bunlar olmamasına rağmen iddianameyi kabul ederek büyük hata yapmışsınız. CMK gereğince delillerin suçla ilişkilendirilmesi gerekiyor. Özellikle tanıkların bilgi ve görgüsünün ne şekilde olduğunun somutlaştırılması gerekiyor. Ama ifadelerde bu bilgilere ne şekilde vakıf olduklarına dair tek bir tespit yok. Fakat siz CMK’da açık bu tanık ifadelerini baz alarak Gönül Erden’i tutuklu yargılıyorsunuz. Kumpas olduğuna dair ileriki süreçte belgeleriyle sunacağız. Ama bu aşamada tahliye talebinde bulunuyoruz” ifadelerinde bulundu.
‘Kürdim, Aleviyim ve sosyalistim’
Savunma yapan SES eski MYK üyesi Fikret Çağalan, aynı iddialarla yargılandığı başka davanın daha olduğunu söyledi. Çağalan, “Ben bir Kürdüm, Aleviyim aynı zamanda bir sosyalistim. Bu kimliklerimden kaynaklı olarak da bir ilişki, konuşma ve eylem biçimim var. Sendikada kararların nasıl alındığını sordunuz ama savcılık zahmet edip sendikanın işleyişini araştırıp iddianameye ekleme gereği duymamış. Keşke bizi gözaltına aldıklarında savcı sorsaydı o zaman da söylerdik” dedi.
Sağlık işinin politik olduğunu dile getiren Çağlayan, sendikal faaliyetlerinin de demokratik bir işleyişe tabi olduğunun altını çizdi. Yaşamlarının her alanında demokrasi mücadelesi yürüttüklerini dile getiren Çağalan “Bunların hepsi de benim kişiliğimi şekillendiriyor ve mücadelem de buna dayanıyor. Biz bir şey yapmışsak onu savunuruz” diye belirtti.
Çağalan, “Bizi yakından takip eden Dernekler Masası’na bu dosyayı gönderseniz size gülerler. Her seçim sürecinde ve farklı zamanlarda sürekli iletişim halindeyiz. Dernekler Masası’ndaki insanlar hatta bize, ‘siz bu kadar etkinlik yapıyorsunuz, ailemizle vakit geçirmemize fırsat kalmıyor’ dediler” dedi.
‘İyi ki şehir hastanelerine karşı çıktık’
Tape kayıtlarında suç unsurunun oluşturulmaya çalışıldığını söyleyen Çağalan, “Ben orada ‘siperlik dağıtmayın siperliği dağıtmak devletin görevidir, aksi halde yasanın bize verdiği işten kaçınma hakkınızı kullanın’ dedim. Sağlıkta Dönüşüm programına başından beri itiraz ettik. Sağlıkta yıkım yasası olarak ifade ettik. İyi ki buna karşı tutum almışız. Çünkü Kovid sürecinde şunu gördük, eğer şehir hastaneleri erken kurulmuş ve diğer hastaneler kapatılmış olsaydı salgın yönetimi daha da zor olacaktı. Bizim itirazlarımızla kapatılamayan, AVM’ye dönüştürülemeyen sağlık kuruluşları sayesinde sağlık erişimi sağlanıyor” şeklinde konuştu.
HDK Ankara Eş Sözcüsü olarak yürüttüğü faaliyetlerin de iddianameye eklendiğini dile getiren Çağalan, “HDP Eş Sözcüsü olarak HDK’nin de içinde olduğu kardeş aile kampanyasını yürütmekten daha doğal ne olabilir” diye sordu. Gizli tanık ile başlayan bir soruşturmanın söz konusu olduğunu dile getiren Çağalan, “Savcılık, sendikamızın eylem ve etkinliklerinin dosyaya koyarak kabartmaya çalışmıştır” diye aktardı. Beraat talebinde bulunan Çağalan, aksi durumda babasına bakmakla yükümlü olduğunu dile getirerek vareste tutulma talebinde bulundu.
‘HDK yasaklı değil’
Ardından söz alan Avukat İddamin Karahancı, “İddianame o kadar kopyala yapıştır hazırlanmış ki. Tanığın ifadeleri somut delillerle desteklenmesi mümkün değil. Söz konusu aylarda nerelerde olduğunu kanıtlayacak delilleri var. Öte yandan HDK yasaklı değil ve dolayısıyla onun bir kampanyasına katılmak kadar doğal bir şey olamaz. Sosyal medya paylaşımlarında da IŞİD çetelerine dair bir eleştirisi var ve ‘insanlar ölmesin’ diye talebi var. Bunların neresi suç” diye aktardı.
Avukat Öztürk Türkdoğan da “Aynı şeylerle tekrar tekrar karşılaşıyoruz. Sendikal faaliyetlerinin yürütülmesinin silahlı örgüte üyelik olarak değerlendirilmesinden biran önce vazgeçilmelidir. Ankara’daki birçok şube herhalde neredeyse Fikret’in 24 saatini biliyor. Bu durumda bu iddialar nasıl oluyor anlamak mümkün değil” dedi. Türkdoğan, adli kontrol tedbirinin kaldırılması ve vareste talebinin kabul edilmesini talep etti.
Tanık ifadelerini reddeti
Avukatların ardından hakkında dava açılan eski MYK üyesi Belkıs Yurtsever savunma verdi. Yurtsever, gizli tanığın hakkındaki ifadelerinin hepsini reddetti. 2002 yılından bu yana Ankara’da yaşadığını ve bu yıllarda uzun süre sendika yöneticiliği yaptığını söyleyen Yurtsever, evinde ele geçirilen kitapların da yasaklı olmadığını belirtti. Yurtsever, beraat talebinde bulundu.
‘Yurtdışına 10 çıkış, 8 giriş yazılmış’
Söz alan avukat Levent Kanat, savcılığın görevini yapmadığını söyledi. Kanat, “İddianameler ciddiyetle yazılması lazım. Polis fezlekeleriyle iddianame hazırlanmaz. 305 sayfayı tekrarlarla, kitapların fotoğraflarını büyüterek doldurmuş. Hukuki bir iddianame değildir. Bu hukukçuluk değildir. Hakkında toplatma kararı olmayan kitaplar iddianameye koymuş. Kitapları örgüt yöneticiliğine delil olarak konulamaz. Sizin bu iddianameyi reddetmeniz gerekiyor. Kolluk kuvveti bu kitapların suç olduğuna nasıl karar veriyor. Ciddi bir hukuksuzluktur. Müvekillerin yurt dışına çıkışları da aleyhlerine gösterilmiş. 10 çıkış yapmış 8 giriş yapmış. Sanki 2 çıkışı belli değilmiş gibi ama öyle değil bakıyoruz 2 çıkış mükerrer. Diğer yandan Şırnak Habur Sınır Kapısı’ndan çıkış koyu yazılmış. Şırnak olunca neden koyu yazılıyor” diye sordu.
Mahkeme başkanı gülerek, “Belki memleketidir” yanıtını verdi.
‘Dayanışma neden suç olsun’
Kanat, devamında şöyle konuştu: “Nitelikle değil sayfa sayısıyla sizin gözünüzü boyamaya kalkışmış. Bırakın üyeliği yöneticilikle suçluyorsunuz. Bu kadar kolay mı? Diğer suçlama gerekçesi de Ulaş kod adlı gizli tanık ifadesi. Beyanları kendi içinde çelişkili ve tutarlı değil. Şahıs müvekkili kamplarda gördüğünü ve Belkıs ismiyle tanıdığını söylüyor. Ama bu tür örgütlerin üyeleri kod adı alır. Tanık örgütten haberdar değil. 30 ile 45 günlük eğitim aldığını söylüyor. Ama yurt dışı çıkışları dahi iki üç günlük ve bunlara yakın bir tarih bile yok. Diğer suçlama, kardeş aile kampanyası. Ya kardeş aile kampanyası neden suç olsun. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı halka iban verdi, devlet iban numarası istedi. Sırf HDP kampanyayı düzenledi diye neden suç olsun. Zor zamanlarda dayanışmak neden suç olsun. ANF açıklamaları konulmuş. Ya bize ne. ANF Cumhurbaşkanı’nın da açıklamalarını haber yapıyor. Siz bunları iddianameye nasıl koyarsınız?”
Kanat, müvekkili Yurtsever’in adli kontrol kararının kaldırılmasını ve evinden alınan dijital malzemelerin iade edilmesini istedi.
İddia makamı tutukluluğun devamını istedi
Ardından iddia makamı taleplere dair mütalaasını sundu. İddia makamı, “Mahkememizce araştırılması yönünde karar bulunan HTS kayıtlarının incelenmesinin tamamlanması için gerekli işlemlerin yapılması hususunda bilir kişi incelemesi yaptırılmasına, dosya içinde bilgileri yer alan tanıkların ifadelerin alınabilmesi adına gerekli kararların verilmesine, sanıkların çalıştığı kamu kurumlarından haklarında idari işlem olunup olunmadığına dair sorulmasına, diğer tüm hususların mahkemece giderilmesi için gerekli işlemlerin yapılmasına, dosyada şuan itibariyle delilsel yoğunluğuna yönelik değişiklik bulunmadığından güvenlik tedbirlerinin devamına, Gönül Erden’in tutukluluk halinin devamına karar verilmesini” istedi.
Tahliye talebi yinelendi
İddia makamının tutukluluk devamı yönünde verdiği mütalaaya karşı söz alan Erden, yasa dışı yollarla yurt dışına çıkışının olmadığını dile getirerek, tahliye talebinde bulundu. Söz alan Avukat Öztürk Türkdoğan, “Tanıkların bir bilgi ve görgüye dayanan beyanları yok. Suç vasfı bakımından da örgüt yöneticiliğiyle ilgili koşulların kesinlikle oluşmadığını gözeterek, katalog suçlarla suçlanma halinin tek başına tutukluluk devam gerekçesi yapılmaması gerekiyor” diye aktardı. Türkdoğan, Erden için tahliye talebini yineledi.
Erden tahliye edilmedi
Ara kararını açıklayan mahkeme heyeti Erden’in tutukluluk halinin devamına, gizli tanık “Ulaş”on bir sonraki celse özel ortamda hazır edilerek SEGBİS’le beyanlarının alınmasına, itirafçı tanık Kerem Gökalp ve tanık Hicran Berna Ayverdi’nin bir sonraki celse SEGBİS’le hazır edilmesi için yazı yazılmasına, kamu görevlisi olan sanıklar yönünden çalıştıkları kurumlara yazı yazılarak haklarında idari soruşturma bulunup bulunmadığının sorulamasına, HTS kayıtlarının istenmesine, Fikret Çağalan’ın vareste talebinin reddine, tanık Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan tanık Gökalp’in beyan ve teşhislerinin istenmesine karar verdi.
Bir sonraki duruşma 4 Temmuz’a ertelendi.
Tahliye reddine alkışlı protesto
Erden’in tahliye edilmemesini, davayı izleyenler alkışlarla protesto etti.
Duruşma sonrası davayı izleyen kitle adliye önünde bir araya geldi. Polis, adliye önünde toplu bekledikleri gerekçesiyle müdahale etmek istedi. Duruma tepki gösteren kitle alkışlarla durumu protesto etti. Ardından kitle, yurt dışından gelen yabancı heyet ve şehir dışından gelen sendika üye ve temsilcileriyle birlikte SES Genel Merkezi’ne geçti.
HABER MERKEZİ