Taksim patlaması aylardır planlanan Rojava saldırısının bir bahanesi olarak karşımızda duruyor. Hani “osuruklu göte arpa ekmeği bahane” der büyüklerimiz ya, bahaneler döneminde yaşıyoruz. YPG’ye saldırmak için hazırlık gerekiyordu. Taksim’de o kadar insan öldü ve yaralandı ama aynı gün Erdoğan ve Soylu yurt dışı ziyaretlerinde yol almaktaydılar. Soylu’ya sormak lazım, kendi ülkende en büyük şehrinin göbeğinde patlama olurken Suriye devletine ait İdlip şehrinde ne işiniz vardı? Ayrıca ABD kendi vatandaşları için “dikkatli olun, saldırı olacak” diye uyarı yaparken… Hava sahasını kimler açtı ve ne için açıldı? Pazarlık acaba hangi boyutlarda? Erdoğan, Putin ile “buğday ve Akkuyu” görüşmelerinden sonra izin mi aldı acaba? Rusya kirli oyunlarına devam ederken, Türkiye’yi yanına alarak ülkeyi karmaşaya sokmaya devam ediyor. NATO ülkesini yanına alarak batı tarafına ayar vermek istiyor. Aynı zamanda Ukrayna’ya da “kızım sana söylüyorum gelinim sen anla” uyarısını yapıyor.
Bir zamanlar Dışişleri Bakanlığı görevinde bulunan Davutoğlu’nun, seçimler atmosferinde patlayan bombalar için söylediklerini unutmamak gerekir: “Bombalar patlar, oyumuz artar.”
Başkalarının yaşamının önemli olmadığı bir “kendini yaşatma” eylemleri devrede. Patlama günü sosyal medya ağları da devre dışı bırakıldı. Komşumuzun olaylarında da aynı işlem uygulanmıştı. Molla rejimini beğenmeyenler molla rejiminin uyguladıklarını kendi halkına uygulamasında sakınca görmüyor. Bir yanda Şiiler, diğer yanda Müslüman Kardeşler halka kan kusturmakta adeta yarışıyorlar. Şii diktatörlüğü ve Sünni diktatörlüğü yarış halindeler.
İçişleri Bakanı patlama ile ilgili hemen karar verdi, YPG/PKK bağlantılıdır diye. Suriye iç savaşından beri Türkiye’nin cihatçı gruplara destek verdiğini biliyoruz. Kanıtlar ortada, şimdi onları saymaya gerek yok. Patlama olayının içinde olan kişinin şirketi var ve ilişkileri de açıklandı. Buna göre Kürtleri “terör sarmalına” çekmek ve aynı zamanda seçim arifesinde HDP’yi suçlamak “bir taşla iki kuş vurma” taktiğidir. Bir Kürt olarak her iki ittifaktan uzak durmak en hayırlısıdır. Cumhur İttifakı bugüne kadar HDP’ye suçlamalar dışında bir yaklaşım sergilemedi ama seçim yaklaşınca destek arayışına başladılar. Millet İttifakı da Kürt sorunu konusunda net bir şekilde açıklama yapmadı. Seçim ve savaş oyunları Kürtler üzerinden devreye konuldu. Bu şartlar altında HDP’nin Kürt birliğini sağlaması ve aynı zamanda demokrasi güçleriyle bütünleşmesi önemlidir. Seçim pazarlığından ziyade halkın sesi olmak ve güçlü bir duruş sergilemek gerekir.
Herkesin hemfikir olduğu konu bu seçimlerin çok önemli olduğudur. Madem önemli, o zaman muhalefet ülke gerçeğiyle yüzleşmek durumundadır. Sorunların çözümü yalnız seçim için mi yoksa demokratik hakların yerine getirilmesi mi?