SES’in koronavirüse ilişkin açıkladığı 2 aylık raporda, “İşçi sınıfı salgına feda edildi. Sağlık emekçilerinin hakları gasp edildi. ‘Yeni normalle’ faşizm kurumsallaştı” diye belirtildi.
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Merkez Yönetim Kurulu (MYK), koronavirüs (Kovid-19) salgınına ilişkin 2 aylık değerlendirme raporunu, düzenlediği basın toplantısıyla kamuoyuyla paylaştı. SES Genel Merkezi’nde düzenlenen toplantıya, sendikanın Eş Genel Başkanları Gönül Erdem ve İbrahim Kara ile MYK üyeleri katıldı. “‘Normaliniz’ ve ‘yeni normaliniz’ emekçiler için değil sermayenin çıkarı içindir” pankartının açıldığı toplantıda, raporu Kara açıkladı.
İşçiler salgına feda edildi
Ülkedeki Kovid-19 vakalarının çoğunluğunun büyükşehirlerde ve işçilerin yoğun yaşadığı semtlerde olduğunu belirten Kara,” İstanbul, İzmir, Ankara, Kocaeli, Sakarya, Zonguldak vb. nüfusun ve işçi sınıfının yoğun olduğu kentlerde, salgının boyutunun yüksek olduğu paylaşılıyor. Sağlık Bakanlığı’nın nadir paylaşımlarında vaka sayısının yetişkin grupta, ölüm sayısının yaşlı grupta daha çok olduğu bildiriliyor. Yine kronik hastalığı bulunanlar, sigara içenler hastalıktan daha fazla etkileniyorlar. Sosyo-ekonomik açıdan dezavantajlı olanlar, işçi nüfus, yoksullar, cezaevindeki tutsaklar, mülteciler vb. toplum kesimlerinin istatistikler verilmese de oldukça sert etkilendiği gözlenmektedir. Salgına rağmen ‘üretim devam edecek’ stratejisi işçi sınıfını salgına feda ediyor” ifadelerini kullandı.
Sistemin krizi
Çoklu kriz yaşayan kapitalizmin pandemiyi doğurduğuna işaret eden Kara, “Obeziteyi, KVS hastalıkları, kanserleri, psikolojik sorunları doğurduğu gibi. Çoklu kriz kastımız kapitalizmin yapısal krizi, meta fetişizmi, doğa üzerine tahakkümün derinleşmesi-doğanın sömürgeleştirilmesi, sermayeleşme-proleterleşme, mülksüzleştirme, kamu hizmetlerinin sermayeleşmesi-metalaşması, eril zihniyetin iktidarcı özelliğinin sirayet ettiği toplumsal yaşantı, devlet aklının egemen hale gelmesi-toplumun bağımlı kılınması, kentleşme, akademik kapitalizm, yaratıcı yıkım-savaşlar, biyo-politikalarla toplumun ve bireyin ele geçirilmesi, esnek üretim vb. ile özetleyeceğimiz ekonomik-siyasal-sosyal-ekolojik ve patriyarkal krizin sağlık krizi ile görünür hale gelmesidir” diye konuştu.
8 binden fazla görevli enfekte
Tablonun Türkiyeli sağlık emekçileri açısından ise daha kötü olduğuna değinen Kara, şunları söyledi: “18 Nisan tarihindeki çalışmamızın sonuçlarına göre, 8 binden fazla sağlık emekçisi enfekte durumdadır. Bu sayının geçtiğimiz bir ay içinde 10 bini aştığını ifade edebiliriz. 36 sağlık emekçisi hayatını kaybetmiştir. Türkiye’de de sağlık emekçilerinin çok yüksek oranda kovid-19 pozitif çıkmasında başta koruyucu ekipman sağlanmaması olmak üzere alınmayan önlemler; sağlık emekçisi sayısının ısrarla ihtiyacı karşılayacak şekilde artırılmaması, sağlık emekçilerine rutin test yapılmaması, sağlık emekçi sayısı azlığı nedeniyle idari izinli olması gereken sağlıkçılara izin verilmemesi, iş yükünün fazla olması, mesailerin halen salgına uygun şekilde kısaltılmaması, temaslı sağlık emekçilerinin dahi çalışmaya mecbur edilmesi; hatta kovid-19 tanılı ve temaslı sağlık emekçilerini bir şekilde çalıştırmaya devam ettirmek için sürekli algoritmaların değiştirilmesi gibi uygulamalardır.”
Haklarımız gasp edildi
Sağlık emekçilerinin salgın döneminin başından beri dile getirdikleri taleplerin karşılanmadığını ifade eden Kara, “Üstüne yeni sorunlar eklenmiştir. Sağlık emekçilerine emeklerinin karşılığı verilmemiş; tersine 3 ay ‘tavandan ödeme’ ile sağlık emekçileri başka bir yıkıma uğratılmış, hakları gasp edilmiş, ekip çalışması ve iş barışı hedef alınmıştır. Dönüşümlü çalışmadan kaynaklı olarak sağlık emekçilerinin gelirlerinde kayıplar oluşturulmuştur. Kovid-19’un iş kazası ve meslek hastalığı sayılmasına ilişkin uygulamadaki zorlukların yanına SGK Genelgesi ile yeni engeller çıkartılmıştır. 3600, yıpranma payı hakkı hala sağlanmamıştır” bilgilerini verdi.
Faşizm kurumsallaştı
Kara, şöyle devam etti: “’Normal’ dönemin emek düşmanı politikaları salgının yarattığı kriz bahanesi ile daha da derinleştirilecektir. Uzaktan-evden çalışma da önemli bir istihdam alanı haline getirilecek işçi sayıları azaltılacaktır. Faşizmin kurumsallaşması, tek adam rejimin otoriter tutumu siyasi partileri işlevsiz hale getirme, kayyumlar, meslek odalarının işlevsiz hale getirilmesi, tüm demokrat kesimlerin baskı altında tutulması, sosyal medyanın kullanımını engelleyecek yasal düzenlemeler, savaş çığırtkanlığının artması salgınının fırsata dönüştürülmek istendiğini bize gösteriyor. Pandeminin gidişatı Türkiye için belirsiz. Sağlık Bakanlığı’nın önlem alma konusunda ciddiyetsizlikleri ve umursamazlığı önemli bir durum olarak karşımızda duruyor. İşçi sınıfı salgının pik yaptığı dönemde çalıştırıldı. Toplu ulaşım, işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini almayan işyerleri, marketler ve sokaklarda bulunma zorunluluğu ile fiziksel mesafeye uyumun güçlüğü, uygun maske kullanımı ve el dezenfektanı olanaklarının olmaması enfekte olma olasılığını ve salgını büyütüp yayma potansiyeli de taşıyor. Hasta olduğunu bile bilmeyen yüz binler, riskli gruplara da hastalığı yayma potansiyelinin yüksek olduğu bilinmektedir. Kronik hastalar, yaşlılara ve bağışıklığı zayıflamış insanlara hastalığı bulaştırma oldukça ciddi sonuçlara yol açmaktadır.”
Kara, salgın sonrası da sendikal ve emek mücadelesi vermeye devam edeceklerini söyledi.
HABER MERKEZİ