Veli Saçılık
Saray Rejimi bir beş yıl daha saltanatta kalmak için seçim çalışmalarına hız verdi. Mesele saltanat, taht olunca tabi ki seçim çalışması dediğimiz şey de, saray entrikaları, kanlı taht oyunları biçimini almak zorunda. 7 Haziran 2015 seçim yenilgisini topyekûn savaş yöntemiyle 1 Kasım’da kanlı zafere dönüştürülmesinden ağızda kalan kan tadı, AKP-MHP’nin seçimi bir savaş gibi yürütme arzusunu körüklüyor. Din ile uyutmak, sopayla korkutmak, parayla satın almak, savaşla öldürmek, eldeki devlet gücüyle olmayanı oldurmak… Birçok kişinin AKP’ye seçim kazanma becerisinden dolayı siyasi dâhilik atfetmesinin temelinde yukarda saydığım basit yöntemler var. Mafya grupları içinde sıkça başvurulan rakibini ortadan kaldırma geleneği estetize edilmiş biçimiyle AKP tarafından uygulanıyor.
Rejim boğazına kadar gayrimeşru işlere batmışken “seçim yapmazlar” argümanı öne çıkıyor. Ancak, AKP-MHP için seçim kendi saltanatlarını meşrulaştırmak için tek meşruiyet alanı, dolayısıyla seçim yapmamak gibi ihtimal ufukta görünmüyor. Sandık hileleri yapmaya girişeceklerine eminiz ama esasen yeni seçim kanunuyla ve şiddet sarmalı içinde seçimi çalma hamleleri de beklemeliyiz. Seçimi çalabilmek için şiddet sarmalını harekete geçirmenin, kitleleri ırkçı bir ruh haline sokmanın en kolay yolu tabi ki “terörün kökünü kazıyacağız – ya bitecek ya bitecek” şeklinde hamaset nutuklarına başlamak, topyekûn operasyonlarla devam etmektir.
12 Eylül’den önce arzulanan ama 12 Eylül ile birlikte temel formu verilen Türk İslam sentezi, Özallı, Demirelli, Tansu Çillerli yıllar boyunca hep şu ya da bu düzeyde rejimin temel yönelimi ve diskuru oldu. Bu formasyonun temel motivasyonu yıllarca, MHP’nin örgütsel olarak iktidarın dışında ama fikirlerinin iktidarda olduğu bir siyaset tarzıydı.
Türk İslam sentezinin son sahne alışının arka planında, Gezi, 7 Haziran, 15 Temmuz vb.. gibi, AKP’nin almakta zorlandığı sert virajlar ve elbette 6-8 Ekim Kobane eylemleri sonrasında Kürtlerin uyanışından endişeye kapılan devlet elitlerinin “ez-çöz” siyasetine dönüşü var.
Her ne kadar sistem muhalefeti yeni yeni seçim havasına giriyorsa da, Rejim güçleri seçim çalışmasında ilk adımı Kobani Kumpas Davası’nı tezgâhlayarak attılar. MHP’nin teklifi, Saray’ın tensibiyle açılan HDP’ye yönelik kapatma davası seçim çalışmasının ikinci önemli hamlesi oldu. HDP binalarına yapılan saldırılar, tutuklamalar rutin seçim çalışmalarının parçası adeta. AKP’yi seçtirmek için hazırlanan seçim yasasının kabulü seçim çalışmalarının hızını şimdiden arttırdı. Sınır ötesi operasyon, memleketin dört bir yanına giden tabutlar, şiddet ortamında sistem muhalefetinin de dâhil olduğu “vatan-millet-sakarya” ayinleri vazgeçilmez seçim faaliyeti sayılıyor. Kürt sorununun çözümüne dair “terörööö” edebiyatı dışında söz bulamayan sistem muhalefetinin sarayın gölgesine girmesi doğal bir sonuç. Kürtleri çivi, kendilerini çekiç zannedenler kargadan başka kuş, savaştan gayrı bir çözümü tezahür edemiyorlar. Etseler de, barışçıl ortamda kandan beslenemiyor, varlık sebeplerini kaybediyorlar.
Sınır ötesi operasyonu “ülkenin çıkarları gereği” diyerek alkışlayanlar, ülkenin çıkarları denilen şeyin uzun zamandır Saray’ın çıkarı ve ince hesabına dâhil olduğunu gayet iyi biliyor. Rejim güçleri, HDP’ye kapatma davası açmamanın, sınır ötesi operasyon yapmamanın oylarını arttıracağı fikrinde olsalardı eğer “Mehmetçiğin kanı ucuz değil” edebiyatına sarılacaklarını öğrenememiş bir ahmak kalmamış olsa gerek! Hırsızlık, yolsuzluk, gayrimeşru işler ve son olarak silindir gibi emekçilerin üzerinden geçen ekonomik buhranı unutturacak tek şeyin savaş olduğunu biliyor ve savaş yöntemlerini kullanmaktan geri durmuyorlar.
AKP-MHP gibi bir suç imparatorluğu kurmuşsanız ya da KDP-Barzaniler gibi petro-dolar milyarderi olup, iktidarınızı, şüpheli servetinizi garanti altında tutma telaşına düşmüşseniz eğer savaş ağalığına soyunmak, kandan beslenmek mecburiyet olarak kendini dayatır. AKP-MHP’nin çöken ekonomiyi unutturmak, Kürt sorununda inkâr-imhaya dayalı geleneksel resmi siyaseti sürdürmek gibi savaş için ikili bir nedeni varken, KDP temsilcilerinin RTE karşısında “el-pençe-kilit” vaziyette durması ve “Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi” olarak aşağılanmayı kabullenmesinin tek sebebi petro-dolar iktidarlarının devamlılığı olduğu aşikâr.
Seçim savaşları sürerken bizim elimizde gayet masum iki silah var; Demokrasi ve barış. Kulağa direnmek için etkili bir silah ismi gibi gelmiyor olabilir bu saydığım iki silah. Ekonomik batağın ve akan kanın iki uçlu sorumlusu AKP ve KDP halklar nezdinde meşruiyetlerini yitirdikleri ölçüde demokrasi ve barış mücadelesi verenlerden atom bombası görmüş gibi korkacaklarına emin olabiliriz.