Alman siyasi arenasında değişim sinyallerinin yayıldığı bir haftayı geride bıraktık. Geleneksel muhafazakârlığı temsil eden CDU/CSU partileri hayli tartışmalı ve sancılı bir süreçten sonra Şansölye adayı olarak Kuzeyren-Vesfalya Eyalet Başbakanı ve CDU Başkanı Armin Laschet’e karar kıldı. Asıl medyatik bombayı ise Yeşiller, Eş Başkan Annalena Baerbock’u Şansölye adayı göstererek patlattı. Ve böylelikle Yeşiller ve CDU/CSU arasında birincilik yarışının da startı verilmiş oldu. SPD’nin adayı ise F. Maliye Bakanı Olaf Scholz oldu.
Ekonomi dergisi “Wirtschaftswoche” hemen sermaye temsilcilerinin tercihini gösteren bir anket yayınladı. Ankete göre 1.500 yöneticinin yüzde 26,5’i Baerbock’un en iyi Şansölye olacağını düşünüyor. Laschet sadece yüzde 14,3 onay alırken, Scholz yüzde 10,5’i aşamıyor. Görüldüğü kadarıyla Almanya’daki egemen sınıflar çıkarlarının en iyi Yeşiller tarafından temsil edileceğini düşünüyorlar.
Aslına bakılırsa bu pek şaşırtıcı bir gelişme değil. Yeşiller ilk kez 1998’de Federal Hükümet ortağı olduklarında tekelci burjuvazinin temsilciliğine aday olduklarını göstermişlerdi. Ayrıca Hessen ve Baden-Württemberg eyaletlerindeki hükümet ortaklıklarıyla “Yeşil ideolojinin” çoktan yeni muhafazakârlık hâline geldiğini ve siyasi köklerinden tamamen koptuklarını pratikleriyle kanıtladılar. İdeolojik olarak bakıldığında, kuruluş zeminlerini oluşturan çevre hassasiyetinin öteden beri diğer partilerce üstlenildiği, kültüralist söylemlerinin ana akım hâline geldiği ve pasifist görüşlerinin yerine emperyalist müdahale savaşlarına katılım isteğinin yerleşmiş olduğu görülebilir. O açıdan Yeşillerin sermaye sınıfları için birinci tercih oldukları ve CSU/CSU’nun aynı SPD gibi ikincil konuma yerleşmeleri dönüşüm süreçlerinin bir sonucudur denilebilir.
Zaten Baerbock’un Eş Başkan olmasıyla birlikte Yeşiller emperyalist tekellerin arzularını ekolojik (!) boya ile siyasi program hâline getirmişlerdi. Nihâyetinde Baerbock Şansölye adayı olur olmaz, transatlantik ittifakın “Rusya ve Çin’e karşı güçlü konumlanmasını”, AB’nin iki ülkeye karşı “sert yaptırım kararları almasını”, Federal Ordunun “esnek ve hızlı müdahale yetisi için güçlendirilmesini” ve iklim korumasının “sistem rekabeti içinde Avrupa’nın jeostratejik çıkarları çerçevesinde şekillendirilmesini” açıkça savunmaya başladı.
Pasifist ve çevreci renklerini, Federal Ordunun üniforma rengi olan zeytuniye dönüştüren Yeşillerin 26 Eylül 2021’de yapılacak olan Federal Parlamento Seçimlerinin ardından iktidar ortağı olmalarına kesin gözüyle bakılıyor. Açık olan Şansölye’nin kim olacağı. Yeni Federal Hükümetin Yeşiller-CDU/CSU veya Yeşiller-SPD-liberal FDP koalisyonu olması büyük olasılık olarak görülüyor. Ancak kanımızca asıl önemli olan, Alman emperyalizminin yeni hükümetle birlikte politikalarının Yeşil sosa batırılmış ve sol söylemle bezenmiş bir saldırgan yayılmacılık olacağı gerçeğidir. Yeni muhafazakârlar olarak Yeşiller “sol” değil, Alman emperyalizminin en rafine ve en tutarlı temsilcileri olmuşlardır.