Koku alma ve işitme duyuları çok gelişmiş olan köpek balıkları kan kokusunu 3 km uzaktan alabilir, çok küçük sesleri duyabilir ve geldiği yönü tayin edebilir canlılardır. Köpek balıkları kendi doğallığında yaşayabilmek için bu yeteneklerini geliştirmişlerdir. Emeceği kanın kokusunu iyi hisseden kapitalizm ise bu koku alma yetisini bilimi kendi çıkarları için kullanmasıyla edinmiştir. Yani doğal bir süreç değil, aksine halkların ve doğanın kanını emebilmek dışında bir amacı olmayan kapitalistler, kan emerken aç karınlarını doyurmak amacı gütmezler. Onlar sürekli biriktirmenin peşindedirler. Biriktiremedikleri gün yok olup gideceklerini iyi bilirler. Bu nedenle asla durmazlar ve sömürebilecekleri şeyin kokusunu aldıkları an kudurmuşlar gibi saldırıya geçerler
Dünyanın yüzeyinin oldukça altında neredeyse tamamen metalden oluşan sıcak bir çekirdek vardır. Merkezdeki bu çekirdeğin dış kısmı demir-nikel alaşımından oluşur ve bu iç çekirdek ile magma ve sıcak taşlardan oluşan katman arasında tampon görevi görür. Dünyanın çekirdeği güneşin yüzeyi kadar sıcaktır. Bu durum gezegenin gaz ve parçacık bulutundan ilk defa oluştuğu zamandan beri yani yaklaşık 4.5 milyar yıldan beri böyledir. Eğer çekirdek tamamen soğursa, gezegenimiz de soğuyacak ve ölecektir
Jeotermal Enerji Santralleri (JES) yerkabuğundan radyan ısıyı almak için ağır metaller içiren sıvıyı çekerler ve bu sıvı ile taşınan ısıyı suyu ısıtmakta kullanırlar, türbinlerin çevrilip elektrik üretilebilmesi için gereken buhar basıncı böylece elde edilir. Enerji üretim sürecinde toprağı, havayı ve suyu kirletirler. Aynı zamanda depremlere yol açarlar ki bu da büyük bir problemdir. Yer kabuğunda ufak ufak başlayan çatlamalar sonrasında magmanın yüzeye doğru ilerlemesinin yolunu açarlarken üzerinde yaşayan insanların da yaşadıkları evler başlarına yıkılır.
Uzun yıllardır dünyada bir iklim değişimi yaşanmaktadır. Dünyanın 4.5 milyar yılda birçok iklim değişimi geçirdiği bilinmektedir. Ancak günümüzde yaşadığımız değişim kapitalizmin diliyle söylersek, insan etkisiyle yaşanmaktadır. Tabii ki insanların yediği içitiği ya da sığınak amaçlı işgal ettiği alanlar nedeniyle bir değişim yaşanmamaktadır. Değişimi ortaya çıkaran şey, kapitalizmin aşırı üretim ve halklara dayattığı aşırı tüketimler sonucu yaşanmaktadır. İklim sorunu çözülemezse ki bu kapitalizm koşullarında olanaksızdır, dünyanın yaşanmaz bir yer halini alacağı artık çok net görülebilmektedir.
16 yaşında çocukların büyük bir tepki ortaya koyup sorunun çözülmesine yönelik taleplerini ‘yenilenebilir enerji’ safsatasıyla bulanık hale getiren yine kapitalizmin kendisidir. Halktan ve doğadan yana olduğunu söyleyen bazı partiler ve bazı insanlar yenilenebilir enerji adı verilen üretim biçimlerine geçiş yapıldığında iklim sorununun çözülebileceği yalanının etrafında toplandıkları izlenmektedir. Aslında sorunun enerjinin nasıl üretildiğinden bağımsız, hangi amaçla üretildiğinle ilgili olduğu sürekli olarak maskelenirken asıl hedef yani kapitalizm kirli yüzü görünmez hale getirilmektedir.
Yukarıda köpek balıklarından örnek verirken aslında biraz sıkıldım. Çünkü onlar iyi ki varlar. Olmaması gereken şey sömürülebilecek olan her şeyin kokusunu alabilen sermaye ve onların kan emici yüzleridir. AKP iktidarı süresince enerji üretim biçimlerinde dönemsel yönelimler yaşandı. İlk yönelim HES’lerle başlamıştı. Temel amacı asla enerji üretmek olmayan bu yönelimlerde sermaye kesimlerine birikim alanları yaratıldı. Halkın kanını emerek devlet zoruyla elde edilen gelirler ve yine nihai olarak halkın sırtına yıkılacak olan dış krediler, bu alanlara yatırım yapan sermayeye taşınırken devlet üretilen enerji için alım garantileri verdi. İrili ufaklı tüm sermaye çevreleri yaratılan bu yağmadan pay kapmak adına bu işlere girişti. HES furyası göreceli olarak yavaşlamaya başladığı günümüzde yeni bir furya ortaya çıkarıldı. Şimdi enerji üretiminde ağızlarının suyunu akıtan JES’ler revaçta.
Dünya üzerindeki sömürüye tabi kılınan doğal yaşam alanları gittikçe daralmaya başladı. Sular bentler arkasına alınıp doğadan koparılarak sermaye yararına bağlandı. Maden ocakları, enerji, turizm vb. yollarla doğal yaşam alanları işgal edildi. Sermaye kudurmuş halde her yere saldırırken insanlar ise adeta zincirli köle haline getirildi ve hem dünya yüzeyini hem de arzı sömürmek üzerinden biriktirme peşine düştüler. Kaya gazı ve kaya petrolü de JES’ler gibi arza yolculuğun büyük bir parçası olduğunu hatırlatmalıyım. Bu birikim süreçlerinin toplamına baktığımızda ise dünyada yaşamın yok olma hızının çok daha ileriden yaşanacağını söylemek mümkün. Bu arada RES’lerin, GES’lerin, HES’lerin, nükleerin ve JES’lerin de temiz enerjiler olarak değerlendirildiğini belirtmek gerekiyor.