Irak Başbakanı Kazımi Şengal’e ziyaretinde mesajını Türkiye ortaklığı ve silahlarıyla verdi. Birlikte Ezidi muhataplarına suikast yaptılar. Yani Irak, TC ve KDP arasında yapılan anlaşmanın şiddetle dayatıldığını gördük. Çünkü Ezidi Kürtleri Şengal’da kısa bir süre önce kongrelerini yaptılar, toplumsal, askeri, örgütsel ve siyasi pozisyonlarını güçlendirdiler. Fiili olarak imzalarının olmadığı anlaşmaların tümünü boşa çıkardılar. En basit bir iletişim ve müzakerede TR-KDP- Irak anlaşması iflas edecek. Buna fırsat vermemek için istihbarat servisleri, suikast birimleri ve savaş uçakları koordineli saldırıp katliam yaptılar.
Ancak Şengal halkının tavrı, tutumu, özellikle annelerin duruşu başlı başına bir cevaptı, bir iradei beyandı. YBŞ/YJŞ’nin tavrı, siyasi temsilcilerin yaklaşımları çok net gösterdi ki Şengal halkı artık iradei beyanını deklare etmiştir. Ek olarak YBŞ’nin duruşuna Şengal’deki Müslüman Araplardan da destek açıklaması geldi. Bu çok enteresan bir durumdur. Artık Rojava’daki gibi demokratik toplum ittifakı anlayışının buradaki halkta da giderek zemin bulduğunu görmekteyiz. Eğer daha geniş boyutlu hedefler belirlenirse Zumar’dan Musul’a Kerkük’e değin etnik Kürtlerin ve Arapların inançsal olarak Ezidi, Şii, Feyli, Hıristiyanların birlikte hareket edebilecekleri, dayatılan şiddet, fiziki kırım ve iradeyi kıran statükoları bertaraf edeceğinin işaretleri görülmektedir. Bu çizgi elbette bütün iktidarcı güçleri rahatsız edecek saldırılarına maruz kalacaktır. Ne var ki, bu saldırılar yeni değil DAİŞ dahil birçok gücün katliamlarına tanık olduk. Bu şartlarda yerel insanların da kendi öz savunmalarından başka çareleri yok.
Tabii bu çizgiden en çok rahatsız olanlar Türkiye’deki iktidar merkezleridir. Avaşin, Metina, Zap’ta bütün gücünü seferber etmiş durumda. Beklenen sonuçları alamayınca Şengal’deki gibi Rojava’da da istihbarat, suikast destekli saldırılar gerçekleştirdi.
Fırsat bulabilirlerse Kobani dahil bazı bölgeleri işgal etmek isteyeceklerdir. Bunun için özellikle Afganistan’da ABD, NATO veya Rusya’da hizmet edecek bazı tavizler verip, karşılığında da Kürtlere saldırmak için çırpınıyorlar. Aynen Libya, Akdeniz, Kafkaslarda çıkardığı krizlerin tümünde Kürtleri geriletme şartıyla pazarlık yapıp çıktığı gibi. Mesela ENKS-PYNK görüşmelerinde Kuzey Doğu Suriye siyasetine, iç yapısına müdahale etmenin yollarını arıyor. Olmadı. Şimdi Efrin, Gırespi, Serekaniye örneğinde Kobani, Menbic, Semalka, Derika Hemko vb noktaları saldırı hedefi yapmaktadır.
Hakeza ABD’nin bu bölgelerden de Türkiye’nin önünü açacak şekilde çekilmesini istemektedir. Çünkü ABD çekilse dahi tek başına müdahale gücü yoktur. İlle de desteğine ihtiyaç var. Rusya’da olabilir.
Ayrıca Türkiye ekonomik, siyasal krizini de çatışma yoluyla bertaraf etme arayışındadır. Çünkü militer güçle belli bölge ve alanları işgal edebilirse siyasi iktidarını tahkim eder, içeride yükselen muhalefeti bastırır, elde ettiği avantajları uluslararası ilişkilerde ve ekonomik pazarlıklarda kullanır.
Tabii işleri hiç kolay değil. Medya Savunma alanlarındaki direniş, Bakur’da giderek canlanan sivil hareketlilik ve Rojava ve Şengal’deki kararlılık öyle kolay kolay geri adım atacak pozisyonda değil. Aksine, toplumsal, askeri ve siyasal zeminde gücünü daha çok tahkim etmiştir. Zamanla bunun sonuçlarını daha çok göreceğiz.
Özellikle felsefi, sosyal ve öz savunmaya dayalı yapılanma çok belirleyicidir. Kürtlerin yanı sıra Sunni Arapların, hatta Şiilerin, gençlerin ve Ezidilerin özgüvenlerini kazanmaları ve öz savunmalarını oluşturmaları bambaşka bir tabloya işarettir.