“Vietkong işkence altında konuşmaz, çünkü acıdan korkusu yoktur”. Haberler umut kırıcıdır. İşler iyi gitmiyordur. Geçen her gün çöken moral, boşa harcanan zaman, artan kayıp ve hasar alan itibar. Kurbanlar üzerinde sabırla çalışan saha uzmanlarının sonraki raporları, Washington masa başı analistleri için gerçek bir zafer çığlığıdır. Hiç kuşkuları yoktur artık; cahil köylü sürüleriydi şu Vietkonglular! Acıdan korkmayan ve işkence altında konuşmayan Vietkong, gülünç bir psikolojik hileyle bülbül kesiliyordu işte. Büyük zafer, o kadar saçma bir hamleyle kazanılıyordu ki, kazananı da kaybedeni de şaşkın.
Hilenin mucidi, işkenceci bir subay. Ölümün Vietkonglular için sıradan bir şey olduğunu, ama sıradan bir ölümün onlar için hiç de sıradan bir şey olmadığını keşfettiğinde, her tutsakta aynı sonucu veren kamyon oyunu, Yüzbaşı Pham için gerçek bir eğlenceye dönüşecekti. Numara hiç değişmez; bir kamyon altında kaza süsü verilerek öldürüleceğine tutsağı inandırmak. Bir Vietkonglu için en aşağılayıcı ölüm şekli. Salak bir kazada, bir savaşçı onurundan yoksun olarak göçmüş isimsiz bir ölü. Ondandır ki kurban, işkencecisine yalvarmak zorunda. Hayatı ve özgürlüğü için değil, yalnızca kurşuna dizilmek için. Vietkong tarihine, bir “öldürülmüş” olarak geçebilmek için.
Bilgiye karşılık vaat edilen ölüm biçimi, bir değiş tokuş. Kurbanı budala, celladı üstün kafalı gösteren bir muhasebe. Tayin edici olan sonuçtur. Çünkü Amerikalı, bir tüccardır; ruhunun, Yankee dehasının temeli, alıp satmaktır. Bilgiye karşılık, kurşuna dizmek dürüst bir ticarettir. Onurlu bir ölüm vaadine kanan Vietkong, bu gelişmiş muhasebe kayıtlarına düşmüş “aptal köylü”dür. Aritmetiksel veya cebirsel hesaplamalar Amerikalıyı doğrular. Bu akılcı ve hesaplı ticaret, dayandığı matematik, niteliği gereği değişmez ve kesindir. Eldekileri, itinayla yan yana dizer Amerikalı. Belirli veriler ve kabuller, kaçınılmaz olarak belirli sonuçlar doğurur. Bu sonuçlar başlangıçta kabul edilen veriler dışında hiçbir şeye bağlı değildir ve hiçbir şeyden etkilenmezler. Böylece önceden belirlenmiş adımlar, hiçbir değişiklik yapılmaksızın atıldığında sorun çözülmüş olur. Çünkü verilerden başlayarak sonuca ulaşıncaya kadar izlenen hareketler, ne kadar karmaşık olursa olsun neticede sonlu ve kesindirler. Onurlu bir ölüm için çözülen “aptal Vietkong”, elde ettikleriyle sonuca giden Amerikan dehasını ispatlar.
“Cahil köylü” imgesi, o acıklı Tet Gecesi’nde de peşini bırakmaz Vietkonglunun. Kanlı gecenin sabahında “baldırı çıplaklara” gülen sadece Amerikalılar ve Saygon Kasabı General Loan değildir. Kurtarmaya gittikleri şehirli kardeşleri de kapılarındaki cesetlerine basıp geçerken kıkırdıyor. Cehaletleriyle eğleniyorlar, istiflenmiş cesetlerini tutuşturan ateşe odun taşırlarken. Çoğunun ilk kez bir kente ayak bastığına, Saygon’da yaşamın ne olduğunu hiç bilmemelerine, bu kadar büyük binaları, bu kadar çok arabayı, böylesine geniş caddeleri hiç görmemiş olmalarına inanamıyorlar. Tutuşan şu ölülerin bildiği tek şey, yalnızca Saygon’u kurtarmaya geldikleri. Komutanları “Saygon’u kurtaracağız” demiş ve onlar hiç düşünmemişlerdi. Yıllardır bunun için savaşmış ve bu uğurda ölmeye hazırdılar. Gelmiş ve ölmüşlerdi hepsi de.
Hükümet sarayına yaklaşamamış, Amerikan elçiliği kapısını açamamış, radyoevine girip seslenememiş, hedeflerinin hiçbirini düşürememişler. O da tekniğini, kardeşlerini ve kentin tuzaklarını tanımadıklarından. Kardeşlerinden birinin villasında kendilerini kırdırmışlar mesela. Kent merkezinde yalnızca konforlarını, eğlencesini, kazançlarını savaştan ve Amerikalılardan sağlayanların oturduğunu ve asla kendilerine yardım etmeyeceklerini anlayamadıklarından. Oysa kapılarını çalıp gülümseyerek “sizi kurtarmaya geldik” demişler. Yüzlerine kapanmış kapılar, ya da içeri alıp ihbar etmiş ve öldürülmelerini seyretmiş sevgili kardeşleri. Saf iyilik, eşsiz cesaret, onurlu ölüm öyle mi? Yüzbaşı Pham saflıklarına, şehirli kardeşleri düşüncesizliklerine gülmüştü, 68 kışından 75 baharına. Başka yerde henüz üçüncü yılında, ama yükselen aynı şehirli kardeş kahkahaları, duyuyor musunuz siz de?