KESK, TÜMTİS, DERİTEKS ve HDP yetkilileri, asgari ücret konusunu gazetemize değerlendirdi
Yadigar Aygün/İstanbul
Giderek derinleşen ekonomik kriz, döviz kurunun sürekli yükselmesi ve Koronovirüs (Covid-19) salgınının etkisiyle işçi ve emekçiler çok zor günler yaşıyor. Kira, faturalara gelen zamlar, gıda fiyatlarındaki artış karşısında emekçilerin gözü ilki 4 Aralık’ta gerçekleşecek olan asgari ücret görüşmelerinden çıkacak rakamda. Asgari ücreti, yasa gereği 5’er işçi, işveren ve devlet temsilcisi olmak üzere 15 kişiden oluşan Asgari Ücret Tespit Komisyonu tarafından belirliyor. Bu komisyonda, işveren tarafını Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK), işçi tarafını ise en fazla üyeye sahip konfederasyon olduğu için Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) temsil ediyor. Diğer konfederasyonlar, sendikalar ve emek örgütleri asgari ücret görüşmelerine dahil edilmeden işveren ve hükümet asgari ücreti belirliyor. Emek örgütleri ve HDP Milletvekili Garo Paylan, asgari ücret ile ilgili görüşlerini gazetemize anlattı.
En az 4 bin TL olmalı
HDP Ekonomiden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Garo Paylan, demokrasi krizi ve ekonomik krizin giderek derinleştiğini söyledi. 10 milyon işçinin asgari ücretle geçimini sağlamaya çalıştığını hatırlatan Paylan, yurttaşların açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşadığını vurguladı. Paylan, “Çalışanların çoğu ciddi bir bölümü açlık ve yoksulluk sınırının altında asgari ücrete talim etmek zorundalar. Biz asgari ücretin mutlaka açlık sınırının çok daha üzerine çıkarılmasının gerektiğini düşünüyoruz. Bu konuda da asgari ücretin vergiden muaf tutularak net 4 bin olması gerektiğini söylüyoruz. Türk-İş’e göre açlık sınırı şu anda 2.578 TL. Gerçek açlık sınırının bunun çok daha üzerinde olduğu düşünüyoruz. Bunu veri bile kabul etsek şuan asgari ücret 2.324 TL yani açlık sınırının altında. Yoksulluk sınırı ise 8.200 TL. Bir evde eğer ki 2 yurttaşımız çalışırsa en azından yoksulluk sınırını yakalayacak bir gelire sahip olabilir diye asgari ücretin vergiden muaf tutularak en az net 4 bin TL olması gerektiğini söylüyoruz” dedi.
‘Kaynaklar saraya’
Paylan, 2021 bütçesinin yurttaşlara, işçilere, emeklilere, memurlara, ezilen kesimlere ayrılması gerekirken saraya, AKP’nin savaş politikalarına ve yandaşlarına ayırdığına dikkat çekti. Paylan, “Bütçe görüşmelerinde AKP-MHP ittifakının getirdiği bütçenin sarayların, savaşların ve yandaşların bütçesi olduğunu söyledik. Bütçede böyle tercihler olduğunda kaynaklar saraylara, savaşlara ve yandaşlara gidiyor. Halkın taleplerinin karşılanması için bütçe tercihlerinin değişmesi gerekiyor. Emeklilikte yaşa takılanlarının talepleri var. KYK borçlarının silinmesi için öğrencilerin talepleri var. Ataması yapılmayan öğretmenler var. Bunların atamasının yapılması için talepler var. Aynı zamanda işçilerin, emeklilerin, çiftçilerin talepleri var. Emekliler en az 2.500 TL ve artan oranda emekli maaşlarına sahip olmak istiyorlar. Çiftçiler desteklerinin artırılmasını istiyorlar ama bütün bunlara kaynak yok diyorlar. Oysa kaynak var. Bütçe kaynaklarını değiştirsek saraylara, savaşlara, yandaşlara giden yüz milyarca lira kaynağı eğer ki bu politikalardan vazgeçip durdurabilseydik bütçe görüşmelerinde bütün yurttaşlarımızın taleplerini karşılaşabilirdik ama AKP-MHP bu taleplerimizi kabul etmedi” dedi.
‘Kendimiz almalıyız’
Paylan, AKP’nin, işçileri, emekçileri, yoksulları, ezilen kesimleri korumak yerine kendi iktidarını ve yandaş sermayesini koruduğunu vurguladı. Paylan, “AKP, TÜSİAD ve diğer sermayeler ile toplantılar yapıyor, onların taleplerini topluyorlar ne işçilerle, ne emeklilerle, ne çiftçilerle, ne memurlarla herhangi bir görüşmeleri yok. AKP, sermayeye ‘Biliyoruz ekonomi kötü ama emeği sömürmenize, doğayı sömürmenize yol vereceğiz ve düzenleme yapacağız’ vaat ediyor. Bu konuda yoksullar, emekçiler, işçiler, işsizler, memurlar, çiftçiler mutlaka örgütlenmelerini artırıp yeterli tepkilerini ortaya koymalılar. Bu tepkileri büyüttüğümüz zaman istediğimizi almış olacağız. AKP şu an Türkiye toplumunun yüzde 1’i olan zengin kesime düzenlemeler yapmaya çalışıyor. Uluslararası sermayeye tavizler vermeye kalkıyor. Oysa yapması gereken Türkiye toplumun tamamına dönük huzur ve refah vaat eden politikalara dönmek ama bunları AKP’den beklemek şuan bir hayal. Emek, özgürlük, adalet için mücadeleyi büyütmeliyiz” diye belirtti.
İnsanlar aç yaşıyor
Türk-İş’e bağlı Tüm Taşıma İşçileri Sendikası (TÜMTİS) Genel Başkanı Kenan Öztürk, emekçilerin alım gücünün kalmadığına dikkat çekti. Öztürk, “Emekçiler yoksullukla boğuşuyor zaten. Özellikle salgın sürecinde 7’den 70’şe her şeye zam geldi. Açıklanan enflasyon rakamlarının gerçeklikle uzaktan yakından hiçbir ilgisi yok. Salgın sürecinde İşsizlik Fonu Sigortası’ndan bile insanlar yararlanamadı. Ücretsiz izne çıkarılan işçilere 1.168 TL verildi. Bu gerçekten bir sefalet ücreti. Bunun adına ücret denmez. İnsanca yaşanabilecek bir asgari ücret 4 kişilik bir ailenin insanca yaşayacağı bir ücret üzerinden hesaplanarak belirlenmelidir. Hepimiz biliyoruz asgari ücret komisyonu antidemokratik sadece işçi sendikalarından konfederasyonlardan 1 temsilci bulunuyor. İşveren ve hükümet temsilcileri sonucu o belirliyor. İşçilerin artık sabrı kalmadı. İnsanlar aç yaşıyor. Evine ekmek götüremiyor” dedi. Öztürk, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Ekonomide ve hukukta reform yapacağız’ sözünü de değerlendirdi. Öztürk, “Hukukta, demokraside, ekonomideki reformu her gün yaşayarak görüyoruz. Hangi reformdan bahsediliyor? Toplu İş Sözleşmesi (TİS) süreçlerinde işçilerin yasal grev hakkına müdahale ediliyor. Grevler yasaklanmış durumda. Türkiye’de artık neredeyse hiçbir sektörde grev yapılamıyor. TİS masasında işçilerin elindeki en büyük baskı aracı olan grev hakkına izin verilmiyor. Daha birkaç gün önce Gebze’de metal işçileri sendikaya üye olduğu için işten atılan, baskı gören işçilerin Ankara yürüyüşü sırasında 90’dan fazla işçi ve sendikacı gözaltına alındı. ‘Yeni reform yapacağız, yeni hamle yapacağız’ bunun inandırıcı olduğunu düşünmüyoruz. Hiçbir demokraside yapılanlar izah edilemez. Milyonlarca işçi açlık sınırının altında asgari ücretle yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Bunu hangi demokrasiyle, hangi demokratik uygulamayla açıklamak mümkün? Hayatın her alanında antidemokratik uygulamalar çığ gibi artarak devam ediyor. Örgütlenme özgürlüğüne yönelik engeller devam ediyor. İşçiler, sendikalaştığı için baskı görüyor ve işten atılıyor. Saldırıya uğruyor. Bütün bunlara baktığımızda bizim açımızdan gerçekten yeni reform inandırıcılığı yoktur” diye konuştu.
İnsan onuruna yakışmalı
KESK Eşbaşkanı Mehmet Bozgeyik, gelir adaletsizliğinin her gün giderek arttığının altını çizdi. Asgari ücretin insan onuruna yakışan bir ücret olması gerektiğini belirten Bozgeyik, “Hepimiz çok iyi biliyoruz dünyada ve Türkiye’de bir ekonomik kriz var. Salgın süreciyle istihdamın daralmasıyla birlikte işsizlik arttı. Yeni dönemde asgari ücretin belirlenme sürecinin öncelikle demokratik anlamda yürütülmesi gerekiyor. En fazla üyeye sahip işçi üyesine sahip Türk-İş’le görüşmeler devam ediyor. Diğer konfederasyonlar, sendikalar bu görüşmelere dahil edilmesi gerekiyor. 2021 yılı bütçesine de baktığımızda aslında emekçiler, emekliler, gençler, kadınlar, çiftçiler, işsizler açısından bu yılın diğer yıllara göre daha zor geçeceğini gösteriyor. Bu yılki bütçede asgari ücretle çalışan işçilere ve emekçilere yeterince kaynak ayrılmadığı ortada. Yurttaşlarımızın ekonomik güvenceye alınmadığı bir bütçe görüşülmeye başlanacak. Asgari ücret de bütçe görüşmelerine denk geliyor. Öncelikle iktidarın tercihlerini değiştirilmesi gerekiyor. Gelir adaletsizliğini, bölgesel eşitsizliği azaltan bir bütçenin hazırlanması ve asgari ücretle çalışan işçilerin insan onuruna yakışan yoksulluk sınırının üzerinde bir ücret belirlenmesinin yapılması gerekiyor. Baktığımızda emekçiler, yurttaşlar ay sonunu getiremeyen, en temel ihtiyaçlarından eğitim, barınma, sağlık, giyim, gıda ihtiyaçlarını bile karşılamadan oldukça uzak bir bütçe ile karşı karşıya olduğunu ifade edebiliriz. Asgari ücretin hem vergiden muaf olması gerekiyor hem de net olarak yoksulluk sınırının üzerinde belirlenmesi gerekiyor” dedi.
Ortak tutum almalıyız
Türk-İş’e bağlı DERİTEKS Sendikası Genel Başkanı Musa Servi, ekonomik kriz ve yükselen döviz karşısında ücretlerin eridiğini belirtti. Servi, asgari ücret görüşmeleri sürecinde sendikaların, emek örgütlerinin ortak turum alması gerektiğini söyledi. Servi, “Asgari ücret komisyonu her yıl toplanıyor. Bu komisyonda iş veren temsilcileri çoğunlukta. Ne olması gerekiyor; asgari ücret insana yaşanabilecek bir ücretin belirlenmesi gerekiyor. Kesinlikle asgari ücretlilerin vergi dışı kalması gerekiyor ama maalesef orada da enflasyon olabildiğince yükseldi. Döviz yükseldi. Ücretler döviz ve zamlar karşısında eridi. Salgın sürecinde işverenler işçileri ücretsiz izne çıkardı. Normal olarak kısa çalışma ödeneğinden faydalanması gerekiyor. Geçinebilecek bir ücret olması gerekiyor ama maalesef işveren bu konuyla ilgili kaynak olarak aktarılan çalışanların esasen alınması gereken ücreti ödemiyor. Asgari ücretle konfederasyonların, sendikaların emek örgütlerinin ortak davranması gerekiyor. Kamuoyu oluşturmamız gerekiyor. Açlık ve yoksulluk ücreti belli. Yoksulluk sınırı 8 binin üzerinde. Asgari ücret vergi dışı kalırsa en azından insanlar geçinebilir” diye konuştu.
Açlık ve yoksulluk sınırı yükseliyor
Türk-İş araştırmasına göre 2020 Kasım ayında dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarının (açlık sınırı) 2.516,67 TL, gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamaların toplam tutarı (yoksulluk sınırı) 8.197,62 TL, bekâr bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ ise aylık 3.073,63 TL. Ayrıca, dört kişilik bir ailenin aylık gıda harcamasının (mutfak masrafı) bir yıl öncesine göre 414 TL, temel ihtiyaçlar için yapması gereken toplam harcamanın ise 1.348 TL arttığına dikkat çekilmişti.