TBB’nin İmralı’daki görüş yasağına karşı baroların yaptığı başvuruyu gündemine alarak Adalet Bakanlığı’na yazı gönderdiğini aktaran ÖHD Eş Genel Başkanı Şeker, bakanlığın henüz bir cevap vermediğini söyledi
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde ağır tecrit altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan ile tutuklular Ömer Hayri Konar, Veysi Aktaş ve Hamili Yıldırım’dan 21 ayı aşkın bir süredir haber alınamıyor. Avukat ve aile görüş başvurularına yanıt verilmezken, hukuk örgütlerinin tecride karşı girişimleri sürüyor. Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Amed, Şirnex, İstanbul, Ankara, İzmir, Colemêrg, Wan, Ankara, Mêrdîn, Êlih ve Mersin barolarına başvuruda bulundu. Başvurularda, avukat görüş yasağının kaldırılması, iç ve uluslararası mevzuatta yer alan hakların temini için yapılan başvuruların takibi yapılması istendi. Bunun üzerine bazı barolar, Öcalan’ın avukatlarıyla görüşmesi ve hak ihlallerinin ortadan kaldırılması için Adalet Bakanlığı ve Türkiye Barolar Birliği’ne (TBB) başvurdu. TBB’nin söz konusu başvurular üzerine harekete geçtiği ve konuyu Adalet Bakanlığı’na sorduğu öğrenildi.
Tecrit toplumun her kesiminde
Başvuruya dair Mezopotamya Ajansı’nın (MA) sorularını yanıtlayan Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Eş Genel Başkanı Bünyamin Şeker, TBB’nin Amed, Şirnex ve Wan barolarının talebi doğrultusunda Adalet Bakanlığı’na başvuruda bulunduğunu aktardı. Öcalan’ın direnmesiyle tecridin de ağırlaştırıldığına dikkati çeken Şeker, “Son dönemlerde direnişin olduğu alanlarda bir tecrit uygulamasının baş gösterdiğini gördük. Özellikle Sayın Öcalan’ın son telefon görüşmesinden bu yana, tecrit daha çok toplum üzerinden hissedilmeye başladı. Tecridi değerlendirirken bütünlüklü olarak, bütün boyutlarıyla değerlendirmek gerektiğini inanıyoruz ve bunun siyasal, sosyolojik ve hukuki birçok boyutu var. Bu durum hem Türkiye yasalarında hem de uluslararası hukuk normlarında bir işkence hali olarak tanımlanıyor. Çünkü Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (CPT) zaman zaman yayınladığı raporlarda kendi ifadeleriyle bunun bu şekilde tanımlanması söz konusu. Çok üst seviye bir şeyden bahsediyoruz. Tecrit derinleştirilmiş ve mutlak bir hal var. Tamamıyla dış dünyadan, ailesinden, avukatlarından izole edilmiş, mutlak iletişimsizlik hali söz konusu” şeklinde konuştu.
CPT’ye mektup yazıldı
Öcalan’ın müdafiliğini yürüten Asrın Hukuk Bürosu’nun “CPT’nin Eylül 2022 tarihinde İmralı Adasına yaptığı ziyarette Sayın Öcalan’ın görüşmeye çıkmadığı duyumuna sahibiz” açıklamasına değinen Şeker, “CPT’nin 2 bine yakın avukatın başvurusundan sonra böyle bir girişimde bulunması bizim için nispeten olumluydu. Ama sonrasında yine mevcut durumun devam edilmesi kabul edilebilir bir durum değil. 2 bin avukat içerisinde farklı farklı ülkelerden hukukçular vardı. Bu hukukçularla tekrardan değerlendirmelerde bulunmaya karar verdik. Nasıl bir yol haritası çizebiliriz diye. CPT’nin bu raporu açıklaması ya da bu görüşmesine dair bilgi vermesi için bu anlamda tekrardan bir araya geleceğiz. Tekrardan CPT’ye bir mektup gönderildi. Bir çağrı daha yapıldı, şimdi bunun sonucunu bekliyoruz. CPT buna nasıl refleks geliştirecek. Önümüzdeki süreçte göreceğiz” diye konuştu.
TTB başvurularımızı gündeme aldı
Şeker, bir süre önce birçok baroya başvuru yaptıklarını anımsatarak, bazı baroların bunun üzerine TBB’ye başvuruda bulunduklarını ifade etti. Başvurularda görüşmelerin neden engellendiğinin sorulduğunu kaydeden Şeker, girişimlerinin sürdüğü bilgisini paylaştı. Şeker, TBB ile birebir görüşmeler sağlamaya çalıştıklarını TBB’nin, 3 baronun başvuru dilekçesi talebini değerlendirerek, gündemine aldığı ve Adalet Bakanlığı ile Adalet Bakanlığı’na bağlı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne yazı gönderdiğini söyledi.
Avukat görüşü anayasal bir haktır
Abdullah Öcalan ile 2019 yılında yapılan görüşmeler sonrası dönemin Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün görüşmelere dair yaptığı “herhangi hukuki bir engel yok” sözlerini anımsatan Şeker, “Avukat görüşü önünde herhangi bir engel yoksa o zaman nedir bu engel? Bunun açıklaması yapılmalı. Adalet Bakanlığın verilen bazı cevaplarda disiplin cezaları öne sürülüyor. Ama Türkiye mevzuatında ceza infaz kanununda ya da bütünleyici kanunlarda böyle bir uygulamanın olmadığını biliyoruz. Bir hükümlünün disiplin cezası alması avukat görülerinin önünde engel değildir. Çünkü avukatın görüşü savunma hakkıyla birebir bağlantılıdır. Savunma hakkı da anayasal güvence altındadır. Bu uygulamalar Sayın Öcalan şahsında Kürt sorunun ele alınmasıyla alakalı” şeklinde konuştu.
Tecride karşı ortak mücadele
Tecride karşı hukuki mücadele verdiklerini vurgulayan Şeker, “hukukun üstünlüğü” ilkesinin bertaraf edilmesinden kaynaklı görüşmelerin engellendiğini ifade etti. Tecridin sadece İmralı’da değil hayatın her alanına sirayet ettiğine dikkat çeken Şeker, “Ciddi sorunlar yaşıyoruz. Her bir bireyin her kesimin bu anlamda elini taşın altına koyması gerekiyor. Hayal ettiğimiz demokratik düzeni ancak birlikte mücadeleyle sağlayabiliriz” sözleri ile ortak mücadele çağrısı yaptı.
Kaynak: MA