İdil Uğurlu
Gün geçmiyor ki kadına yönelik taciz, tecavüz, sistematik şiddet ve katletme ile uyanmayalım. Her sabah adeta akıl tutulması diye tarif edilebilecek ve dehşet saçan yöntemlerle kadınların tecavüze uğraması, katledilmesi haberini alıyoruz. Yaşadığımız her mahalle, her sokak çalıştığımız tarım alanları, işyerleri adeta suç mahalline dönüştü. Devreye sokulan IŞİD aklı her kadının toplumdaki sosyal, politik konumuna göre özel yöntem belirleyip saldırı düzenleyip toplumu dehşete düşürecek şekilde kadını ortadan kaldırmaya devam ediyor.
Binlerce yıllık çukurunu kadın emeği, kanı, göz yaşı ödettiği bedel ile doldurmaya çalışan erkek devlet aklı çukurunu daha da derinleştirip daha da karartmak sonu belli olmayan bir girdabın içinde başta kadın olmak üzere tüm toplumu kasıp kavurmak ve kimliksizleştirip hiçleştirmek için özel araçlarını ve uygulayıcılarını her gün güncelleyip yeni bir formda saldırmaya devam ediyor. Hegemonik güçler, kapitalist modernite tekliğini, erkekliğini yaşatmanın ve faşizm şeklinde kurumsallaşmasının harcını ne kadar sağlam tutarsa o kadar kalıcı ve sarsılmaz olacağını düşünüyor. Bu kalıcılığı sağlamanın önündeki en önemli dinamik güçlerden olan kadınları inşa etmek istediği sistemin en alt katmanına yerleştirmek için kadının zihin dünyasını parçalamak, bedenine müdahale edip tecavüz ile itibarsızlaştırmak, sahiplik üzerinden hiçleştirmek, kimliksizleştirme ve itaat ettirmek için özel savaş politikasını gözünü kırpmadan uygulamaya devam ediyor. Sistem bir taraftan kendi şiddet sarmalı içinde tüketmeye devam ederken diğer taraftan kadın bedeni üzerinden tüm toplumu işgal etmeye, katletmeye ve biat ettirmeye çalışıyor.
Dünya toplumunun gözü önünde kadınlara yönelik soykırıma devam ediyor bu saldırıları tekil olaylar veya tek tek erkeklerin yaptığı saldırı olarak tanımlamak büyük bir yanılgı olacaktır. Erkek devlet aklının saldırısı doğru tanımlanmadan erkek devlet şiddeti ve faşizm ile mücadele edilemez. Bu saldırılar yeni bir durum değil tabi ki binlerce yıldır devam eden bir yok etme politikası ve bunun karşısında binlerce yıldır devam eden bir mücadele var. Şengal ‘de, Afrin’ de Batman ‘da ve Sakarya’ da yapılanların hepsi planlı programlı saldırılardır. İpek ‘e yapılan tecavüz “üniformanın tecavüzdür” Sakarya’ da Şilan’a erkek eliyle atılan tokat sömürgeci sermayenin kapitalist modernitenin sömürge kadınına attığı tokattır. Musa Orhan ‘ın şahsında tecavüz eden erkek devlettir aslında İpek’ e sahipsizsin dedirten güç nedir? Sen benim malımsın, sahibin benim senin üzerinde her yöntemi uygulayıp paramparça eder dağıtırım demektedir. İpek üzerinden yapılan özelde Kürt kadınına genelde kadınlara yöneliktir. Sakarya ‘daki linç doğaya yapılan saldırı ve köylülerin topraklarını suladıkları akarsular üzerine yapılan barajlar sonucu yaşam alanından toprağından koparılan mülksüzleştirilip, işsizleştirilen kendi köyünde toprağında bağında bahçesinde kendine yetiyorken bir anda yoksulluk ve yoksunlukla baş başa bırakılan kendi coğrafyasında göçmen konumunu yaşayan, en ağır koşullarda yaşam mücadelesi veren her türlü hastalığa saldırıya sömürüye maruz kalan kadına atılan tokattır.
Tüm bu saldırıları yapanlar hangi erkten güç alıyor, neye güvenip her türlü saldırıyı yapıp elini kolunu sallayarak yeniden günlük yaşamın akışında komşu, mahalle sakini, işveren, polis, uzman çavuş olarak bizimle aynı sokakta aynı mahallede yanyana yürümeye, yaşamaya devam edebiliyor. Tabi ki iktidarın uyguladığı cezasızlık politikalarıdır. Hepsinin sırtını dayadığı güç tekçi, ırkçı gerici erkek iktidarın ta kendisidir. Kendi yaptıklarını iktidarından bütün ırkçı kodları ile değerlendirmelerle kaleme alan yazarların bohçalarından sağa sola saçılmıştır. Ne kadar toparlamaya çalışırlarsa çalışsınlar açılan bohçalarını toparlamaları mümkün olmayacak oraya buraya saçılmaya devam edecekler. Teşhir oldular ve teşhir etmeye devam edeceğiz.
Biz kadınlar mücadele ederek, örgütlenerek, ortak mücadele etmeyi büyüterek ve genişleterek neler kazanacağımızı defalarca deneyimleyerek gördük. Kürt kadınları ağıdı direnişe dönüştürmeyi başardı ağıtlar alanlarda zılgıt oldu ,isyan oldu, bağırıp özgürlük isyanını herkese duyurdu. Korkmadı erkek devlet şiddetini her yerde ifşa etti etmeye devam edecek. kadınların evlerdeki tek tek mücadeleleri örgütlenip evlerden çıkıp alanlarda birleşti özgürleşti. Kadınlar geceleri ,sokakları ,alanları istedi ve aldı almaya devam edecek. Kadınlar özgün örgütlenmelerini büyütmeye çoğalmaya yol açmaya devam edecekler.
Bu nedenledir ki kadınların dişi ile tırnağı ile verdiği mücadele, ödediği ağır bedeller ve kararlı duruşu sonucu kadınların uluslararası anayasası diye tanımlanabilecek “İstanbul Sözleşmesi” ni erkek devletlere imzalatmayı başarmıştır. Kadınlar kolektif akıl, örgütlenme ve mücadele ile enternasyonal kadın dayanışmasını demokratik kadın özgürlükçü ekolojik yeni yaşamı inşa etmeye, üçüncü bir yolun olduğunu dünya toplumuna gösterecek. Birlikte öğrenmeye devam edecek. Jin jiyan Azadi…
*HDP ve HDK Kadın Meclisi üyeleri, her hafta bir isimle “Kadının Sözü” adlı köşe adıyla Yeni Yaşam’da. İlk yazı HDK Eşsözcüsü İdil Uğurlu’nun…