Güncel siyaset alanına dair yeni sözler edebilmek çok zor. İktidar cephesi hiçbir şeyi değiştirmeden her şeyin değişmiş gibi görünmesini, sistem muhalefeti de olgunlaşan armudun, kendiliğinden ağzına düşmesini bekliyor. On sekiz yıldır iktidarda olan AKP’nin siyasi serüveni Brezilya pembe dizilerine epey benziyor. Dostuyla düşman, düşmanıyla dost, “kimin eli kimin cebinde” belli olmayan, suya götürüp susuz getiren, suçu ortaya çıkınca “yaptım ama hele bir sor neden yaptım” diyerek polim yapan, ihtiras-ihanet-ihale hikâyelerinin başköşede olduğu, izlemeye nereden başlandıysa hiçbir şey kaybedilmeyen Yalan Rüzgarı’nın finaline geldik gibi görünüyor. Kehanet ya da gaipten haber vermek değil bu yazdığım iddia. Ekmeğin askıya çıktığı, vatandaşın eline “iş ve aş” yazarak kendini astığı, muhalefete muhalefet etsin diye, cezaevlerinden mafyacıların salındığı, politik tutsak sayısının arşa ulaştığı sürdürülemez durum, bize finalin yaklaştığını söylüyor.
ABD’deki seçim sonucunun AKP’nin istemediği biçimde sonuçlanması, AB’nin yaptırım kararları alması, yurt içinde ekonomik krizin halkı derinden etkilemesi, doymak bilmeyen yandaş sermayenin ortamı güvenli görmeyerek paraları ülke dışına çıkarmaya başlaması Saray Rejimi’ne karşı kütlesi epey büyük “bir cisim yaklaştığına” delalet. Günlük hayatın rutini içinde siyasetin tekerrürden ibaret olduğu ve kolay kolay hiçbir şeyin değişmeyeceği fikri epey yaygın yer tutuyor. Yaprak Dökümü dizisindeki, o meşhur replik gibi “Aman ağzımızın tadı bozulmasın Ali Rıza Bey” kıvamında siyaset yapan “Millet İttifakı” toplumun harekete geçme isteğini silip süpürüyor. “Türk-İslam Sentezi” adı verilen resmi ideolojinin dizginlerini elinde tutan Saray Rejimi bu sayede Millet İttifakı’nın ayarlarıyla sürekli oynayabiliyor. Mevzu savaş tezkeresi, Kürt anasını görmesin meselesi olduğunda Cumhur ve Millet ittifakları konsensüs sağlamakta hiç tereddüt etmiyorlar. Türk-İslam Sentezi zemininde sağlanan ortaklığı RTE çöküşten çıkışın yolu olarak görmeye başladı. “Türkiye Masası” vb. adlar altında sistem muhalefetini Saray’a yedekleyerek bir konsensüs sağlamak ve Kürtlere, sosyalistlere, demokratlara, Alevilere “sen sen sus” ya da takrir-i sükûn yasası uygulamak, çöküşten kurtuluşun yegane yolu olarak görülüyor.
Faşist zihniyetin hiç olmadığı kadar bir merkezde toplandığı, toplumsal örgütlemenin alabildiğine daraldığı bu günlerde, HDP dışındaki demokratik muhalefetin varlığı hissedilemiyor. HDP, azgın polis operasyonları, sivil faşist saldırılar ve siyasi tecrit koşullarında ayakta durmayı başarabilse de faşist saldırılar karşısında zamanının çoğunu savunmada geçirmek zorunda kalıyor. Saray Rejimi HDP’yi tasfiye ederek kendi bitmiş ömrünü uzatma hesapları içinde. HDP sadece kendi varlığı için direnmiyor, HDP’nin yenilgiye uğramasının demokrasi cephesinin çökmesi anlamına geleceğinin gayet farkında. Saray Rejimi, HDP’yi kapatma hazırlıkları yaparken HDP ile birlikte hem devrimci demokrat güçleri hem de sistem muhalefetini çökertme hesapları yapıyor. HDP’nin sadece HDP’yi oluşturan güçleri temsil etmekten ibaret olmadığı gerçeği HDP’nin yanında ve etrafında bir demokrasi ittifakı kurma zorunluluğuna işaret ediyor. HDP’nin kapatılması ya da tamamen tecrit edilmesi yönündeki Saray siyasetinin karşına antifaşist, demokratik kenetlenmeyle çıkabilmek tarihsel bir görev olarak önümüzde duruyor.
Yoksulluk ve sefalete mahkûm edilmiş milyonlarca emekçinin öfkesi birikiyor ancak umut olacak politik öznenin ortaya çıkarılamaması öfkeyi derbederliğe dönüştürüyor. Kürt halkının seçme-seçilme hakkı kayyımlarla gasp edilmesi… Devletin bütün kurumlarının Cumhur İttifakı’nın bir aygıtı olarak kullanılması… Hakkâri’de her gün “uçan” bir vatandaşın “havaya açılan ateş” sonucunda katledilmesi… Hâkim kılığına girmiş iktidar militanlarının insanların mallarına yönelik müsadere kararlarıyla can ve mal güvenliğini tamamen ortadan kaldırması… Geçmişte özel bankaların hortumlandığına şahit olunmuşken, gelinen noktada Merkez Bankası’nın hortumlandığı ve rezervlerinin sıfırlanması, gerçekten “Büyük Düşün Türkiye” icraatı… Tüm bunlar olurken devrimcilerin, demokratların, Kürtlerin, Alevilerin tespih tanesi gibi saçılmış olması…
Rüzgâr artık Saray Rejimi’ne karşı esiyor. Ayaklarının altındaki toprak hareket ediyor. Meşruiyet üretme, yeni hikâyeler anlatma, inandırma günlerini çok geride bıraktı Saray propagandistleri. Tam da bu ortamda armudun sapı, üzümün çöpü demeden güç birliği için bir adım ileri atmak, Saray’ın elindeki savaş baltasını alarak yoksul kulübelere, ezilen halklara barış getirmek için harekete geçmenin tam zamanı.