Çocukların yaşam hakkı, çocuğun insan hakları mücadelesinin temel alanlarından biridir. FİSA Çocuk Hakları Merkezi’nin geçtiğimiz günlerde paylaştığı “Türkiye’de Çocuğun Yaşam Hakkı Bilgi Notu”na göre, son 6 ayda en az 32 çocuk intihar nedeniyle yaşamını kaybetti.
TÜİK’in rakamları daha da acı. 2022 yılındaki 4.146 intihar vakası arasında 81’i 15 yaş altı, 410’u ise 15-19 yaş aralığındaki çocuklar. TÜİK, 2021 yılında da 15 yaş altı 71 çocuğun, 15-19 yaş aralığında ise 377 çocuğun intihar ettiğini bildiriyor.
Çocuk intiharları bir insan hakları sorunudur ve elbette politiktir. BM Çocuk Hakları Sözleşmesi her çocuğun ruhsal açıdan iyi olmalarının sağlanması yükümlülüğünü devletlere verir. Ancak UNICEF’in verilerine göre önlenmeyen ruh sağlığı sorunları özellikle ergenlik dönemindeki çocuklar için ölüm, hastalık ve sakatlıkların en yaygın nedenlerinden biri. Yine UNICEF’e göre dünya genelinde ergenlik dönemindeki her iki çocuktan biri ruhsal sorunlarla mücadele ederken yalnız bırakılıyor. Bu yalnızlık çocukların umutsuzluğa kapılmasına ve kendilerini çıkmazda hissetmelerine yol açıyor. Bu durumlar tespit edilmediği ve tedavi edilmediği sürece, intiharlar çocuk ölümlerinin en önemli nedenlerinden biri olarak kalmaya devam ediyor.
Çocukların kendilerini çıkmazda hissetmeleri ve umutsuzluğa kapılmaları çatışma, savaş ve deprem gibi kriz dönemlerinde artış gösteriyor.
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Çocuk Hakları Alt Komisyonu, 15 Mayıs günü deprem bölgesindeki çocukların durumu için toplanmıştı. Komisyona sunum yapan Haliç Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Yeşim Ünal Kılıç’ın komisyon sırasında yaptığı çarpıcı açıklamalar basına şu şekilde yansımıştı:
“Ben yirmi yıldır afetlerde çalışan bir psikoloğum, ilk defa böyle bir sahada benden yardım istendi. Uzmanlarımız, intihar vakalarında ciddi bir artış görüyor ve yaş oranı çok düştü. Yani 8 yaşında intihar girişiminde bulunmuş insanlardan bahsediyoruz. Özellikle kırsal kesimdeki afet bölgelerinde. Acil servislere başvuranlar arasında önemli oranlarda çocuk yaşta intihar düşüncelerinin ve girişimlerinin arttığını gözlemliyoruz.”
Evet, sekiz yaşındaki çocukların intiharından söz ediliyor. Bu can yakıcı durum, ne yazık ki deprem sonrasında çocuklara ve gençlere yönelik psikososyal desteğin yetersiz olduğu gerçeğini açık ediyor.
Depremin üzerinden 1,5 yıldan fazla bir süre geçmiş olmasına karşın sorunlar devam ederken, -hatta geçtiğimiz günlerde Hatay’dan “Su Yok” sesleri yükselirken-, bölgede çocuklara yönelik psikososyal destek çalışmaları da azalmış durumda. Bu konuda çalışan pek çok sivil toplum örgütü, pek çok gönüllü çalışmalarını “tamamlayarak” bölgeden çekildi, çekilmek zorunda kaldı.
İlk günlerdeki kadar fazla sivil toplum örgütünün ve gönüllünün bölgede bulunmaması, her ne kadar rasyonel görünse de toplumsal olarak bu kadar yaygın ve derin travmalara yol açan bir deprem sonrasında yürütülecek çalışmaların uzun vadeli ve etkili olması gerektiği çok açık.
Uzun süreli ve etkili bir psikososyal destek sadece çocukların yaşadıkları travmanın izlerini azaltmakla kalmaz, aynı zamanda onların hayatla yeniden güçlü bağlar kurmalarına yardımcı olur.
Ancak 6 Şubat depremlerinden etkilenen bölgeye baktığımızda bu tür bir yaklaşımı yeterince göremiyoruz. Sivil toplum örgütlerinin kaynaklarının yetersiz olması ve kaynak sağlayıcıların uzun süreli desteklerin önemini yeterince dikkate almaması depremden etkilenenlerin kendilerini yalnız hissetmelerine yol açıyor.
Tekrarlayalım: Sekiz yaşındaki çocukların intiharından söz ediyoruz. Eğer önlem alınmazsa, çocuklar yaşamlarını kaybetmeye devam edecek. Buradan kamuya, sivil toplum örgütlerine ve kaynak sağlayıcılara bir çağrı yapalım: 6 Şubat depremlerinin, başta çocuklar olmak üzere, tüm toplum üzerindeki etkisi devam ediyor. Yaşanan sorunlar ortadan kalkmadığı gibi gittikçe derinleşiyor. Türk Tabipleri Birliği (TTB) tarafından hazırlanan Şubat 2023 Depremleri 18. Ay Raporu da bunu açıkça gösteriyor. Sadece çocuklar değil yetişkinler ve hatta çocuklara hizmet verecek sağlık çalışanları da ruhsal açıdan iyi değil. Bu nedenle, deprem bölgesindeki çocukların yalnız olmadıklarını onlara anlatmamız, onları güçlendirmeye devam etmemiz gerekiyor. Bunun en etkili yollarından biri de elbette bölgede çocuklara yönelik çalışmaların devam etmesi ve 6 Şubat depremlerinin hepimizin gündeminde yeniden yer bulması.
TTB Raporu için: https://www.ttb.org.tr/userfiles/files/ttb_ses_subat_depremleri_18ay_rapor.pdf