Yaşayan, yürüyen, nefes alan nefret gibi; her konuştuğunda kin kusuyor. Bağırıyor, ölümü, düşmanlığı, yıkımı kutsuyor. Emperyalizm ile al gülüm-ver gülüm yüz yıllardır halklara esaret ve sömürü dayatıyor, “stratejik ortakla” yaşadığı en küçük anlaşmazlıkta, hıncını ülke insanından çıkarıyor. Kürtlere parmak sallıyor, HDP’yi hedefe oturtuyor, CHP’yi HDP üzerinden dövüyor, İyi Parti’yi cemaatle işbirliği yapmakla suçluyor. Kendisinden başka herkes kusurlu, kendisi dışındaki herkes hain!
“Ulusal çıkarlar”, “ülkenin bekası”, “terör tehdidi” diyerek saltanatına saltanat, servetine servet katıyor ve bunu sorgulayan herkesi de “suçlu” ilan edip darağacına çekiyor. Şu meşhur “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” sözünü bile dile getirmekten yoksun bilinciyle, “Kuru ekmek yiyorlarsa aç değildirler” dedikleri vatandaşa “askıda ekmeği”, iktidarına ise saraylar, saltanatlar, hanlar, hamamlar reva görüyor. Kendisini memleketin efendisi, kendisiyle birlikte hareket etmeyen herkesi de buyruğundaki tebaası olarak kodluyor; herkese parmak sallıyor, bugünkü ortağına dün ettiği hakaretlerin bin katını halka, topluma, muhalefete kısacası herkese pay ediyor. Heybetli bir “öfkeli ve bağıran adamlar rejiminin asbaşkanı” görüntüsü eşliğinde buyruklar yayınlıyor.
Sadece rejimin “asbaşkanı” gibi değil aynı zamanda kadısı unvanını da takınıyor. Hüküm veriyor, ceza kesiyor, kestiği cezayı infaz ediyor. Bir sabah kalkıyor “belediyelere kayyım atana” diye buyuruyor, isim isim tutuklanacaklar ve içeride kalacaklar listesi hazırlıyor, listeye Çakıcı gibi içeriden alınıp serbest bırakılacakları ekliyor. Dışarıya saldığı Çakıcı ile siyasi parti liderlerini tehdit ettiriyor, “ülküdaşım” diyerek tehditlere sahip çıkıyor. Ertesi gün kalkıyor, “HDP kapatıla, hazine yardımı kesile” diye ferman yayınlıyor. HDP ile birlikte HDP’ye oy veren 6 milyon insana “temizlenmesi gereken haşereler” hakaretleri eşliğinde “toplu temizlik” çağrıları yapıyor.
İşte Türkiye’deki tablonun özeti bu. Türkiye toplumu 2020 yılının karanlığını geride bırakıp, radikal ve köklü değişim umuduyla yeni bir yıla hazırlanırken, “Karanlıklar efendisi” bu zihniyet, ülkeyi 2021 ve sonrasında da daha koyu bir karanlığa mahkûm etmek için didinmekten geri durmuyor. Bu zihniyet siyasetten “cezai ehliyetten” yoksun olsa ciddiye alınmayabilir. Maalesef ki, öyle değil; bu zihniyet ele geçirdiği zor ve baskı aygıtlarıyla ülkenin geleceğiyle oynuyor, kaderine hükmetmeye çalışıyor. Bugüne kadar yaptıklarıyla ülkeye en az 50 yıl kaybettirdiler, ülkeyi en az 30 yıl geriye götürdüler. Korkuyla ülkeyi esir almak, istedikleri gibi at koşturmak istiyorlar. Bu onlara imtiyaz sağlıyor, iktidarda kalmalarını garantiliyor. Bugün söyledikleri ve yaptıkları dünkü pratiklerinin devamıdır ve gelecekte de ülkeye bu politikadan başka bir şey reva görmeyeceklerinin işaretidir.
Fakat zeminleri sağlam değil. Özellikle son 5 yılda yaptıklarıyla toplumu canından bezdirdiler. Öyle örtük de değil, açık bir toplumsal rahatsızlık, huzursuzluk birikiyor. Bütün saldırıları, politikaları ters tepti; bu politikalardan geriye dönüş şansları da olmadığı için “Bizden sonrası tufan” diyerek saldırgan ve buyurgan sözlerini daha yüksekten kuruyorlar. Dün “Başkanlık sistemi federasyondur, federasyon bölünmedir bu ülkeye ihanettir” diyerek eleştirdikleri sisteme bugün sırtını yaslayarak ettikleri “HDP kapatıla, kapısına kilit vurula, haşere gibi temizlene, hazine yardımı kesile” buyrukları ve atarlanmaları yaşadıkları çaresizliklerinin sonucudur. Sefilce bir debelenme halidir. Fakat bu tehditleri boş değil, şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da yapmayacakları çılgınlık yok.
Bu tehditler karşısında muhalefetin sessiz kalması, hem saldırıları cesaretlendiriyor hem de muhalefetin şimdiye kadar yaşananlardan hiç ders çıkarmadığını, “aman ses çıkarıp şimşekleri üzerime çekmeyeyim” ürkekliğiyle sıranın kendisine gelmesini beklediğini gösteriyor. Haliyle bugünkü saldırganlığın birincil nedeni iktidar sahiplerinin kendi saltanatlarını sürdürme hırsları olsa da, mesele Kürtler ve HDP olunca, iktidarla benzer bir noktadan hareket eden, ürkek davranan muhalefet de bir o kadar sorumludur. Ama faşizmin ve ırkçılığın bir dur noktası yok, susanlar ve çekinenler de şimdiye kadar saldırılardan muaf tutulmadı bugün de muaf tutulmayacaklar.
Ayrıca HDP’ye yönelik bu saldırılar ve tehditler toplumsal olduğu kadar kişiseldir de. Bu tehditlerin ve saldırıların hedefinde sadece bir parti, yöneticileri bulunmuyor; 6 milyonu seçmen olmak üzere aileleriyle birlikte en az 15 milyonluk bir nüfus hedef alınıyor. “Haşere” diyerek hakaret ettikleri biziz, HDP’ye oy vermiş gönül vermiş milyonlarca insandır. Bu saldırı ve hakaretler HDP’ye oy vermiş bir seçmen olarak bana da edilmiştir ve ben kendi adıma bu hakaretleri sahiplerine aynen iade ediyor ve bizleri işaret ederek “Haşereler temizlenmeli” sözleriyle toplu katliam çağrısında bulunanlar hakkında buradan suç duyurusunda bulunuyorum.