Hükümetin son iki yıldır uyguladığı sermaye kontrolleri bir iyileşme sağlamadığı gibi ekonomideki krizin daha da derinleşmesine neden oldu.
Türkiye’de tarihinin en üst seviyesini gören döviz kuruna karşı iki yıldır sermaye kontrolü uygulanıyor. İthalata bağımlı Türkiye gibi ülkelerde daha önce uygulanan ancak derin krizlere sebep olan bu kontrollere yenileri eklendi. Yaklaşık 4 bin 800 ithal ürüne getirilen ek gümrük vergisi ve bayramın ilk günü uygulanan döviz ve altın alımında vergi oranının 5 kat artırılması, tipik sermaye kontrolleri olarak adlandırılıyor.
Mevcut iktidarın tercihleri sonucu ekonominin 2018 yılında yaşadığı kur krizi ile hükümet kimi sermaye kontrolleri alarak krizi aşmaya çalıştı. Ekonomi bilimiyle örtüşmeyen “faizler düşerse enflasyon düşer” yaklaşımı sonrasında müdahaleler yoğunlaştırdı.
Uygulamalar;
Sermaye kontrolü 2018 yılının 1 Nisan ayı itibariyle resmen uygulanmaya konuldu. Maliye Bakanlığı, “vergi kaçağını” önlemek adı atlında bankadan yapılan havale işlemlerinde vergi kimlik numarası kaydı yapılması için gereken 46 bin 463 liralık sınır şartı tamamen kaldırıldı. Karara göre, bankalar artık hiçbir limit gözetmeksizin yurt içine yapılan tüm TL ve döviz havalelerini yapmadan önce hem gönderenin hem de alıcının vergi kimlik numarası isteyeceği uygulaması devreye konuldu.
Dövize endeksli ödeme yasak
Cumhurbaşkanlığı’nın 12 Eylül 2018 tarihli kararıyla Türkiye’de yerleşik kişi ve kuruluşların, kendi aralarında yaptıkları menkul ya da gayrimenkul alım satım, taşıt ve finansal kiralama, hizmet ve eser sözleşmeleri dâhil tüm ödeme yükümlülüklerinin döviz cinsinden ya da dövize endeksli olması yasaklandı.
TL sınırlandırması
Bir diğer sermaye kontrolü ise, bankaların yurt dışındaki bankalarla yapabileceği TL işlemleri sınırlandırılması oldu. Karara göre, bankaların yurt dışında yerleşik finansal kuruluşlara yapacakları TL plasmanlar, TL depo, TL repo ve TL kredilerin toplamının bankaların en son hesapladıkları yasal öz kaynaklarının yüzde 0,5’i ile sınırlandırıldı.
Döviz getirme zorunluluğu
Yine ihracat yapan şirketlere dövizlerini ülkeye getirme zorunluluğu uygulaması da birçok ekonomist tarafından eleştirilmişti. Hazine ve Maliye Bakanlığı’na verdiği yetkiye dayanılarak 4 Eylül 2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 2018-32/48 sayılı Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (İhracat Bedelleri Hakkında) ile ihracat bedellerinin yurda getirilmesine ilişkin usul ve esaslar düzenlendi.
Ek vergi uygulaması
Türkiye’den döviz çıkışını önlemek için alınan bir diğer sermaye kontrolü uygulaması ithal edilen ürünlere getirilen ek vergiler oldu. Nisan 2020’den bu yana 4 binden fazla ürüne ek vergi getirildi. Getirilen vergiler 2 ile yüzde 30 arasında değişiyor.
Döviz alımına engel
En son sermaye kontrolü ise, finansman bonosundan alınan yüzde 10 düzeyindeki vergilerin yüzde 15’e çıkarılması ile döviz ve altın alım satımında uygulanan Banka Sigorta ve Muamele Vergisi’nin (BSMV) binde 2’den yüzde 1.0 düzeyine yükseltilmesi oldu. Karara göre bankadan bin dolar alan biri 10 dolar vergi ödeyecek.
Uzun süredir dış kaynak bulamayan Türkiye’nin bu yönlü uygulamaları yurt dışı yerleşikleri kaçırdığı gibi Türkiye’nin aradığı kaynak sorununu daha zorlaştırıyor. Öyle ki;
* 2020 yılının ilk dört ayında yabancılar 8.4 milyar doları bulan menkul kıymet varlıklarını satıp nakde çevirerek Türkiye piyasalarından çıktı.
* Kur üzerinde kontrol sağlanmadığı gibi dolar 7,24’ü aşarken, Ağustos 2018’deki tarihi zirvesini de geçerek yeni rekorunu kırdı.
* Sermaye kontrolleriyle TL’nin yılbaşından bu yana ki yüzde 18’lik değer kaybınınım önüne geçemeyen hükümet, ithalatı kesme yoluna giderek dört bin üzerinde ürüne ek vergi uygulamasına geçti.
* Ek vergi getirilen ürünlerin birçoğunun Türkiye’de üretilememesi fiyat artışlarının yanında üretimde de düşüklüğe sebep olacak.
* Belirsizliğin yüksek olduğu, TL’ye olan güvenin azaldığı ortamda sermaye kontrolleri yabancı yatırımcıları kuşkulandıracağı gibi Türkiye uzun süredir ulaşamadığı dış kaynağı daha da ulaşılmaz kılacak.
Derleyen: MA/ Selman Güzelyüz