Karadeniz Bölgesi’nde önümüzdeki yıllarda sel vb. felaketler daha fazla yaşanacak. Bunun en büyük sebebi ise AKP iktidarının HES’ler, madenler, turizm gibi sermaye yağmasının önünü açmış olmasıdır
Yusuf Gürsucu
Geçtiğimiz gün Giresun’da yaşanan sel felaketi sonrası AKP iktidarı, selin Allah’ın hikmeti olduğunu ifade eden sözlerle bölgeye bakanlarını yollayarak vinç üzerinde kendilerini göstermelerini sağlamıştı. Karadeniz Bölgesi’nde seller, heyelanlar her zaman yaşandı. Ancak özellikle 2009 sonrası ortaya çıkan HES furyasıyla birlikte bölgede seller can almaya, kentleri, otoyolları yerle bir etmeye başladı. Bunun başlıca nedenlerinden biri, bölgeye inşa edilen büyük barajlar ve mikro HES’lerin neden olduğu bölgesel iklim değişimiydi. Karadeniz eskiden stabil düşük yoğunluklu ancak sürekli yağan yağmurlarla ıslanırdı. Bölgede, HES’ler ve barajlar sonrası yağış iklimi hızla değişmeye ve yüksek yoğunluklu ancak kısa zaman diliminde yağan yağmurlarla tanışmaya başladı.
Halkın korkulu rüyası
Karadeniz Bölgesi’nde doğa tahribatı sadece HES’lerle yaşanmamakta. Maden sahalarının her geçen gün artması, kentsel alanların yaratılarak ormansızlaşmaya yol açılması toprak kaymalarının başlıca sebeblerinden biriydi. Yağmur sularının dereler eliyle denize ulaşması, yapılan sözde taşkın önleyici çalışmalarla derelerin beton duvarlarla çevrelenmesi ve kıyı boyu inşa edilen devasa otoyol nedeniyle neredeyse imkânsız hale geldi. Eskiden ağustos ve eylül aylarında yağan sürekli ve düşük yoğunluklu yağmurlar nedeniyle bölge halkı bu ayları çürük aylar olarak nitelerdi. Fakat bu çürük aylar bölgede hem kuraklık hem de ani aşırı yağışların ortaya çıkardığı seller, halkın korkulu rüyası haline geldi.
Dereler ıslah mı edildi?
DSİ, AKP iktidarı ile birlikte taşkın önleme amacıyla inşa ettiğini iddia ettiği dere ıslah çalışmalalarını başlattı. Bu çalışmalarda sadece Giresun’da 68 dere ‘ıslahı’ yapıldı. Dere ıslahı olarak ortaya konan projelerin en dikkat çekici noktası dere yataklarının daraltılmasıyla ortaya çıkarılan arsalardı. İşte o arsalar tüm Karadeniz Bölgesi’nde bugün büyük felaketlerin yaşanmasının başlıca nedenlerinden biridir. Ya arsa ürettiler ya da mesire alanı adı altında bölge halkına hem şirin gözükmek hem de ortaya çıkarılan arsalarla, halkın ranttan pay almasını sağladılar. Tüm bu gelişmelerle birlikte, Artvin, Giresun, Rize, Gümüşhane, Ordu ve Trabzon illerinde 2002’den bu yana seller ve heyelan nedeniyle 165 kişi yaşamını yitirdi.
Bin 12 maden ruhsatı
Doğu Karadeniz bölgesi, özellikle Karadeniz Sahil Yolu denilen ve Samsun’dan Sarp’a kadar uzanan duble yolla adeta katliama açıldı. Yıllarca devam eden çalışmalarla bölgede yüzlerce taş ocağı ortaya çıktı. Bölgenin topografik yapısı olan dik ve sert kayaç yapısının yamaçlarını delik deşik edip zayıflattılar. Deniz kenarlarını doldurdular. Derelerin, nehirlerin önünü kestiler. Dere yataklarını, havzalarını daralttılar, taşla betonla doldurdular. Sonra 463 adet HES ortaya çıktı ve 370’i inşa edildi. Ardından maden aramalarının altyapısı olan, ‘Yeşil Yol’ dedikleri yollarla yaylaları, meraları yok etmeye başladılar. Artvin, Giresun, Gümüşhane, Ordu, Rize ve Trabzon’da toplam 13 bin 722.53 kilometrekarelik orman, yayla ve meralık alan madencilik faaliyetine tahsis edilirken, 303 şirkete 1012 adet ruhsat verildi.
Yeşil Yol ve MTA
Ordu’dan başlayıp 8 ilin yaylalarını birbirine bağlayacak 2 bin 600 kilometrelik ‘Yeşil Yol’ neredeyse tamamlandı. Geçtiğimiz günlerde Danıştay’a açılan dava sonucu, ‘Yeşil Yol’ durduruldu. Geç kalmış komik bir karar olmasına karşın 55 örgüt yaptığı çağrıda karara rağmen yol inşaatının sürdüğünü açıklayıp mahkeme kararının uygulanması çağrısı yaparken, aynı günlerde Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı’nın yolun tamamlanması için 5 milyon lira bütçe ayırması dikkat çekti. ‘Yayla turizmi’ bahanesiyle yapılan proje doğayı geri dönülemez bir şekilde tahrip ederken, MTA’nın yıllardır yaptığı maden aramalarında belirlediği maden noktalarının Yeşil Yol projesi ile bire bir çakıştığı ortaya çıktı.
Altın ve uranyum
Ordu’da bulunan altın madeni için genişleme adımları atılırken Gümüşhane ise çoktan altın vd. madencilerin meskeni olmuş durumda. Artvin ise tam bir maden cehennemi olma yolunda hızla ilerliyor. Madenlerle bölgenin derelerinde her yıl binlerce balık ölürken halkın kanser vb. hastalıklara yakalanma sayılarında da ciddi artışlar yaşanıyor. Yeşil Yol’un geçtiği Kümbet, Bektaş ve Kulakkaya yaylalarında Koza Altın’ın sondaj çalışmaları yapmak istediğinin daha önce duyurulmuş olması bölgeye madencilerin ilgisini ortaya sermeye yetmektedir. Artvin altın madencileri tarafından kuşatılırken, Giresun’un Şebinkarahisar ilçesinde ise uranyum madeni hazırlıkları sürmekte.
Yaylaya ‘kentsel dönüşüm’
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan’ın “Ayder’i kirlettik, rezil ettik” çıkışı ile gündeme getirdiği yağma girişimi olan Ayder Kentsel Dönüşüm Projesi başlatıldı. Diğer yandan beton havuza dönen Trabzon Uzungöl de kentsel dönüşüm kapsamında. Doğu Karadeniz Bölgesi’ndeki yaylalarda imar barışı ile kalıcı hale getirilen yüzlerce yayladaki yapılaşma içinde Ayder ve Uzungöl’ün bir sermaye yağması olarak ele alındığı, ‘kentsel dönüşüme’ sokulmak istenmesinden anlaşılabiliyor. AKP iktidarıyla birlikte Ayder Yaylası’nın doğal güzelliği yok olmaya başladı. 1994 yılında Milli Park, 1998 yılında ise Doğal Sit Alanı ilan edilen Ayder, 2006’da AKP iktidarınca turizm bölgesi ilan edildi. Daha sonra Ayder kaçak yapı cenneti haline gelirken, alınan yıkım kararları uygulanmadı. Şimdi ise adı üstünde kentsel dönüşümle kentleşmeye hazırlanıyor.
Kavron’a kadar otoyol!
Fırtına Deresi boyunca eşsiz doğa güzellikleri izlenerek ulaşılan Ayder Yaylası, çevresini saran çam ormanları, şelaleleri, yöresel mimarideki evleri, çiçekleri ve bu çiçeklerden elde edilen balı ve şifalı kaplıcasıyla sırtını Kaçkarlara dayamış bir yayla. Kentsel dönüşüm adı altında yaylanın bir avuç çıkar çevresine peşkeş çekileceğini gösteren birçok emare bulunuyor. Ayder Yaylası’nda, Toplu Konut İdaresi (TOKİ) eliyle, 5 bakanlığın ortaklaşa uygulayacağı ‘Kentsel Dönüşüm Projesi’yle 1800 araç kapasiteli otopark, yeni otel ve pansiyon alanları açılarak yaylaya giriş-çıkışlar kontrol altına alınacak. Ayder Yaylası ve civardaki Avsor, Hüser ve Kavron yaylalarına gitmek isteyenler için gidiş-gelişli yol yapılacak. Ayder Yaylası, 1350 metre yükseklikte yer alırken yapılacak yolla 2000 metrelere ulaşılacak.
Tüm yaylalar yağmaya açılıyor
Kentsel dönüşümde ilk adım, çocuklar için yapılmış olan salıncakların tamamının ortadan kaldırılması olmuştu. Doğal sit alanları yollar için yok edilerek, seyir terasları adı altında doğal yapı tahrip olacak oteller, otopark, pansiyonlar ve benzeri yapılar ile Ayder yayla olmaktan çıkarılıp sermayenin at koşturduğu alan halini alacak. Yaylada kayak merkezleri için Kaçkarların eteklerine kadar ağaçlar katledilip kazılarak teleferik ve telesiyejler inşa edilecek. Kaçkar etekleri ‘Ayder kentsel dönüşümü’ ile birlikte yapılaşmaya açılacak. Bir yandan Kavrun Yaylası’na diğer yandan Hazindağ Yaylası’na kadar tüm bölge turizm adı altında yağmalanarak ucube bir bölge yaratılacak.
33 büyük baraj
AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana geçen 16 yıl içinde Doğu Karadeniz Bölgesi’nde Gümüşhane’de 14, Bayburt’ta 6, Artvin ve Giresun’da 5’er, Ordu’da 2, Trabzon’da ise 1 olmak üzere bölgede baraj sayısı 33’e çıktı. Gümüşhane’de 18, Bayburt’ta 9, Giresun’da 8, Ordu’da 5, Artvin’de ise 1 olmak üzere toplam 41 baraj inşaatı devam ediyor. Giresun’da 8, Bayburt’ta 7, Ordu’da 4, Gümüşhane’de 3, Artvin’de 2, Trabzon’da ise 1 olmak üzere toplam 25 baraj ise planlama ve proje aşamasında bulunuyor. Artvin’deki Muratlı, Borçka, Deriner barajlarına Arkun, Artvin ve Yusufeli Barajı da eklenerek Çoruh Nehri üzerinde dev boyutlarda baraj sayısı 6’ya ulaşacak. Ayrıca Artvin Aşağımaden ile Yusufeli Kılıçkaya barajları da bu sayıya eklenecek.
Bölgesel iklim değişimi
Devasa büyüklükteki barajların bölgesel iklim düzenini değiştirdiği ve artan barajlarla birlikte her geçen gün bu değişimin daha fazla yaşanacağı ise biliniyor. 2019 yılının son aylarında, geçmişte bölgede aynı dönemde görülen kar yağışlarının yerini daha önce görülmemiş bir kuraklık aldı. Yağış rejiminin bozulduğu ve kurak havanın hakim olmaya başladığı bölgede uzmanlar, kış kuraklığı konusunda uyarılarda bulundu. Yağışların azalmasının sebebi olarak ise bölgede yaşanan bölgesel iklim değişimiydi. Bu iklim değişimine neden olan şey ise bölgeye yapılan devasa barajlar, yüzlerce mikro HES’lerdi. Geçtiğimiz yılın son çeyreğinde yağışlar çok az sayıda yaşanırken, yağış olduğu zamanlarda ise taşkınlar ve seller ortaya çıktı. Bu durum tipik iklim değişiminin yarattığı bir durumdu.
Aşırı yağış olayları!
İklim değişikliği sonucu yağış rejiminin, dağlarda son yıllarda giderek azalan kar yağışının daha da düşmesinin yanında yağış rejiminde aşırılıkları arttırmakta. Bir yıl çok kurak geçerken, ertesi yılın bir dönemi aşırı yağışlı olabilecektir. Aşırı bir yağış olduğu anda, örneğin Borçka Barajı ya da diğer barajların ne kadar su bırakacakları ya da ne kadar su tutacaklarına dair DSİ’ye (Devlet Su İşleri) bilgi geçen bir sistemin olmadığı ise bilinmektedir. Birçok bölgede baraj kapaklarının ani açılması nedeniyle birçok insanın ölümü bu sistemsizlikten kaynaklanmıştır. Küresel iklim değişikliğiyle birlikte, Birleşmiş Milletler raporlarında da belirtildiği üzere Karadeniz Bölgesi’nde yoğun bir yağış rejimi değişikliği olacağına dikkat çekildiğini belirtmemiz gerekiyor. Depremlerde yaşanan bina yıkımlarının benzerinin barajlarda da olabileceği ise unutmamamız gereken bir olgu.
Borçka haritadan silinebilir
Melen Barajı’nın gövdesinde ortaya çıkan çatlakların bölgedeki barajlarda yaşanmayacağı iddia edilemez. Son yıllarda yağış miktarlarındaki ani artışların saniyede metrekareye 250 m3 yağışı ortaya çıkarırken gelecekte bu yağış miktarının artması muhtemel. Bu durumda Borçka, Deriner hatta inşa edilen Yusufeli Barajı’nda yıkım olması halinde Borçka’nın haritadan silinmesi işten bile değildir. Gelecek günlerde çok daha büyük felaketlerin ortaya çıkacağını söylemek içinse kahin olmaya gerek yok. Dünya üzerinde yaşanan iklim değişiminin hangi sonuçları ortaya çıkardığına bakmak yeterli olacaktır. Karadeniz Bölgesi’nde yeni barajlar derhal durdurulmalı, dereleri kurutan mikro HES’ler iptal edilip derelere tekrar özgürlükleri kazandırılarak, oksijensizlikten ölmekte olan Karadeniz sularına oksijen taşınmasının önü açılmalıdır.
Şirketlere altyapı
MTA’nın belirlemelerine göre Doğu Karadeniz Bölgesi altın, uranyum, bakır, linyit, çinko, betonit, demir, mermer gibi maden yatakları bakımından oldukça zengin kara parçası olma özelliğini barındırdığı belirtiliyor. 2016 yılında çıkarılan ilk torba yasa ile maden bölgelerinin altyapı hizmetleri valiliklerce yapılacağı yasallaşmıştı. Yeşil Yol’un bir tek hedefi olmadığı biliniyor. Yayla turizmi gibi hedefler maden hedefi içinde bir yan ürün olarak ele alınmaktadır. Yeşil Yol yapılırken halka bu yolu madenler için yapıyoruz denemezdi ve denmedi de. Yeşil Yol’un asıl hedefi ve amacının; maden şirketlerine kaç metrede, hangi noktada ve hangi maden var bilgileri ile yapılan altyapılar (yol-enerji-su) eşliğinde şirketlere sunulmasından başkaca bir şey değildi.
*Dosyanın birinci bölümü için tıklayınız