Uzun bir zamandır ülke bir kara komik filmin çekildiği film setine dönüşmüş durumda. En pespayesinden, en gülünülmezinden bir vodvilin sahnelendiği bir tiyatro sahnesi kimi zamanda. Kara komedi filmlerini ve vodvilleri aşağılamak için yapmıyorum bu olumsuzlamayı elbette. Zaman zaman birilerinin sahtekarca davranışlarını, tezgahlanmış, mizansen olan davranışlarını anlatmak için “Tiyatro yapıyor” denerek aşağılananla birlikte tiyatronun da aşağılandığı gibi yapmak değil amacım. Bilakis kara komik filmler de vodviller de en çok sevdiğim anlatılardır. Buralardaki mizah, sosyal eleştiri, hiciv güçlü bir temele oturtulduğunda muazzam etki yaratma gücüne sahip. Ama ne yazık ki işte Türkiye’de çekilen komedi, kara komedi filmlerin, Türkçe vodvillerin çok büyük bir bölümünde estetikten, ince bir mizah anlayışından, bel altından bel üstüne çıkamayan, dolayısıyla da beyinden uzaklaştıkça seviyesi düşen pespaye bir mizah anlayışı söz konusu.
Edip Cansever’in de dediği gibi “İnsan yaşadığı yere benzer.” Ülkenin mizahı da mizahçısı da yaşanılan yere benziyor. Ülkenin tekçi, baskıcı, muhafazakar, alabildiğine milliyetçi, ırkçı tedrisatından geçmiş mizahçısı da bu atmosferin dışına çıkıp içinde bulunduğu topluma bir mesafeden, evrensel değer ölçüleri üzerinden bakamıyor. Tam aksini yapıyor, o yaşanan pespaye hayatın, geleneklerin, tutuculukların, milliyetçi mukaddesatçı, erkekçi yaşam biçimi, algı ve tasavvurunun içine bodoslama dalıyor; mizahını da bu atmosferin bir parçası haline getirerek bu atmosferi yeniden üretiyor. Son iktidar döneminin parlayan muteber mizahçılarından Hasan Kaçan’ın, Kılıçdaroğlu’nun çok belli ki yanlışlıkla üzerine bastığı bir seccadeyi en fazla bir mizahi eleştiri konusu yapması makul olanken, hileyle harp meydanında düşmanını köşeye kıstırmış fırsatçı şövalyenin şehvetiyle ağzından sular aka aka höykürüyor. “Eeeey Müslümaaan!” diye başladığı ve içine her türlü pespaye din, inanç, kimlik istismarını içeren klişe sözcükleri boca ettikten sonra Müslümanları cihada çağırıyor. Bu sözüm ona mizahçının bu tiradını bir vodvilde, bir kara komik filmde izlemiş olsaydık, belki gülümseyebilirdik. Hatta belki yanlışlıkla basılan seccadeden kutsala yönelmiş dehşetengiz bir saldırı algısı çıkarmak ve bunu cihat gerekçesi kılmak gibi bir abartıyı başarıyla mizah ögesi olarak kullandığı ve din tüccarlığı ve istismarını eleştirdiği için tebrik de edebilirdik. Ama hayır, bu bir kara komik filmin, bir vodvilin tiradı değil. Bizim hayatlarımızın orta yerine sıçılan bir tirat bu. Hayatlarımızın orta yerine sıçılan bir muktedirlikten mülhem bir tehdit bu.
Malum seçim sathı mahalindeyiz. Herkes bir yerlerden milletvekili olmak, siyasetin verimli vadilerindeki coşkun pınarlardan testisini doldurmak istiyor. Milletvekilliğine giden yol, siyasette yükselmenin ikbal kapısından geçmek, bundan kimin nemalanacağına cevaz verecek siyaset hükümdarlarının, ağalarının gözüne girebilmekten, onlara yapılacak dalkavukluğu derinleştirebilmekten geçiyor. Sahi insan neden milletvekili yahut belediye başkanı falan olmak ister ki? Çok zor bir iş değil mi gerçekten? Gecesini gündüzüne katmak, yaşamından, zevklerinden, varsa ailesine ayıracağı vakitten feragat etmeyi gerektirmiyor mu? Hayır, ne yazık ki Türkiye’de siyasetçi olmak bunlardan değil neredeyse sadece onurundan, vicdanından, dürüstlükten feragat etmeyi gerekli kılıyor. Bunları becerebilirsen istikbalin parlak, kesen dolu olacak. Bu ülkedeki bir asgari ücretle çalışan neredeyse 20 kişinin maaşına eş bir maaşı, sudan ucuz yeme içme olanağının olduğu sosyal tesisler, hayatın her alanında vip hizmetler, dört yıl çalışıp 10 emeklinin aldığı maaş tutarında bir emeklilik geliri. Bunlar, vekillerin en pısırığı, en çapsızı iken bile ulaşabileceği ganimetler. Hele bir de iktidar çevresinde bir yerde vekilse yahut ihale alınabilecek belediyelere sahip bir muhalefet partisinde ise o zaman sorma gitsin ikbali kurtarmaya dair kurulan hülyaları. Bunlar olmadan kim milletvekili olmak ister sahi? Milletvekiline asgari ücret ödeyin, ayrıcalıklarını alın elinden bakalım kaç kişi vekil olmak ister? Gerçekten Türkiye siyasetinde halkın yüce çıkarlarını kendi şahsi çıkarlarına tevli etmemiş kaç tane siyasetçi bulabilirsiniz tüm zamanları bir araya getirseniz. Türkiye siyasetinde vekil olmak için, vekil olunca istikbalini parlatmak için çevrilen entrikalardan onlarca kara komik film, onlarca vodvil çıkar. Hakkını verebilen mizahçılar olabilseydi.
Peki bunu anladık da mesela HDP gibi bir partide neden insanlar millet vekili olmak ister gerçekten? Ucunda ölüm, ucunda hapis, ucunda yurt dışında sürgün ihtimali bu kadar güçlüyken. Bunca tehlike kişisel ikbal için göze alınır mı? Kim bilir? Belki gelecek haftaki yazının konusu bu da.