Avrupa’da yayınlanan ajanslar Güney Kürdistan’da TSK’ya ait bir Skorsky helikopterinin düşürüldüğünü yazana kadar, iktidar yanlısı köşe yazarları Güney Kürdistan-Irak topraklarında yaşanan savaşla ilgili tuhaf bir suskunluk içindeydiler.
Fakat bu helikopterin düşürüldüğüne dair sosyal medyada görüntüler ortaya çıkınca, köşe yazarlarından biri sessizliğini bozdu. Köşe yazarı Abdülkadir Selvi. Yazısının başlığı “PKK’yla mücadelede sıçrayan mürekkep stratejisi”… Devletin askeri harekatlarına verdiği korkutucu isimlerden sonra bu “sıçrayan mürekkep” lafını hayretle karşıladığım için Selvi’nin yazısını baştan sonuna kadar okudum.
“Pençe-kilit” şifresinden devletin “terörist” dediği güce karşı bir kuşatma harekatına girdiğini, pek yakında bu kuşatmanın tamamlanacağını, “düşmanın etrafının pençelerle kilitleneceğini” kolayca anlamış olmama karşılık, bu “sıçrayan mürekkep” lafından yazıyı okuyana kadar hiçbir şey anlamamıştım. Okuyunca anladım.
Selvi’nin yalancısıyım. Ona göre ordu PKK’lileri kuşatıp-imha etme amacından vazgeçmiş. Onun benzetmesiyle tıpkı bir mürekkep damlası suya damlatıldığında nasıl “yayılıyor”, siyaha ya da kırmızıya boyadığı su alanını nasıl giderek tümüyle kaplıyorsa, bu harekat da öyle olacakmış. Bu mürekkep şimdilik Türkiye sınırından içlere doğru 40 km. derinlikte bir alana yayılacakmış ama, icabında daha da ötelere kadar yayılacakmış.
“Vay canına” demişim. Hemen haritayı açıp bu “daha da öteye yayılmanın” ne olduğunu anlamak için inceledim. Daha ötesi bir yandan Kerkük ve Musul’a, öte yandan Hewler ve Süleymaniye’ye kadar uzanıyor. Harita yalan söylemez. Vaziyet bu. Selvi ne demeye getiriyor? Şu ara Gare yaylalarına damlatılan mürekkebin Sevr’den yakamızı zor kuratarıp Lozan’da kayebettiğimiz Misak-ı Milli sınırlarının içindeki Güney Kürdistan’a yayılacağını mı haber veriyor?
Alın size muamma dolu bir soru. Ve gelin muammayı Selvi’nin yazısındaki bilgilerle çözmeye çalışalım. Diyor ki:
“Bahar ve yaz aylarının verdiği kolaylıkla buradaki üslerimiz takviye edildi. Birçoğu kalıcı üs haline getirildi. Lojistik olarak alt yapıları güçlendirildi. Yollar açıldı. Ama bir yandan da ihtiyaca göre sürekli olarak birlik takviyesi yapılıyor.”
Allah Allah! Demek ki takviye edilen, birçoğu kalıcı hale getirilen, lojistik alt yapısı güçlendirilen, yolları açılan ordumuzun gücü “düşmana” yetmiyormuş, “ihtiyaç” hasıl oluyormuş ve öyle arada sırada bile değil, “sürekli olarak birlik takviyesi” yapılıyormuş. Bölgeye 300 tank ve zırhlıyla, topçu bataryalarıyla, uçak ve helikopter filolarıyla neredeyse yeni bir tümen girmiş ve hala “ihtiyaç” hasıl oluyor ve “sürekli takviye” gerekiyormuş. “Bitti bitiyor” denilen bu “düşman” neymiş böyle ya hu? Vallahi ben Erdoğan’ın yerinde olsam bu Selvi’yi “terör örgütünün propagandasını subliminal yöntemle yaptığı için” kulağından tuttuğum gibi Silivri’ye kapatırdım.
Devam edelim:
“TSK’nın kontrolündeki alanlar genişletiliyor, tahkimat yapılıp güvenli mıntıka kalıcı hale getiriliyor.”
Kulaklarıma inanamadım; “TSK’nın kontrolündek alanlar” yalnız “genişletilmekle ve tahkim edilmekle” kalmıyormuş. “Kalıcı hale getiriliyormuş.” Kalıcı ne demek? Irak Cumhuriyeti topraklarına girmeye bazı Iraklı politikacılar “işgal” diyor ama, “kalıcı” olmak düpedüz “ilhak” anlamına geliyor. Selvi adeta çaktırmadan BM Güvenlik Konseyi’ne ve Yüksek Adalet Divanı’na Türk devletini ihbar ediyor:
İşgal sonuçta med-cezir gibi bir şeydir. Girersin sonra çekilirsin. Ama “kalıcı”lık, kalıcılıktır. Girersin, bir daha çıkmazsın. Biz Hatay’a girmiştik, çıkmadık. Sonra Kıbrıs’a girdik hala oradayız. Şimdi Efrin’de, Gire Spi’de, Cerablus’da ve Serakaniye’deyiz. Çıkıyor muyuz? Buna “ilhak” deniyor.
İyi de Selvi nereleri ilhak edeceğimizi iddia ediyor? Bunu da yazmış?
“Amediye-Şeladize hattına kadar inilmiş durumda. Ama burada durulmayacak. Terörist neredeyse oraya kadar inilip bölge PKK’dan temizlenecek”.
İşte zurnanın zırt dediği yer burası…
Devletin “terörist” dediğine ben “gerilla” dersem savcılar kızıyormuş. Şöyle diyeyim, “terörist” dedğiniz düzenli orduya karşı gerilla savaş yöntemiyle karşı koyuyor. Gerilla savaşında “hattı müdafaa yok, sathı müdafaa var, satıh bütün vatandır” dendiğini her Türk Atasından dolayı ezbere bilir. Düzenli ordu “hattı” tutar, sıkışırsa hattı geri çeker, imkan bulursa gittiği yere kadar hat çeker. Gerillacılık yapanların ise hattı yoktur. Senin çektiğin hattı geçemiyorsa, sağa sola, gerilere çekilir. Çekilebildiği yere kadar. Sonra hattının içine sızar. Irak somutunda konuşursak, Amediye-Şeladze hattını geçemeyen gerillacı Kerkük’e, Musul’a, Süleymaniye’ye, diyelim ki buralar da olmadı, Güney Kürdistan sınırlarının güneyine, yani Irak’a, o da olmadı İran’’a yönelir. Biliyorsunuz bunlar Apocu. Kürdistan’ı anavatanları, ama Türkiye’yi, İran’ı, Irak’ı, Suriye’yi, yani yaşadıkları her ülkeyi “ortak vatanları” sayarlar. Ne demiştik, onlar için “hattı müdafaa yok, sathı müdafaa var, satıh vatandır”. Demek ki, Selvi’ye göre Türk ordusu “durmayacak. Terörist ister Anavatınında olsun, ister Ortak vatanında olsun, neredeyse oraya kadar inecek.”
Mürekkep ne renk? Eğer siyahsa bölge kararacak, kırmızı ise bölge kana bulanacak.
Selvi, Erdoğan her konuştuğunda konuşmanın “şifrelerini” çözmekle meşhur. Ben de onun yazısındaki şifreleri işte böyle çözmüş oluyorum.
Dediği şudur: Türkiye Cumhuriyeti asgari olarak Kürdistan Federe Bölgesi’ni, azami olarak da tüm Irak’ı işgal ve ilhak edecektir.
Doğruysa büyük tehlike. Çünkü eğer işler Selvi’nin dediği gibiyse ve Savaş Bakanı ile yaptığı konuşmadan çıkardığı sonuç böyleyse, “PKK’yle savaş” adı altında Güney Kürdistan’ı illhak etme amacı, bilin ki Türkiye’yi Iran’la ve dolayısı ile Rusya’yla karşı karşıya getirir, tüm Ortadoğu’yu kana bulayan ve Üçüncü Dünya Savaşı’nı yeni ve kaotik bir aşamaya yükselten bölgesel savaşlara neden olur. Olur da Türkiye’ye ne olur? Düşünün.
İnşallah Abdülkadir Selvi Türk ordusuna ve Erdoğan iktidarına “bunlar ilhakçı” diye iftira atıyordur.
Şey, Saray’ın “Baş Yazarı” Selvi neden yazı başlığında “yayılan mürekkep” dememiş de, “sıçrayan” mürekkep demiş anladınız mı? Adam Türk devletinin bölgede “yayılma” amacı taşıdığını yazısında anlatmış ama, bu ifşası anlaşılmasın diye başlıkta “gizlemiş.” Seni gidi kurnaz seni…