Seçime dört gün kaldı. Siyasi partiler ve cumhurbaşkanı adayları her kesime bol keseden vaatlerde bulunuyor. Bundan önceki seçimlerde sürekli “nereden bulacaksınız?” diye kaynak soran iktidar kanadı ve AKP’nin Cumhurbaşkanı adayı Sayın Erdoğan da artık bu yarışı kaptırmamaya çalışıp çıtayı daha da yükseltmiş bulunmaktadır. Artık vaatleri kerteye vardı ki aya dört gidiş dört geliş şeritli yol benzetmesine kadar vardı.
Elliyedi milyonu aşkın seçmen kitlesi içinde oldukça önemli bir yer tutan Aleviler de bu vaatlerin muhatabı olmakta, ağızlarına bugüne kadar olduğu gibi yine birer parmak bal çalınmak istenmektedir. Ne var ki artık Alevilerin bu vaatlere karnı yıllardan beri doymuş durumda. Her seçimde siyasi partiler özellikle Alevi yurttaşların sorunlarını çözme vaadinde bulunur, seçimden sonra unuturlar.
Onaltı yıllık iktidarı döneminde AKP, yedi yahut sekiz çalıştay yaparak sürekli oyalama yoluna gitti. Hoş, “Cemevi-Cümbüş evi” gibi çirkin ve nefret kokan benzetmeler yapanların vaatlerine kimse inanmıyor ama yine de bu tür ucuz numaralardan vazgeçilmiyor. Daha iki gün önce ülkenin son Başbakanı önderliklerini nereden aldığı bilinmeyen Alevi Kanaat Önderleri (!) ile bir araya geldi ve onları büyük ölçüde onore etti(!). Breh breh!
Öncelikle bu konuda Anayasa ne diyor, ona bakalım.
Anayasanın 24. maddesi, “Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir” deyip bir sonraki satırda “14. madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dini âyin ve törenler serbesttir” der. Peki 14. madde nedir? O da devletin ülkesi ve milletiyle bölünmezliği. O zaman camilerde Kürtçe hutbelerin yasaklanması ne oluyor? Ya da Alevi cemlerinde Kürtçe nefeslerin okutulmaması?
Siyasi partilerin seçim beyannamelerine dönersek, eskiye göre pek bir yenilikle karşılaşmıyoruz.
AKP açıkladığı seçim beyannamesinde ilk defa cemevlerine statü vaadinde bulunuyor.
“Geleneksel irfan merkezleri ve cemevlerine hukuki statü tanınacak” başlığı ile başlayan bölümde, cemevleri, eğitim sisteminde sağlıklı bilgilendirme, üniversitelerde araştırma ve uygulama (?) merkezleri oluşturma gibi çeşitli konularda Alevi kanaat önderleri ile diyalog içinde uzlaşı (?) temelinde gerekli adımlar atılacak, bu noktada geleneksel irfan merkezleri ve cemevlerine hukuki statü tanınacak demektedir.
Yaptıkları, yapacaklarının teminatı olan iktidarın bu vaatlerine inanacak kaç Alevi çıkar, bilemeyiz. Yalnız burada iki soru kafaları karıştırmaktadır. Biri “uygulama merkezi “ dedikleri şey. Kendilerine göre bir Alevilik yaratmak istiyorlar galiba. İkincisi ise “uzlaşı temelinde” ibaresi. Bu da niyetlerinin Aleviliği kendilerine benzetmek olduğu izlenimi yaratıyor.
İktidarın diğer yandaşı/ortağı MHP bu konuda bir şey söyleme gereği duymamış, herkes Türk ve kardeştir. Bu da yeter.
Saadet Partisi ise “tüm vatandaşlara eşit mesafede durup ayrımcılık yapmayacağız” diyerek olayı temelinden çözmüş bulunmaktadır.
Alevilerin önemli oy kaynaklarından biri olduğu CHP her ne kadar Kemalist Laikçi düşünceyi elden bırakmamakla birlikte olaya nispeten daha gerçekçi yaklaşmakta ve esasen daha önce bazı belediyelerin arsa tahsisi ve elektrik, su giderlerini karşılaması gibi hizmetlerini de göz önüne alırsak daha somut vaatlerde bulunmaktadır.
Programın “Toplumsal Barış” adlı bölümünde “Diyanet İşleri Başkanlığı’nı yeniden yapılandırarak laiklik ilkesine uygun ve tüm inançlara eşit mesafede hizmet veren bir kuruma dönüştüreceğiz. Zorunlu din dersi uygulamasına son vereceğiz. Din dersini çağdaş ve çoğulcu bir içeriğe kavuşturacak ve seçmeli hale getireceğiz” demektedir.
Son olarak HDP’nin bu konudaki vaatlerine gelirsek, daha gerçekçi ve tatminkâr bir hava görülmektedir.“Herkesin inancı, kültürü ve dünya görüşü çerçevesinde sosyal hayatını özgürce yaşamasının önünü çoğulcu demokrasiye uygun bir şekilde açacağız.”
“Başta cemevleri olmak üzere, Alevilerin bütün mekânlarını ‘ibadethane’ olarak tanıyacak ve kamu güvencesi altına alacağız” denmek suretiyle soruna çok daha gerçekçi bir yaklaşım sergilenmektedir.