Soğuk Savaş kültürünün bir devamı olan küresel ekonomi-politik ilişkiler ve kapitalist modernitenin değişen değerler anlamları beraberinde yeni tanım tarifleri ve çatışma çözümlerini de getirdi. Dolayısıyla çağın politik ve estetik çatışmalarının karşılıklı bağımlılıklarına baktığımızda, meydana gelen çatışmaların temel sembollere dayandığını görüyoruz. Küresel çatışma hatlarının ideolojik temelleri bunu net bir şekilde ortaya koymaktadır.
Dolayısıyla günümüzün çatışma ve savaş biçimlerinin klasik savaş tipolojisine benzememesinin sebebi hegemonik güç dengelerinin bölgesel karakteristik özelliklere faydacı anlamlar atfetmesinden kaynaklanmaktadır. Mevcut çatışma ve savaşların klasik anlamda nihai bir üçüncü dünya savaşına evrilmemesinin başlıca sebeplerinden birinde küresel planların bölgesel özgünlüklere göre hayata geçmesidir.
Çatışmaların semboller üzerinde yoğunlaşmasının temel düsturu buradan kaynaklanmaktadır.
Sembollerin esas anlam derinliği ve kültürel mirasla olan bağlamları vs değerlerin yekununu kapsadığı için 11 Eylül saldırısı ve sonra dünyada olagelenlerin tamamı bu mealde seyir etmektedir. Sembollere daha çok yönelme ve onlar üzerinde dünyaya biçim verme gayreti salt orduların öncelediği bir güç cihazı değildir artık, aynı zamanda siyaset ve diplomasinin de merkezini oluşturan bir mekanizma haline gelmiştir. İran’ın en önemli askeri sembollerinden birinin öldürülmesi Ortadoğu’da farklı bir sürecin başladığının işaret fişeği anlamına gelse de, mevcut veriler karşılıklı restleşmelerin klasik anlamda bir savaşa dönüşmeyeceğini gösteriyor. Karşılıklı dövüşün bundan böyle de semboller üzerinden devam edeceğinin emareleri okunuyor. Birinci ve ikinci dünya savaşlarının bir devamı olan Soğuk Savaş’la yarım kalan hegemonya tahkim projesi, yeni biçimiyle tekrardan semboller savaşını ortaya çıkarıyor. Görünen o ki her iki ülkede karşılıklı olarak sembolik değeri yüksek sembollerle yeni nesil füzelerin düğmelerine basacaklardır.
Uzun süredir devam eden bu gerginlik hali son saldırıyla birlikte bütün dünyayı derin bir krizin içine çekecek ve kazanacağı yeni boyutla daha şiddetli bir semboller savaşına doğru evrilecektir. Bunun semboller savaşı olarak devam edeceğine dair kanı analitik bir öngörüden ziyade çatışan güçlerin öncelikli olarak vuracakları hedeflerin sembolik değerler olmasından anlaşılmaktadır.
Lakin Birleşik Devletler ile İran’ın karşılıklı restleşmesinde dile getirdikleri hedeflerin tamamı ya tarihi ya da milli sembollerdir. Ayrıca insanlığın ortak değeri ve sembolik anlamı olan birçok sembol daha önce IŞİD tarafından aynı saiklerle tahrip edilmiştir, onun için son olayların yıkıcı seyrinin sembol savaşları şeklinde devam etmesi kuvvetle muhtemeldir. Batı uygarlığının son iki yüzyıllık hegemonyasının altına giren Ortadoğu kültürü gelişen iç savaşlarla birlikte iflasın eşiğine gelmiş durumdadır. Yaşadığı bunalım an itibariyle daha da derinleşerek devam edeceğe benzemektedir.
Onun için semboller üzerinden ortaya çıkan çatışmaların nasıl anlaşılabileceği ve değerlendirilebileceği, argüman ve eylem stratejilerinin nasıl geliştirilebileceği hususunda yorumlayıcı çerçevelere vurgu yapmış ve bu çerçeveler sağlanmadan önü alınamaz büyüklükte savaşların yaşanacağını söylemişti Öcalan. Öcalan’ın analiz ve verili tespitleri, aynı zamanda savaş karşıtı bir dil ve söylemin bağlayıcı anlamlarının ve konularının nasıl müzakere edileceğine ve uygulanacağı konusunda da önemli semboller içeriyor… Bugün, gelinen noktada bu eleştiri ve direniş kültürünü göz önünde bulundurmadan ne sağlıklı bir analiz yapılabilir ne de bizim olmayan bu savaş durdurulabilir.