Helin… ‘Meclis’te HDP, cumhurbaşkanlığında İnce’ diyen CHP’li öğretmen… Hip hop eşliğinde halay çeken gençler… ‘HDP halkına sahip çıksın, halk barajı aştıracak’ diyen Dilan… Kadıköy seçime hazır gibi
Zekine Türkeri
Gazeteden arkadaşlar HDP Kadıköy standına uğrayıp izlenimlerini yazmamı istediklerinde, sözlerini bitirmelerine izin vermeden öyle bir ‘yok’ dedim ki kimse ısrar edemez oldu. Hele bir de ‘Stantlarda broşür dağıtıyorsun, onların kaderi de çöpleşen çevre oluyor, ekoloji önceliği olan bir partinin bu duruma izin vermesini eleştirmekten başka bir şey çıkmaz’ gibi bir laf torbasını önlerine boca edince onca iş arasında benimle uğraşmamak için pes etmeyi tercih etmişlerdi.
Bu konuşmanın ertesi günü yolum Üsküdar İskelesi’ne düşünce, gördüklerim karşısında telefona sarılıp “demiştim” ile bitecek bir nutuk verecektim ki, görüşünce uzun uzun anlatırım seçeneği cazip geldi, vazgeçtim. İskeleden çıkanı yan yana dizilmiş, Vatan Partisi, CHP, MHP ve AKP standları karşılayıveriyor. Seçim araçlarından bangır bangır bağıran liderlerin sözleri birbirine karışıp çaresiz kulakları mecalsiz bırakadursun, en güzel ve yorgun gülüşü ile her bir partinin görevlileri eline bir, bazıları birkaç broşür sıkıştırma peşindeyken yolunu bulup oradan sağ çıkabilecek yolcuya ödül vermeyi hak ettirecek bir manzara. Bir film seti kurup böyle bir sahne kurgulamaya kalkacak olan yönetmen o kaosta bir de çekmeyi başarırsa tüm film festivallerinin ödüllerini toplayacağından emin olunacak bir vaziyet yani.
Helin’in gülüşü…
Sadede geleyim… Bayramda, bu kez yolum Kadıköy İskelesi’ne düşüverdi. İskelenin sağında park etmiş bir seçim aracından bangır bangır gelen Demirtaş’ın sözleri karşıladı bu kez tıklım tıklım vapurumuzu. Daha karaya varmadan HDP broşürleri dağıtan gençlere takılmadan geçip birkaç metre ilerideki halaya ulaşmayı nafile denedim.
Az sonra adının Helin Taşçı olduğunu öğreneceğim genç kadına direnmeyi denemek televizyon açıp Erdoğan’la karşılaşmama ihtimali gibi bir şey. Kumandaların zaplama işlevini yerle bir eden bir Erdoğan’la, gülüşüyle karşısındakinin itirazını işlevsizleştiren Helin’i kıyaslamak insafsızlık, biliyorum. Kendisi bu satırları okuduğunda beni arayıp hesap soracaktır, onu da biliyorum. O ki Milli Eğitim Müdürü’nün karşısına çıkıp hesap sormuş biri, ufacık boyuyla. Bir de, yalnız ondan değil, feministlerden saklanacak yer pahasına da olsa, ‘Adriana Lima’dan fazlası var, eksiği yok’ demeyeceksem bu yazıyı yazmamalıyım! Adriana bacımız da zekidir belki, ama Helin’in yalnız ağzından değil gözlerinden akıyor zekası.
Hip hop eşliğinde halay
Beni bu yazıyı yazmaya ikna eden Helin’le konuştuğum 30 saniyenin yanında bir de gördüğüm halay manzarası olunca, onu vapur yolcularıyla baş başa bırakıp birkaç metre ötedeki gençlere ulaşıyorum. Kusturika da olsa aynısını yapardı. O, hip hop eşliğinde halay çeken gençleri çekerdi tabi, benim gibi onlarla çene çalmayı denemezdi… Önce, düz halayda ritim tutturmakta zorlanan kapasitemi unutup, hür irademle halayın bir tarafına ilişiveriyorum, tabi birkaç saniyede kendimi halay dışında buluveriyorum. Sonra da elimde ses kaydedici hazır vaziyette, ara vermelerini bekliyorum. Bekliyorum, bekliyorum, bekliyorum… Madem duracakları yok, birkaçını halaydan koparıp bir iki soru sorayım diyorum. Ama Allah kimseyi bir halaydan çıkarılan gençlerin bakışıyla baş başa bırakmasın. Daha ‘Yeni Yaşam’a…’ diye başlayan cümlenin sonunu getiremeden terk ediliyorum.
HDP diyen CHP’li…
Kendi beceriksizliğimi ve Helin’in güzelliğini yazmayayım da ne yapayım? Nihayet halaydan çıkan bir grup gence yöneliyorum. Ama yetişebilene aşk olsun. Tüm gücümü toplayıp yollarını kesiyorum. Randevularına geç kalmışlar. ‘Allah rızası için’ diyen bakışlarım, içlerinde başörtülü olanı durduruyor. Dilan Aydın 20 yaşında. 90’lı yılların zorunlu göç mağduru Mardinli bir ailenin kızı. Doğma, büyüme İstanbullu yani. Yalnız “HDP halkına sahip çıksın, ona barajı geçirtecek halkına” diyip arkadaşlarına yetişiyor haftada 6 gün markette çalışan Dilan, tek günlük bayram izni hakkını benimle harcamak istemiyor.
Neyse ki Mustafa ve Fatma çifti gibi sakin olanlar da var tek tük. Sivaslı, toptan CHP’li bir aileden geliyorlarmış. Mustafa, abisiyle bir demir kaynağı atölyesinde çalışıyor. Bayram gezmesine giden yolları Kadıköy’den geçince HDP standında bulmuşlar kendilerini. Onlar da benim gibi nabız yokluyor aslında. Barajı geçsin diye HDP’ye oy verecekler, ama cumhurbaşkanlığı için İnce’ye.
Duruşu bile öğretmen olduğunu ele veren bir başka CHP’li de hayran hayran gençleri izliyor. Onun da oyu ‘HDP meclise, İnce cumhurbaşkanlığına’. Binlerce öğretmeni kese kağıdı gibi buruşturup atan KHK’lerin teğet geçtiği kadın, ‘emekliliğimi yakma’ diyor, adını sorduğumda.
Medresede okumak istemiş
Hal böyle olunca Adriana Lima’mıza, pardon, Helin’e dönüyorum. 18 yaşında, Bingöllü. O da İstanbullu aslında, ailesi 90’lar mağduru. İlkokulu bitirince kendi isteğiyle medrese eğitimi almak istemiş. ‘Ancak Allah’ın evinde adaletsizlikle baş ederim’ diye düşünmüş, ama neredeyse uğramadığı cemaat kalmasa da adaleti bulmak orda kalsın, uğramadığı adaletsizlik kalmamış. Diyanet kursları, İsmail Ağa Cemaati, Menzilciler vs bildiği, duyduğu her cemaate gitmiş, onlarda yatılı öğrenci olarak eğitim almış daha doğrusu. Niyeti yazın din eğitimi alıp, kışın okula gitmekmiş. ‘Bize sabah namazlarında tesbihat yaptırırlardı, AKP güçlensin diye, devletimiz, polisimiz, askerimiz güçlensin diye… Üç yıl kaldım ellerinde, beynimi yıkadılar’. Gördüğüm beyni yıkanmış haliyse, ergen Helin’i tahmin bile etmek istemiyorum. Onca cemaatin elinden geçen genç kız, sonuncusunda bir ablalarının ‘fikri Kürdistan olanın sonu kabristan olur’ sözleri üzerine bu arayışını noktalamış.
Oruçla bisiklet turu
Tekrar okula devam etmek istemiş. Bunun için çalmadığı kapı kalmayınca Milli Eğitim Müdürü’nün karşısına çıkmayı başarmakla kalmayıp şu nutku vermiş: ‘Siz bas bas bağırıp hadi kızlar okula diyorsunuz, ben de okumak istiyorum, bana yardımcı olmak zorundasınız.’ Hoş, netice değişmemiş. Okulsuz Helin kitaplara sarılmış. Ne bulsa okuyanlardan. Cemaat yıllarını iyi bir Arapça ve Osmanlıca seviyesi edinmekle hatırlamak istiyor. ‘Belki Helin de okula döner’ demeye getiren sözlerle propaganda yapıyor: ‘Yeter ki HDP kazansın, her şey güzel olur’. Gazeteci olmak istermiş. Ben kendisine politikanın da yakıştığını söylediğimde, gülüyor ‘bana ne yakışmaz’ havasında. Ramazanı HDP’nin Kadıköy standında geçirmiş Helin’in yanına yorgunluk uğramamış bile. Yalnız geçen hafta Moda’da yaptıkları bisiklet turunu zar zor tamamlayabilmiş oruçlu olunca.
Ekolojik stant!
Hip hoplu halaylardan, seçim aracından yükselen Demirtaş’ın sözleri anlaşılmıyor bile. Arada megafondan pazar günü Bakırköy Halk Meydanı’nda yapılacak mitinge çağrı anonslarını seçmekte bile zorlanıyorken Helin, yalnız HDP’nin barajı geçme gerekliliğine değil, zorunluluğuna dair görüşlerini anlatmaya devam ediyor. Sözleri eş başkanlardan daha yalın ve ikna edici desem birilerine iftira mı atmış olurum?
Ama Helin’in bir gün meclise çok yakışacağını söylemeden bitirmek olmaz. Bir de Helin’e verdiğim sözü tutayım: Toplanıp gitmeden önce, yerlerdeki kâğıtları da topluyorlarmış. Yani bir daha çevreyi kirletiyorlar iftirası atmamalıymışım, en azından HDP’ye ve belki bayramlık giysileri ile hip hopla halay çeken o gençlere de.