Ancak 2014 yerel seçimlerinden bu yana bu tartışmalar ve oyların çalınacağı kaygıları artarak devam etmiştir. Peki bu tarihte ve sonrasında neler oldu da bu kaygıların artmasına neden oldu?
Ahmet Baran Çelik
Seçimlerin ilk turunu geride bırakmış bulunmaktayız. Gerek seçim tarihi belli olduktan sonra gerekse de ilk turdan sonra en çok konuşulan konu seçim güvenliği diyebiliriz. Zaten Türkiye’de son yıllarda seçimle ilgili en sık tartışılan konu da bu. Türkiye, ilk olarak 1946 yılında yapılan seçimlerle birlikte çok partili hayata geçmiş ve ilk olarak bu tarihte gerçek manasıyla partiler/adaylar arasında bir seçim yapılmıştır. Ve seçim güvenliği, seçim hileleri, oyların çalınması tartışmaları da bu seçimle birlikte başlamıştır. Ancak 2014 yerel seçimlerinden bu yana bu tartışmalar ve oyların çalınacağı kaygıları artarak devam etmiştir. Peki bu tarihte ve sonrasında neler oldu da bu kaygıların artmasına neden oldu?
Her şey trafoya giren kedi ile başladı
2014 Yerel Seçimleri sırasında ülkenin birçok yerinde geniş çaplı elektrik kesintileri yaşanmış iken bu duruma ilişkin dönemin Enerji Bakanı Taner Yıldız, “...Trafoya kedi girdi. Kesinti bundan yaşandı…” şeklinde açıklamalarda bulunmuştur.
Mühürsüz oyların geçerli sayılması
2017 yılında yapılan ve ülkenin rejimini değiştiren referandumda binlerce mühürsüz oy kullanılmış ve kanunun açık hükmüne (298 Sayılı yasa md. 98) rağmen Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından bu oyların geçerli olduğuna karar verilmiştir. Bu seçimde her ne hikmetse bütün mühürsüz oylar EVET olarak kullanılmıştır.
Sandıkların taşınması
Yüksek Seçim Kurulu, 2018 yılında yapılan Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Seçimleri’nde 19 ilde ‘güvenlik gerekçesiyle’ sandıkları birleştirme ve taşıma kararı almıştı. Bu illerin tamamının Kürdistan’da olması ise maksadın başka olduğunu göstermekteydi. Bazı sandıkların uzak yerlere ve bazılarının özellikle korucu köylerine taşındığı, bu nedenle seçimlere katılımın azaldığı düşünülmektedir.
‘Hiçbir şey olmasa bile kesin bir şey oldu’ ve İBB seçimlerinin iptal edilmesi
31 Mart 2019 tarihinde yapılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi iktidarın beklentisinin aksine kaybedilmiş ve CHP adayı Ekrem İmamoğlu seçimi kazanmıştır. Bunun üzerine “Hiçbir şey olmasa bile kesin bir şey oldu” itirazıyla bunu kabul etmeyen iktidar baskısı ile YSK tarafından 6 Mayıs 2019 tarihinde bu seçim iptal edilmiştir. AKP sonradan yapılan seçimi farklı kaybetmiş ise de seçim güvenliği ve seçim sonuçlarına saygı duyulması konusunda iktidar ve devlet kurumlarının sınıfta kaldığı bir seçim olarak tarihe geçmiştir.
Seçim yasalarında değişiklikler
İktidarın ara sıra başvurduğu bir başka yöntem de yasalarda lehine olacak şekilde değişiklikler yapması. Cumhurbaşkanının propaganda yasağından muaf tutulması, seçim barajı yükseltilmesi/düşürülmesi, ittifak oylarının milletvekili çıkarılmasında ittifaktaki diğer partilere sayılması/sayılmaması gibi ince hesaplarla yapılmış seçim hamlelerini buna örnek gösterebiliriz.
İl-ilçe seçim kurulu başkan ve üyelerinin belirlenmesi
2022 yılında yapılan yasa değişikliği ile il ve ilçe seçim kurullarında “kıdemli hâkim”in yer alması zorunluluğu kaldırıldı. Değişiklik öncesinde il merkezinde görev yapan en kıdemli üyeler seçilmekte iken değişiklikle birlikte başkan ve üyeler kura ile belirlenmiştir.
Anadolu Ajansı’nın manipülatif seçim verileri
Bir devlet kurumu olmasına rağmen iktidar güdümünde hareket eden Anadolu Ajansı (AA) seçim verilerinin bilinçli olarak hatalı verilmesi, insanlardaki güvensizliği arttıran nedenlerin başında gelmektedir. Nitekim seçim yasaklarının kalkması ve sandık sonuçlarının verilmeye başlanması ile birlikte iktidar partisi oylarının yüksek oranlarda paylaşılması artık AA’nın rutini haline gelmiş durumdadır. Bunlara benzer sayabileceğimiz birçok nedenden dolayı insanların seçim güvenliğine ilişkin kaygıları haklı olarak artmıştır. Peki bu kaygılara ve seçimlerin güvenliğine ilişkin neler yapılabilir?
Haklarını bilmek
İstisnalar hariç 18 yaşını doldurmuş her vatandaş oy kullanma hakkını sahiptir. Vatandaş ayrıca oyuna sahip çıkma hakkına da sahiptir. Hiçbir siyasi parti veya Sivil Toplum Kuruluşu (STK) üyeliği olmayan kimseler dahi oy sayım döküm işlemlerini izleyebilir. Oy kullandığı sandığı ve kendi oyunun sayılması işlemlerini takip edebilir. Buna engel olunamaz.
Örgütlenmek
Her yurttaş dilerse üyesi olduğu veya oy verdiği parti aracılığıyla müşahit olarak seçimlerde görev alabilir. Bu konu önemli ve son seçimde binlerce sandıkta müşahidin olmaması da ciddi bir sorun olmuştur. Ayrıca siyasi parti bağlantısı olmayanlar seçim güvenliği amacıyla kurulmuş olan Sivil Toplum Kurumları (STK) aracılığıyla da bunu yapabilir. Zira bu amaçla kurulmuş Seçim Güvenliği Platformu, Oy ve Ötesi gibi tamamen seçim güvenliğine odaklı STK’lar geniş kitlelere ulaşmış durumda. Yine birçok meslek kurumu ve STK da seçim güvenliğine ilişkin çalışmalar yapmaktadır. Bu kurumlar vasıtasıyla seçimlerde görev almak ve seçim güvenliğini sağlamak da sandıklara ve oylara sahip çıkmak adına önemlidir. Yukarıda hatırlatmaya çalıştığımız tarihsel süreçler, endişelenmekte haklı olduğumuzu göstermektedir. Bu nedenle herkes hem oy kullanmak hem de oyuna sahip çıkmak konusunda sorumluluk almalıdır.
*Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Üyesi