Kandıra Cezaevi’nde başlattığı açlık grevi eyleminin 59. gününe giren HDP eski Milletvekili Selma Irmak, her 8 Mart’ın dünyanın bütün kadınları için isyan ve direniş ateşinde yeniden kararlaşmanın günü olduğunu söyledi
Şehriban Aslan
8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki dönem Hakkâri Milletvekili Selma Irmak ile 8 Mart ve açlık grevlerine ilişkin görüştük. Irmak, tutuklu olduğu Kandıra 1 No’lu Cezaevi’nden Jnnews aracılığıyla kadınların 8 Mart’ını kutladı.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü cezaevinde karşılıyorsunuz. Buna ilişkin neler diyeceksiniz?
Kara kışa, karanlık erkek zihniyetine karşı bahara ve aydınlığa kavuşmanın ilk müjdesi, ilk açan direniş çiçeği olan 8 Mart’ı kadın öncülüğünde başlayan görkemli bir direniş süreciyle karşılamanın heyecanını, coşkusunu yaşıyoruz. Bugün dünyanın dört bir yanında direnen tüm kadınları selamlıyor, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’müzü kutluyorum. Her 8 Mart, dünyanın bütün kadınları için isyan ve direniş ateşinde yeniden yıkanma, arınma, kararlaşma günüdür. Bu yıl ki 8 Mart’ın adı direniştir.
Cezaevindesiniz, ne tür zorluklarla karşılaşıyorsunuz?
Evet, ben de bu ülkede hak ve özgürlük mücadelesi yürüten her muhalif insan gibi genç yaşta cezaevi ile tanıştım. Erkek egemenlikçi sistemler, iktidarlar; kadın bedenini hep kontrol altında tutmak ister. Çünkü kadının toplumun direniş hücresi olduğunu bilirler. Cezaevlerinde kadınlar aslında büyük kapatılmadan toplumsal kapatılma, görünmez kılınma, küçük kapatılmaya maruz kalırlar. Bu durum çoğu zaman biz kadınlar için kendini bilme, kendi olma, kendini bulma yolculuğuna vesile olur. Çünkü hapishane dışında ki tüm alanlarda, kendi dışında herkesle ve her şeyle ilgilenmiştir. Erkeklerin gölgesinin olmadığı bu zorlu mekânda kadınlar arası dayanışma, cins sevgisi ve cinsine dolayısıyla kendisine güven gelişir. Buradan cezaevine güzelleme yaptığım anlaşılmamalı, kadınların büyük kapatılmanın etkisinden kurtulmalarının mekânını yaratamamış olmanın acı bir deneyimden söz ediyorum. O nedenle sistemin kaba şiddeti karşısında cezaevinde kadınların nasıl büyük bir cesaret ve özgüvenle başarma umudu ve inançla mücadele ettiklerini anlaşılır kılmaya çalışıyorum. Bugün cezaevlerinde kadınlar öncülüğünde başlayan bu direniş sürecini de böyle anlamak gerekir.
Cezaevlerine yayılan açlık grevi eylemine siz de Sebahat Tuncel ile birlikte başladınız. Talep karşısında sessizliğini sürdüren yetkililere bir çağrınız var mı?
DBP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel ile 16 Ocak’ta başladığımız süresiz- dönüşümsüz grevimiz 59. Gününe girdi. Sağlık durumumuz oldukça iyi. Olağanüstü bir durum yok. 40’lı günlerden sonra koku hassasiyeti başladı. Ancak algıda ve dengede hiçbir sorun yok. B1 ve B6, B12, B1 kompleksi almaya devam ediyoruz. Moral ve duygu boyutu ise olabilecek en üst seviyede. Direnmenin huzuru, mutluluğu ve onuru tüm fiziksel etkilere galip geliyor. Bizlere güç veren talebimizin haklılığı ve meşruiyetidir. Sayın Öcalan üzerindeki mutlak tecrit; bir halkın tecrit edilmesi, toplumun tecrit cenderesine alınmasıdır. Bu nedenle Sayın Öcalan üzerinde ki tecrit sadece bir insanın kişisel haklarının gasp edilmesi değildir. Toplumu daha fazla germenin kimseye yararı yoktur. Şiddetle baskıyla, keyfiyet ve hukuksuzlukla hiçbir zaman sonuç alınamamıştır bugünde alınmayacaktır. Mutlaka başaracağımıza inancımız ve kendimize güvenimiz tamdır.
Cezaevlerinde bulunan kadın tutuklulara dönük yaklaşımlar nasıl ve nasıl değerlendiriyorsunuz?
Cezaevleri, sistemlerin çıplak şiddeti en pervasız haliyle uyguladıkları alanlardır. İktidarlar cezaevlerinde en sahih yüzünü maskesiz olarak sergilerler. Faşist, cinsiyetçi, despot, anti demokratik uygulamalarını hesap vermemenin rahatlığıyla ortaya koyarlar. Elbette bu uygulamalardan en çok yine kadınlar nasibini alır. İnsanlık dışı muamele, insan onuruna aykırı uygulamalar, psikolojik ve fiziksel şiddet, çıplak arama, taciz, tecavüz en temel insani hakların gaspı kadın cezaevlerinde, kadınlar üzerinde uygulanan devletin erkek şiddeti hegemonyasıdır. Buna karşı kadın tutsaklar bedenlerini siper ederek, en güçlü irade ve kararlılıkla direniş hattı örerler. Elbette Sevgili Leyla’nın söylediği gibi, ‘Kolay ölmeyeceğiz.’ Hep birlikte mutlaka ama mutlaka başaracağız.
8 Mart’a ilişkin çağrınız nedir?
Mart ayıyla beraber baharın coşkusunu alanlara taşıyan, karları yararak güneşe gülümseyen binlerce berfine yüreği çiçek bahçesi kadınlara en kalbi sevgilerimi, selamlarımı, inancımı ve umudumu gönderiyorum. Her ne kadar fiziksel olarak yanınızda olamasak da yüreğimizle yanı başınızda serçe parmaklarınızdan tutarak kadın direniş halayındayız. Dünyayı kadınlar değiştirecek. Özgür bir yaşamı kadınlar inşa edecek. Bu duygu ve inançla tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum. Jin ile Jiyan azad olacaktır. Hepinize, hepimize başarılar diliyorum.
Kandıra 1 Nolu Cezaevi