400 gündür annesiyle birlikte adliye önünde direnişte olan Ferit Şenyaşar ile eylemlerini konuştuk
Reyhan Hacıoğlu
Yaz, sonbahar, kış, ilkbahar ve yeniden bir yaz… 5 mevsim, bitmeyen bir yas, yorulmayan bir adalet arayışı, kışın soğuğu, yazın sıcağı. Sıcaklığın ölçülemediği topraklarda gölgesiz bir beton yığının önünde bir kadın ve oğlu: Emine Şenyaşar, Ferit Şenyaşar… Seslerini duymayan kalmadı, ödüller aldılar, adlarına eylemler yapıldı. Yalnızca adaleti temsil ettiklerini iddia edenler duymadı o sesi.
Urfa Suruç’ta 14 Haziran 2018’de AKP Milletvekili İbrahim Halil Yıldız’ın koruma ve yakınlarının saldırısı sonucu eşi ve iki oğlunu yitiren Emine Şenyaşar ile saldırılardan yaralı kurtulan oğlu Ferit Şenyaşar’ın “Bu kadar uzayacağını düşünemezdik” diyerek 9 Mart 2021’de başlattığı Adalet Nöbeti bugün 400’üncü gününde. Dile kolay, saldırı, gözaltı, soruşturma… Her güne bir kitap yazılacak bir direnişin sembolleri artık onlar.
Adalet Nöbeti’nde iftar vakti
Eylem süresince Emine Şenyaşar gözleri başta olmak üzere birçok sağlık sorunu yaşadı. Hakkında birçok soruşturma açıldı, birçok kez savunması istendi, engellendi. Buna rağmen bir gün bile geri durmadı. 400 günde bakışlarından yürüyüşüne kadar birçok şeyi değişti. O artık kendini tutuklu oğlu için adalet arayışına adamış bir kadın. Urfa gibi feodal bağların güçlü olduğu bir kentte onunki sadece iktidara ve devlete değil, sisteme de bir başkaldırı. Urfa’da kime sorsanız onları bilir, onları anlatır. Ve bu yıl Ramazan ayı ile birlikte Adalet Sarayı önünde ikinci iftar sofrası kuruşları. Eylem boyunca olduğu gibi, birçok yerden iftarlarına da ziyaretler oluyor.
Herkes gördü, bir onlar görmedi
Oruç olduğu ve sağlığı elvermediği için sık sık adliye önüne gelemeyen Emine Ana yerine 400’üncü günlerini oğlu Ferit Şenyaşar’la konuşuyorum.
Aradan geçen 400 günde neler yaşadıklarına değinerek başlıyor Ferit Şenyaşar, “400 gün geçmesine rağmen istediğimiz sonuç dışında bütün sonuçlara ulaştık” diyor. Devamında ise “Avrupa’nın birçok yerinden insanlar bizi arıyor, ‘Biliyoruz, takip ediyoruz’ diyorlar. Devletin en üstü olan Cumhurbaşkanı da bu olayı biliyor ama kimsenin ne gözü görüyor ne kulağı duyuyor. Bize karşı öyle bir tutum içindeler.”
Yargı talimatla çalışıyor
Türkiye’de çok uzun süreden beridir yargı üzerine uygulanan baskılara değiniyor ve bu durumun kendi davaları için de geçerli olduğunu dile getiriyor, “İstinaf mahkemesinde siyasi baskı olmasaydı verilen karar bozulacaktı, çünkü karar tamamen hukuk dışı. Siyasi talimatlar ile verilen bir karar. Nereden bakarsanız bakın bozulması gereken bir karar. Karşı taraf iktidar partisinin milletvekili olduğu için yargı bağımsızlığını yitirmiş ve üstten gelen talimatlarla bir şekilde bir karar verildi” diyor.
Bir gün onlar da yargılanacak
Bütün bunlara karşı eylemlerinde kararlı olduklarını vurgulayan Ferit Şenşayar, “Şartlar ve koşullar ne olursa olsun davamızdan vazgeçmeyeceğiz. Davamızla ilgili nöbete başlarken hiçbir zaman umutsuzluğa kapılmadık, sonuna kadar umutlu olarak Adalet Sarayı’nın kapısına geldik. Yarın yine burada olacağız. Aynı şekilde kardeşim 4 yıldır hukuksuz bir şekilde tek kişilik hücrede tutuluyor. O da bizimle aynı duyguları yaşıyor, başka şekilde düşünse tek kişilik hücrede psikolojisi bozulur ve aklımıza gelmesini istemediğimiz sonuçlara neden olur. Kardeşime verilen cezayı kardeşim de biz de kabul etmiyoruz” diyor. Dosyalarına dair birçok delile rağmen bir ilerleme yok ve o da bunun farkında, “Bu siyasi talimatlarla verilen karar bozulacak” diyor ve “Hastanede katliamı yapanlarla ilgili tek bir tutuklu yok. Şu an hastane davası Şanlıurfa başsavcısında. Bir dönem nasıl ki FETÖ üyesi diye bütün savcılar görevden alındı ve cezaevindeyse, bu sistem değiştiğinde de bu hukuksuzluğu yapan ve talimatlar ile hareket eden savcılar da yaptıklarından ötürü yargılanacaklar. Adaletini bozdukları terazi bir gün onlara da lazım olacak” diyor.
Uzun olur diye düşünmedik
400 gün kolay değil. Özellikle onlar için hiç kolay geçmemiş. Kente yansımalarını soruyorum, “Adliye önünde adalete başladığımızda annemle tek başımızaydık. Tabii Urfa halkı davayı ana akım medyadan bildikleri için bize farklı bakıyorlardı. Zamanla nasıl bir katliama ve hukuksuzluğa uğradığımızı açıkladık. Yerel basın mensupları da geliyor ve ilk olay esnasında yaptığı haberlerden dolayı bizden özür dilediler. Urfa halkı da artık olayı çok iyi biliyor ve artık davamıza karşı büyük bir sahiplenme var. Ama adliye önünde yanımızda fazla duramıyorlar, geldikleri gibi güvenlik ekipleri de bizimle nöbet tutuyor. Gelenlere GBT yapıyorlar, görüntülerini alıyorlar ve taciz ediyorlar bundan dolayı halk biraz çekiniyor. Ama Urfa içine bir seçilmiş geldiğinde ya da devletin bir üyesi geldiğinde, Urfa içinde dolaştığında herkes Urfa Adliyesi önündeki anneyi işaret ediyor ‘Ve gidin bu annenin talebi bizim talebimizdir, o talebi karşıladığınız zaman gelin beraber konuşalım’ diyorlar. En son iktidar partisinin eski bakanı Fakıbaba, Urfa’ya geldi ve halk yoğun olarak davamızla ilgili durumu bakana iletti. Bakan bundan dolayı bir açıklama yaptı ama keşke devamını getirseydi. Şu anki mücadelemiz toplumsal bir talep haline dönüşmüş, Urfa halkı ve Türkiye’nin her kesiminden insanlar davamızı sahipleniyor, bu da bizim için teselli oluyor” diyor ve tekrar ediyor: “Nöbete başlarken uzun soluklu olacağını düşünüyorduk fakat bu kadar uzun soluklu olacağını düşünememiştik ama kararlıyız. Adalet sağlanana kadar vazgeçmeyeceğiz.”
Ümitsizliğe hiç kapılmadık
Nöbetlerine destek sadece Urfa halkından değil, Avrupa’dan da çok gelen oldu diyor. Öyle ki, gazeteciler, heyetler, kurumlar gelmiş, not almış, seslerini dinlemiş, davalarını öğrenmiş. “Mücadelemize iki kişi ile başladık, şu an milyonlarca insan davamızı takip ediyor. Biz hiçbir zaman ümitsizliğe kapılmadık. Adalet er ya da geç sağlanacak ve biz o günü erkene almaya çalışıyoruz” diyor.
Annem feodal düzene başkaldırıyor
Kendi adıma da en çok merak ettiğim soruyu soruyorum. Emine Şenyaşar hastalıklarına rağmen ortaya koyduğu direnişiyle adalet sembolüne dönüşmüş bir kadın ve soruyorum: “Oğluydun yoldaşı oldun, annen nasıl değişti bu süreçte?”
“Bizim bölge kültürümüzde bir kadının erkeğin yanında su veya çay içmesi bile hoş karşılanmıyor. Annem de bu olaydan önce bu örf ve adetleri takip ediyordu ama bu yaşanan katliamdan sonra devam eden hukuksuzluklar annemi bu feodal düzeni kırmaya mecbur etti. Şu anki annem ve önceki annemin durumunu karşılaştırırsak, bambaşka bir insana dönüştü. Bazen bu olayı düşünürken kendimi annem yerine koyuyorum ve kafayı yeme noktasına geliyorum. Yaşatılan bu zulüm ve hukuksuzluk annemi bu duruma getirdi. İnsan olarak olması gereken buydu. Çünkü hem çocuklarını katlettiler, hem eşini katlettiler, bir çocuğunu da hukuksuz bir şekilde cezaevine koydular. İnsan olan biri bunu kabullenip nasıl evde oturabilirdi ki” diyor.
Yas tutmuyoruz henüz
“Mücadele sürdürdüğümüz için yasımızı tutamıyoruz. Eğer adalet bir gün sağlanırsa ve kardeşim serbest bırakılırsa o zaman evimizde yasımızı tutacağız” diyor son olarak Ferit Şenyaşar ve vazgeçmemekte kararlı olduklarını yeniden vurguluyor: “Bu yaşanan katliamın sonrası aslında bize büyük bir umut verdi. Türkiye’deki acı tabloyu gördük. Eğer ileride bu davamızda adalet sağlanırsa biz Türkiye’de insan hakları savunucusu olarak da hukuksuzluklara uğrayanların yanında olacağız ve onlarla beraber hak, hukuk, adalet diyerek sesimizi yükselteceğiz.”