Mezopotamya Ovası’na çöken akşamın kızıllığı, hasat zamanı gelmiş tarlaları altın parlaklığına dönüştürmüş. Bu görsel şöleni bozan kent girişinden başlayan ekstra askeri önlemler AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın mitingi için. Soluğu aldığım ev sahibi hastanede çalışan bir sağlıkçı. Malum baskılardan dolayı adını yazmayacağım sağlıkçı anlattıkça anlatıyor: “Hastanede herkes ama herkes bu yönetimden bıktı, AKP’liler de bıktı. Onların yandaşları, partilileri veya onlardanmış gibi kendisini gösterenler bıktı. Herkes yorgun düştü, bu kadar baskı, bu kadar düşmanlık, bu kadar yolsuzluk, kayırmacılık…” Onu öfkelendiren şey nedir bilmiyorum ama belli ki çok bıkmış. “Bak” diyor devamla, “Geçenlerde İstanbul milletvekili adaylarından biri gelmiş, hastanenin bir ihalesi var. Aldı gitti. İhale dediğim, büyüklüğüne göre ilgilileri değişir. Belli bir miktara kadar il başkanı karar verir, sonrası vekiller, bakanlar…” E pasta büyüdükçe haliyle başa kadar da gidiyordur. Sabahın ilk saatlerinde havada droneler, helikopterler, yerde zırhlı araçlar, kenti dört dönüyor.
Değil her kavşak, her sokağın başına grup grup polis yerleştirilmiş, damlarda keskin nişancılar hatta tepenin birine serilmiş Erdoğan’ın portresini korumak için bir ekip nöbetçi dikilmiş. OHAL’in yasak ve baskı halini de aşan bu durum, gün boyu sürüyor. Kahvaltı için girdiğim börekçideki garson, sırtımdaki çantadan dışarıdan biri olduğumu anlıyor. Ondan önce sohbete davet ediyorum. Dertler hep aynı, “Zor geçiniyorum” diyor. İşyerinin sahibi iflasın eşiğinde ama eş dosta karşı boyun bükmemek için canını dişine takmış. İşyerinin sahibi Hakim, devam ediyor: “HDP’den belediyeyi alıp kayyum atadılar. Bugüne kadar ne yaptı kayyum? Bütün polis eşlerini işe aldı. Balıkesir’de hakkında soruşturma açılmış bir adam! Bütün ekibini Balıkesir’den alıp geldi. Mardin’i Balıkesirli yönetiyor. Belediyenin borcu başını almış gidiyor.” Erdoğan’ın mitingi öncesi “güvenlik” polislerin nöbetiyle sınırlı değil elbet. Kentteki tüm kamu kurumları tatil edilmiş ve personelin mitinge katılımı zorunlu. Yetmediği düşünüldüğündendir herhalde çevre kentlerden insan taşınıyor. HDP adaylarıyla buluşmak üzere il binasına geçiyorum. İçeride hummalı bir çalışma. “Bende 5 kişi var, Tokat’tan 30 kişi geliyor.
Alo Manisa’yı arayın onlar yardımcı olacak…” uzayıp giden hareketli seçmen çalışması… Bilgi işlemdeki Felek adeta kriz masası gibi. Herkese bir iş gören Felek benim de işimi görünce, rahat bir nefes alıyorum. Koridorda bir uğultu, her odada başka komisyon çalışıyor. Milletvekilleri, sandık görevlileri eğitimde. Gelen giden, gelip de gitmeyenleri görünce içimden “Vay iktidarın haline” diyorum. HDP’nin adaylarından Ebru Günay, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın avukatı olduğu bilindiği için gören herkes önce Öcalan’dan bir haber olup olmadığını, durumunu ve sağlığını soruyor. “Bu yüzden ekstra ilgi var” diyen Günay, hemen her yerde “Bu zulüm ne zaman son bulacak” sorusuyla karşılaştıklarını aktarıyor. Halkın aynı zamanda ulusal birlik üzerinde çok durduğunu ekleyen Günay, “Kerkük, Irak Kürdistan Federasyonu ve Efrin’e yönelik hükümetin müdahaleci tutumunun Kürt karşıtlığı olduğunun herkes farkında” diyor. Seçim mitingi için çalışma yapan Günay ve ekibi, halk tarafından büyük sevinçle karşılanıyor. Bunu fark ettiğimi gören Günay, “Yollarda bizi durdurup ağlayanlar var” diye vurguluyor. Mahalleli ağız birliği yapmış gibi “Neden buraya kadar geldiniz, bize gelmenize gerek yok, başka insanlara gidin” diyor.
Ekibe katılan yaşı hayli ilerlemiş Zübeyde Savari, ev ev, kapı kapı geziyor. “Yorulmadın mı?” diyorum gülerek, “Ben senden gencim” diyor. “Yaş kaç” soruma ise yine gülerek cevap veriyor: “Bilmiyorum, 70 olmuştur.” Semt pazarında sebze meyve satan Azad Sindi, görüntü kirliliği yaratıyor diye, Erdoğan’ın mitingi öncesi pazarın açtırılmak istenmediğini belirtiyor. Zor bela pazarı açtıklarını anlatan Sindi, “Halkta alım gücü yok. Bir kilo limon 10 lira. Eskiden evine 10 kilo meyve sebze alan insanlar bir kilo alamaz hale geldi. Yetti artık, gitsin artık” diyor. Çat kapı giriliyor kırmızıya boyalı bir eve. Hacı Temo’nun eviymiş. 3 evlilik, 23 çocuk, adını ve sayısını bilmediği torunlar… Sandık kursan evde orta ölçekli bir köyden fazla oy çıkar.
Vekil adayı Ebru Günay’a genç ve cesaretiyle tam not veriyor Hacı Temo! Lafı evirmeden çevirmeden, oyların adresinin HDP olduğunu söylüyor. Kentte sinir kat sayısını arttıran “önlemler” arasında seçimle irtibatı daha da zorlaştırıyor. CHP binasının önünden geçerken göz gezdiriyorum. HDP’deki hareketlilikten sonra kafa dinlemek için birebir diye düşünüyorum. Saadet Partisi’ne girmeye yeltendim, seçim bürosunun kapısı kapalı. Vakit tamamdı, otogara bırakacak arkadaş, “Kızıltepe, Nusaybin yüzde 80’leri aşacağız, Mardin’de bu kez 5 vekilimiz var” diyor. Mardin’de vali, kaymakam, kayyum, bürokrasi devletin tüm güçleri iktidar partisi lehine seferber olmasına rağmen, kesin bir gerçeklik var, o da halk umudunu kesmiş. 6 milletvekili kotası ayrılan kentte AKP 2 vekil çıkarırsa sürpriz olur.