Tarım kültürdür. Yaşam biçimidir. Önemlidir. Önemine çoğu zaman aymayız. Kör gözüm parmağına uygulamalar olur, görmeyiz. Görürüz ama olabilirliğine/olacağına inanmayız. “Yok daha neler” der, eskileri unutur havsalanın almayacağı toplum yararına olmayan politik kararların alınıp uygulanmasına tekrar tekrar şaşarız. Oysa ki halkımız; “perşembenin gelişi çarşambalardan belli olur” der. Ama çarşambaların üstünü çizip hafızalarımızdan sileriz. Artık silmeyi bırakmalıyız, hatırlamalı, ders çıkartmalıyız.
Çarşambalar
1980’lerde neoliberal politikaları uygulamak için piyasayı regüle eden kamu kuruluşları özelleştirildi. Gerekçe olarak, “zarar ediyor” denildi. Söyleyen kim? Yönetenler. Zarar ettiren kim? Yönetenler! Böylelerine ne denir? Hem kel hem fodul! Bu fodullar “Özelleştirmelerle istihdam artar” bile dedi. Kamuoyu yanıltıldı. Bu fodullara inanıldı; kamu iktisadi teşebbüslerinde çalışanlar işinden oldu, geriden gelen gençlere iş ve aş kapıları yapılan özelleştirmelerle birer birer kapandı. Yönetenler, özelleştirmeleri yapmakla mealen; “şirketler karnınızı doyursun” istikametini işaret ettiler. İstihdam sorununa böyle çözümsüzlük ürettiler.
Her gelen hükümet bir kurumu özelleştirdi. Her özelleştirmeyle özel şirketlerin önünden bir duvar kaldırıldı, yolları açıldı. Çiftçilerin dayanakları olan kamu iktisadi teşebbüsleri çiftçilerin ardından çekildi. Üretici güçsüzleştirildi, şirketler güçlendirildi. Sıra akla hiç gelmeyecek olan, inanılması zor, yapıl(a)maz denilenleri yapmaya geldi.
İnanılması zor
Uluslararası sermaye engelsiz yol istedikçe hükümetler önlerini temizledi. Kırsalda bal döksen yalanacak yollar açtılar şirketlere. Bunun için;
– Çiftçileri şirketlere bağımlı kılacak, kredi faizlerinin sübvanse edilmekten kamu çektirildi.
– Desteklemelerin her geçen yıl azaltılması ve zamanında verilmeyerek çiftçileri özel bankalara mahkum edecek politikalar uygulandı. Çiftçiler piyasa çarklarının arasına bu politikalar ile atıldı, öğütüldü. Çiftçilere yapılan, dost olmayan bu politikaların ardı arkası kesilmedi. Sürdü. En nihayet çiftçilerin ekonomik örgütleri Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri-TSKB’nin özelleştirilmesini küresel şirketler istedi. Hükümetler tereddüt etmeden onu da yaptı.
Hatırlayalım
Çiller’in başbakanlığı döneminde IMF ve Dünya Bankası istiyor diye, TSKB’nin özelleştirileceğini kamuoyu ile paylaştığında herkes şaşırdı ve inanmadı. Olabilirliğine ihtimal vermedi. Ama Çiller sonrası iktidar olan DSP-MHP-ANAP koalisyonunun çıkardığı 4572 sayılı yasa ile TSKB’nin entegre tesisleri ve pazarlama birimlerinin A.Ş’lere dönüştürülebilmesinin önünü açıldı. TSKB’nin özelleştirilmesine çıkarılan bu kanunla yol verildi. Yani 1980’den bu yana hükümet olan hiçbir parti çiftçiler için hayırlı en ufak bir iş yapmadı. Hükümetlerin hepsi çiftçilerden oy istediler, aldılar. Fakat çiftçilerin oyu ile seçilenler, Türkiye tarımını küresel kapitalizme bağımlı kılmak için mecliste el kaldırdılar. Resmi gazeteye küresel kapitalizmin yararına olacak olan kanun ve yönetmelikler yazılması için verdikleri oylarla kılıf diktiler. Bu sırada kriz kapıyı çalmadan ülke sınırlarından destursuz içeri girdi. Türkiye ekonomisi için tehlike çanları çalmaya başladı. Tarımda da işler iyi gitmemeye, her gelen gün, önceyi aratmaya başladı. İthalat çözümsüzlüğü girdabına düşüldü. İyi gitmeyen ülke ekonomisi döviz kurunu yükseltti. Tarımsal girdiler konusunda dışa bağımlılık yükselen döviz kuruyla çiftçi maliyetlerini uçurdu. Artan çiftçi maliyeti gıda fiyatlarını füzeledi. Üretici ile birlikte tüketici gayrimemnunlar safına konuşlandı. Kısacası, ekonomideki sarsılma domino taşı etkisi gösterdi, her şey bir bir devrilmeye başladı. Her zoru aşmada joker olarak ileri sürülen “milli birlik” kullanıma “mecburen” alındı(!)
Tarımda Milli Birlik Projesi
Bir yandan çiftçiler için işler içinden çıkılmaz olurken diğer yandan şirketler tarım ve gıdayı tam olarak kontrollerine almak için hükümetleri sıkıştırmaktaydı. Kriz diğer yandan üretici ve tüketici memnuniyetsizliğini besliyordu. Böyle bir kargaşada/kaos ortamında Tarımda Milli Birlik Projesi adı altında iyi ve bağımsız bir tutum alınıyormuş gibi bir yanılsama yaratmak üzere tarımda – Yeni Değerler Zincirimimiz: Yalın Sistem- üst başlığıyla Türkiye tarım ve gıda rejimini küresel kapitalizme teslim etme hamlesi yapıldı.
YENİ Değer Zincirimiz: Yalın Sistem
Dünya Markası
– Üreticiye dünyadan katma değer transferini hedefleyecektir.
Global Oyuncusu: Semerat Holding
-Girdi temini, lojistik, pazarlama ve perakende aşamalarında üreticiden tüketiciye değer zincirini makro ölçekte planları organize edecek ve bu gücünü uluslararası alana taşıyacaktır.
Semerat Holding yapısı:
– Milli Birlik Kooperatifi
(Kit: TMO, ÇAY-KUR, TÜRK Şeker vb)
Özel sektör:
– Ülker, Eti, Sütaş, Pınar, TK Holding, Kastamonu Entegre, Migros, Borsa vb
Milli Birlik Kooperatifi yapısı:
– Bakanlık Taşra Teşkilatı
– Tarım Kredi
– Orman Genel Müdürlüğü
– Or-Koop
– Sür-Koop
Bu yapı ile Bakanlık Taşra Teşkilatı ve Tarım Kredi Kooperatifi konsolide edilerek üreticilerin girdileri, toprak/su gibi kaynakları, üretim ve pazarlama ihtiyaçları makro planlama perspektifi ile organize edilecek ve Tarım Bakanlığı yönetimi Semerat Holding’e devredilerek özelleştirilecekti.
Sözü edilen Tarımda Milli Birlik Projesi, Yalın Sistemin koniğinin altını-tabanını ise hiçbir söz ve karar sahibi olmadan holdingin istediği ürünü istediği koşulda üretecekler de;
– Çiftçi
– Ormancı
– Balıkçılar olarak belirlenmişti.
Bu girişim tepki topladı. Zorunlu olarak geri çekildi ve rafa kaldırıldı.
Tarım Kanunu’nda değişiklik
Tarımda Birlik Projesi rafa kaldırıldı, ama vazgeçilmedi. Türkiye tarımının sevk ve idaresinin şirketlere verilmesi, çiftçilerin serf ile köle arası bir konuma geriletilmesi için yeni bir ad altında tekrar gündeme getirileceğine dair dumanlar tütmeye başladı. Malum, ateş olmayan yerde duman tütmez. Ekonomim gazetesi tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım’ın verdiği habere göre, “Tarım ve Orman Bakanlığı, Tarım Kanunu’nda ve yine tarımla ilgili bazı kanunlarda, Orman Kanunu’nda ciddi değişiklikler yapılacak. Bu konuda hazırlanan “Tarım Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Taslağı” son aşamaya geldi” deniliyor. Ki bu konuda Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay da; “İktidar yeni tarım politikaları üzerinde çalışıyor” açıklamasıyla değişiklik çalışmalarının olduğunu teyit etti.
Peki yapılacak değişiklikler ne?
– Çiftçilerin üreteceği ürünler Bakanlıkça belirlenecek. Belirlenen ürün ve ürün gruplarının üretimi için çiftçiler bakanlıktan izin alacak. İzin almayanlara ağır cezalar uygulanacak.
– Bakanlıkça belirlenen ürünleri çiftçiler ancak sözleşmeli olarak üretebilecek.
– Desteklemeler Çiftçi Kayıt Sistemi yerine Bakanlıkça belirlenen kayıt sistemleri ile verilecek.
– Lif, tohum ve sap üretimi ile tıbbi amaçlı kenevir yetiştiriciliği, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın iznine tabi olacak. Üretim kotasını Cumhurbaşkanı belirleyecek.
– Üst üste 2 yıl ekilmeyen tarım arazileri Bakanlıkça kiraya verilecek.
Bu Tarım Kanunu Değişiklik Taslağı, Milli Tarım Projesi’nde olduğu gibi Tarım Bakanlığı’nı doğrudan kapsamıyor. Yani tarım ve gıdanın sevk idaresini açıktan bir holdinge vermiyor. Ancak Bakanlığı küresel şirketlerin bir nevi taşeronu haline getirme, çiftçileri serf ile köle arası bir konuma götürme evsaflı olduğunu belirtmek durumundayız. Elbette şeytan ayrıntılarda gizli. Kanun değişikliğinin değerlendirilmesi haftaya, yeni yıla. İyi bir yıl diliyorum herkese…