Bir seçimi daha geride bıraktık. Kabine, yeni hali ile belirdi.
Bugüne kadar şirketler adına vekillerin politika üretmesi, yürütmenin de uygulaması olgusundan çıktık. Şirketler, devleti doğrudan yönetecek artık.
Peki, bu sebep mi, sonuç mu?
Siz düşünedurun, bu sorunun cevabına geleceğim.
Türkiye demokrasi bakımından geriledi. Gerilediğimiz gün gibi açık. Biz gerilerken dünya ilerledi mi? Hayır!
Avrupa’dan Güney Kore’ye oradan Amerika’ya her taraf otoriter yönetimlere “terfi” etti. Kapitalizme göre krizi kim/ler yönetir? Otoriter yönetimler! Otoriter yönetimler altında şimdi dünya ve Türkiye halkları sadece iktisadi bedel ödemiyoruz, yanı sıra yaşama dair kültürümüz, sosyal, ahlaki, dini tüm değerlerimiz paramparça. Anlayacağınız, anlayacağımız, Türkiye ve dünya karışık değil, karman karışık.
Mesela, ırkçılık, mülteciliğe karşı bir kalkana dönüştü(rülmüş). Dünyanın her tarafını bir ur gibi sarmış durumda ırkçılık. Hükümetlerin de gıdası olmuş, yani hükümetler ırkçılık kalkanın ardında, yolsuzluklar ırkçılık şalının altında.
Birçok ülkede zıt kutupların birliği misali, aşırı sağ ve sol kesimler bile göçmen karşıtlığında seçim stratejilerini aynılaştırmış.
Kapitalizmin çok başlı yönetime geçme çekişmesi, ABD Çin arasındaki ticaret savaşları, AB, ABD arasındaki gerilim yukarıdaki havanın parçalı bulutlu olduğunu resmediyor. Ama bu kapitalist devletler arası bir çelişki.
Gelelim Türkiye’ye ve sebep mi, sonuç mu sorusuna.
1980 sonrasında ilk önce devlet ile halkın bağı koparıldı. Oradan, buradan, şuradan hiçbir yerden ses çıkmadı. Serbest piyasayı şahlandıracak yasal düzenlemeler bir, bir çıkarıldı yine tıs…
Geldik bugüne. Herkes CHP’ye yükleniyor. Etmeyin, yapmayın yazıktır, günahtır CHP’ye(!)
Sosyal demokratlar sizi, bizi yanıltmadı ki. Rollerini gayet açık oynadılar. İlk özelleştirmeleri kim yaptı? DYP-SHP koalisyonu! 15 günde 15 yasayı çıkaran kimdi? DSP-MHPANAP koalisyonu!
Yenikapı gibi birçok ara duraktan geçerken ıslık çalmadan geçen kimdi? CHP! Şimdi CHP’yi yerelim mi? Hayır. Eleştirelim mi? Hangi hakla?
CHP sosyal demokratlığı bırakalı yarım yüzyılı aştı. Üstelik bunu gizlemedi de. Fark etmemişsek(!) CHP’yi niye suçluyoruz ki? Vicdanımızı CHP üzerinden mi rahatlatacağız?
Avrupalı sosyal demokrat partiler, sosyal demokrasiden kopuşa 1998’de noktayı koydu. İşte asıl üzerinde durulması gereken durum bu.
Gümrük Tarifeleri ve Ticareti Genel Anlaşmasının son Turu olan Uruguay Turu’nda dünya ticaretine yönelik kartlar yeniden karıldı, 1994’lerde zaten başka bir dünya kuruldu, Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) de inşa edildi, dünya ticaretinin kuralları ve normları yani anayasası ta o zaman oluşturuldu. Biz(ler) bunu es geçtik.
Bunca zaman sebepleri hep kendimize göre açıkladık. İktidarlardan çok birbirimize demediğimizi bırakmadık. Çaresizliğin aşılmasını Kavukçuoğlu’nun deyimiyle “sağı sağdan aşmaya” çalışan CHP’ye bıraktık, yükledik.
Sonuç: Şirketler artık yürütmede vekâlet kullanma, bulundurma devrini kapattı, yeni kabinede doğrudan yer alarak direksiyona geçtiler. Bunu bari es geçmeyelim.
CHP’ye höykürmek ve “bir daha mı yoksulları düşünmek, bir tekme de ben vuracağım” ruh halinden silkinelim. Şairin demesi, “kabahatin büyüğü bizde be sevgili kardeşim”. Gelin umut filizlerini yeşertelim.