Ragıp Zarakolu
Ayşe Nur Zarakolu’na (Sarısözen) yakışacak en uygun tanımlama “fedailik” bence. O bir insan hakları fedaisi idi.
Eli silaha değmedi, ama silahın yapamadığını yapmayı başardı zor zamanlarda.
Direnme hakkını kutsadı, direnenlerin yanına gitmeyi yeğledi Metris Toplama Kampı’nda.
84’de 40 gün direndi zulme, ne ser ne sır verdi.
Zor zamanların ayakta duranı, dayanışmacısı, moral vereni idi.
Analarla kucaklaştı, kardeş edindi genç direnişçileri.
Ayşe Ablası oldu onların.
“Yok” sayılanı “var” saymakla kalmadı, varlığını kanıtladı.
“Solun tarihini yok sayamazsınız” dedi 82’de, “biz bir nesli mahvettik, sen neyi hortlatmak istiyorsun” diyen siyasi şubeye.
Anadolu’nun, Mezopotamya’nın kadim halklarını yok sayamazsınız dedi 90’da.
“Soykırım demek değil, soykırım yapmak suçtur, hem de insanlığa karşı!” dedi, “Devletlerarası Sömrürge Kürdistan” davasında, yine 90 yılında.
Bunları söylemekle kalmadı, kanıtlayacak yapıtları iletti insanlara.
Üstelik SS Kararnameleri sırasında yaptı bunu.
Bu coğrafyada kök salmış zulmü sergiledi, kökü sökülsün bu coğrafyadan diye.
Eğer bugün soykırım, Kürt, Pontos, antisemitizm gerçeklerini konuşuyorsak, bu riskli konuları gündeme taşıyan bir öncü oldu o.
91’de, karınca kararınca kadim TCK 141/142’nin kalkmasına katkısı oldu bunların. Daha tasarı halindeyken TMK’nın başımıza açacağı dertlere işaret etti.
Bir kitap severdi, kitaba değer verendi. “Cezaevinde yazmak direniştir” dedi ve omuz verdi bu direnişe.
Kütüphane yönetti. Üniversite işgalinde öğrencilere hasretti teksir makinesini. Öğrencilerin keklik gibi avlandığı zor günlerde.
Bir düzeltici idi Varlık’ta. Bir sosyologdu, işçi sınıfı içinde İslam’ı araştıran. Sendika’da, Yol-İş’te çalıştı bir yandan okurken üniversitede.
FKF’nin ilk kurucularından biri oldu.
Kitap klübü oluşturdu yer altında, kitaplar arasında dost ortamı olsun diye.
Onun adı dünyada vicdanlı/doğru, rightous/juste/giusti diye tanımlananların arasına konuldu.
Vicdanlılar bahçelerinde adı taşlara yazıldı dünyada.
Adı, dünyanın cesur kadınları listesine konuldu.
Zor zamanlarda insanların avlandığı dönemlerde, onlara evini açtı, emin yerlere ulaşmalarına yardım etti, kurumlarına sahip çıktı.
Yayınevi bombalandı, özgür basınla birlikte. Yasal partilerin bombalandığı günlerde sorumluluk üstlendi.
10 bin Kürt kadınını Taksim Meydanı’na çıkardı, onlar da cenazesini omuzladı onun.
56 yaşında vedalaştık onunla, ama kaç hayat sığdırdı bu 56 yıla.
Kitaplarının yasaklanması yetmedi, adının Diyarbakır/Amed’de Parka konulması yasaklandı.
Zalimler adı unutulsun istedi.
Adı Doğubeyazıd’da Kadın Sağlık ve Eğitim Merkezi’ne konuldu. El konuldu.
Yöneticilerinden olduğu İnsan Hakları Derneği onun adına bir ödül oluşturdu, zamansız ölümünden sonra.
Diğer bir vicdanlının, Hran Dink’in aldığı ilk ödül oldu, adına konan. Ve ülkenin vicdanlıları aldı her yıl bu ödülü.
Bu yıl da ödülü Ömer Faruk Gergerlioğlu’na, Boğaziçi Dayanışması’na verildi. İnsan ve yurttaş olma onurunu ayakta tuttukları için.
Selam olsun onlara, tüm vicdanlılara, tüm insan onurunu savunanlara.