Geride bıraktığımız 2024 Yerel Yönetim Seçimleri müesses nizamın çöktürme planıyla başlatıp cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle yapılandırmaya çalıştığı seçimli otoriter şefçi yeni düzenini ciddi anlamda darbelemiştir. Bu darbenin fiziki haritadaki yaratmış olduğu değişimlerin toplumsal ve siyasal alanda da önemli değişimler yaratma potansiyeli oldukça güçlüdür. Seçim sonuçlarını etkileyen birçok faktörün olduğu, bu faktörlerin başında ekonomik sorunların geldiği, bunun yanı sıra toplumsal sorunların giderek derinleşmesine bağlı bir tepki yoğunlaşmasının yaşanıyor olması seçim sonuçlarını açıklamaya yönelik çokça ortaklaşılan tartışmalar olarak karşımıza çıkıyor. Tüm bunları kabul etmekle beraber çoklu krizi açığa çıkaran, sonuçları itibariyle dile getirilen faktörleri etkileyen esas meselenin ne olduğunu mutlaka doğru tahlil etmeliyiz.
Esas mesele Kürt sorunudur ve Türkiye faşizmi yeni düzenleme sürecinde bu sorunun çözümsüzlüğü üzerinden kendisini yapılandırmaya çalışmıştır. Hem iktidar formuyla hem de toplumsal siyasal düzlemde faşizmin yükselişi ve kurumsallaşması ırkçı damarını Kürt karşıtlığından beslerken, zor aygıtının kaynağını da Kürt siyasetinin direnişine yönelik geliştirdiği şiddet ve savaş zemininde büyütmüştür. Çoklu krizin en önemli iki belirleyeni ekonomik ve diplomatik krizlerin temelinde de Kürt sorunu ve onun siyasal alanda yarattığı ilişkiler gelmektedir.
Türkiye’nin ‘yeni’ düzeni Kürt coğrafyasına yönelik yayılmacılık ve içeride sermaye birikiminin savaş sanayi eksenli gelişimine dayanmaktadır. Orta vadede ekonomik ve diplomatik krizden çıkış ve genişleme hikayesi de bu eksen üzerinde biçimlendirilmeye çalışılsa da bu süreçte ciddi darbe almıştır, ama sonlanmamıştır. 21. yüzyılın faşizm hikayeleri Japonya’dan Rusya’ya, ABD’den Türkiye’ye kadar aşırı sağın yükselişine bağlı olarak kendisini kurumsal ve kitlesel olarak karşımıza çıkarmaktadır. Her yerelin kendi iç dinamikleri bu gelişimin belirleyeni olmaktadır. Türkiye için ağırlıklı olarak bu belirleyen Kürt meselesidir.
Seçimlerin bu yapısal meseleyi kökünden söküp atması zaten beklenemez. Ama bu seçimler sisteme önemli bir darbe vurmasının yanı sıra siyasal ve toplumsal muhalefetin gözünden kataraktı almıştır. Bu önemli bir gelişmedir. Demokratik siyaset alanında DEM Parti olarak sürdüre geldiğimiz barış ve demokrasi mücadelesinin ne denli önemli ve güçlü bir mücadele olduğu, stratejik hattın korunmasının ve bunun örgütlenmesinin ne denli belirleyici olduğu bir kez daha anlaşılmıştır. Bu mücadelenin en kritik belirleyeni kuşkusuz faşizme karşı verilen mücadeledir. Müesses nizamın faşist karakteri ortadan kaldırılmadan bir dönüşümün yaşanma olasılığının olmadığı yüzyıllık cumhuriyet tarihinde yazılıdır.
Mayıs’tan Mart seçimlerine kadar olan süreci doğru analiz etmek ve önemli bir dönüşüm evresinin başlangıcı olarak değerlendirmek yerel yönetim seçimlerinin yarattığı darbeyi bir dönüştürücü güce çevirmek açısından büyük önem taşımaktadır. Faşizme karşı kesintisiz mücadelenin örgütlenmesi bu süreçte öncelik taşımaktadır. Bunun için demokratik ittifak zeminlerini genişletmek, kadın, emek, mağdur halklar ve inançlar başta olmak üzere tüm toplumsal alanlarda ortak mücadele zeminlerini siyasallaştırmak bir gereklilik olarak karşılımızda durmaktadır.
Kuşkusuz bu mücadele sürecinin örgütlenmesi ne kadar önemliyse, nasıl örgütleneceği de o denli önemlidir. 3. Yol bu süreçte manifest karakteriyle tartışmasız yol gösterici olacaktır. Öcalanist ideolojik yaklaşıma bağlı olarak dönemsel stratejik hatta yönelik manifestonun bir program ve taktik yürüyüş olarak yapılandırılması acil bir görev olarak bizi beklemektedir. Önemli bir değişim ve dönüşüm programı olarak Radikal Demokrasi bu sürecin nasıl ki bir geçiş programıdır; bu programın manifestosu artık belirgin bir hal almak zorundadır. Demokratik siyasetin seçim sonuçlarıyla avunduğu, bir türlü yolunu bulamadığı döngüden kurtulabilmesi adına böylesi bir hamlenin artık zamanı gelmiştir…