Kemal Derviş 74 yaşında Amerika’da yaşamını yitirdi. Televizyon haberlerinden duydum, akan alt yazılarda okudum. Bu haber beni epey gerilere götürdü. Hani her ölünün arkasında sorulur ya; “nasıl bilirdiniz?” diye, işte geçmiş gözümün önünde uzun bir film şeridi gibi aktı, önüne geldi.
Sahi nasıl bilirdik?
Derviş çifte vatandaş kimliğe sahipti. Amerika’dan gelmişti. Türkiye’ye adeta paraşütle in(diril)miş gibiydi. Derviş’in her sözü Türkiye egemenleri tarafından destekleniyor, gazete manşetlerine taşınıyordu. Neoliberal sistemi inşaa edecek olan görüşleri yaldızlanarak anlatılıyor, şirin kılınıyordu, yaygınlaştırılıyordu. Oysa Kemal Derviş’in uygulamaya çalıştığı politika; Türkiye’yi küresel şirketler için yeni dünya düzenine eklemlemekten ibaretti. “Görevi” buydu. Evet, Kemal Derviş denilince akla gelen ilk şey; “15 günde 15 Yasa” çıkarılması talebiydi ki, siz -dayatmasıydı- diyebilirsiniz.
Peki, neydi bu yasalar?
En önemlileri tarımla ilgiliydi. Türkiye’yi çökerten yasalardı yani. Çünkü Türkiye’nin ekonomisi tarıma ve ona dayalı sanayinin üzerine inşa edilmişti. Tarımın ve ekonominin omurgası öyle oluşturulmuştu. İşte 15 günde 15 Yasa ile ülkenin omurgasını -57’nci DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümetinin desteğinde- kıran kişiydi Kemal Derviş. Başka bir deyişle neoliberal politikalara yasal kılıf diken bir terziydi Derviş. Tekel fabrikalarının, şeker fabrikalarının özelleştirilmesi için yasa çıkararak, tütün ve üzüm üreticileri ile şekerpancarı çiftçilerini perişan edendi. Çiftçilerin öz ekonomik örgütleri olan Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri’nin entegre tesisleri ve pazarlama bölümlerini şirketleştirecek, bu yolla özelleştirecek kanunu çıkarandı. Bu kanun ile piyasayı düzenlemesi gereken Birlikleri, birer piyasa aktörü haline getirdi, çiftçileri ve tüketicileri şirketlere yem yaptı. Bizler şeker, sigara, içki fabrikaları özelleştirilirken yandaşlara peşkeş çekiliyor, ucuza gidiyor, arsa fiyatına satılıyor, derken kıs kıs gülen tarafın (şirketler) sözcülüğünü yapandı. Kıs kıs gülerken enayiliğimize gülüyorlardı tabii ki. “Biz sistemi değiştiriyoruz, bunlar ne kadar basit ele alıyorlar-görüyorlar özelleştirmeleri” diye alaycı edayla için için “gülen tarafın” sözcülüğünü yapandı.
Ne oldu?
Şeker fabrikalarının çoğu özelleştirildi, çiftçiler ile fabrika işçileri işinden oldu. Son özelleştirmeler sırasında 4 TL’nin altında olan şekerin kilo fiyatı şimdi 28 TL’nin üstünde. Tütün ve içki fiyatları malumunuz. O, on beş yasanın içerisinde Bankalar Yasası da vardı. Yasa sonrası, Ziraat Bankası tarım faizlerinin oranını özel bankalarının seviyesine çıkardı. Çiftçilerin bankalara olan borcu 250 milyar TL civarında şimdi. Türkiye halkı olarak onun dizaynını yaptığı neoliberal sistemin uygulanabilmesi için demokrasinin, adaletin, hukukun rafa kaldırıldığı dönemi aşmak-değiştirmek için kaygılı bir seçime gidiyor bu hafta sonu.
Peki Derviş ne oldu?
Derviş seçimlerde İstanbul 1. Bölge adayı oldu, seçildi de. Seçildikten bir süre sonra diğer ülkesi ABD’den çağrıldı, başka görev verildi. O da milletvekilliğini bırakıp yeni görevini ifa etmeye gitti ve orada yaşamını kaybetti. Tarihe not düşeyim istedim.