Savcılık, 30 yıldır kayıp olan ve 2015 yılında esas numarası değiştirilen soruşturma dosyasına “maktul” olarak eklenen Özgür Gündem gazetesi muhabiri Nazım Babaoğlu hakkında soruşturma başlattı
Rîha’da (Urfa) 12 Mart 1994’te kendisine gelen “acil haber var” telefonuyla çağrıldığı Sêwereg (Siverek) ilçesinden bir daha geri dönemeyen Özgür Gündem gazetesi muhabiri Nazım Babaoğlu, 30 yıldır kayıp.
Gazeteci Babaoğlu’nun kaybedilmesinin ardından ailesi ve Özgür Gündem gazetesinde birlikte çalıştığı meslektaşları, yıllarca hukuksal mücadele verdi. Bu süreçte ailesi ve meslektaşları, yürütülmeyen soruşturma sebebiyle olayın tanıklarına dahi kendi imkanları ile ulaştı. Dönemin savcıları ve kolluk kuvvetleriyle görüşmeler yapan aile, kendi imkanları ile buldukları tanıkların dinlenmesine ilişkin savcılık makamına dilekçeler yazdı.
Yargı yolları tıkanmıştı
Mezopotamya Ajansı’ndan Ceylan Şahinli’nin haberine göre; o dönem kardeşi kayıp olan bir başka kişi, kardeşini ararken Nazım Babaoğlu’nu Sedat Bucak’ın evinde gördüğünü Babaoğlu ailesine anlattı. Aile, tanıklık eden kayıp yakınının beyanlarını ve buldukları bütün delilleri, dönemin Diyarbakır Özel Yetkili Savcısı Ahmet Karacan’a teslim etti. Kayıtlara geçen bu beyanlar ve delillerle birlikte ardından Urfa Savcılığı’na suç duyurusunda bulunuldu. Savcılık, soruşturmanın kovuşturmaya dönüştürülmesini “delil yetersizliği” gerekçesi ile reddetti.
Aile, 10 yıllık soruşturma süreci ardından verilen kararı Danıştay’a taşıdı, ancak dosya burada da 10 yıl bekledi. Aile, 2018 yılında Danıştay’ın da kararının olumsuz olması üzerine Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurdu. 5 yıl sonra 30 Mart 2023’te karar veren AYM, Babaoğlu ailesinin “yaşam hakkı ihlali” kapsamında yaptıkları başvuruyu, soruşturmanın devam etmesi ve başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez buldu. Ayrıca, hakkaniyete uygun yargılama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın da dayanaktan yoksun olduğunu savunan AYM, bu talebin kabul edilemez olduğu kararını verdi. Babaoğlu ailesinin makul sürede yargılamanın ihlal edildiği talebini de değerlendiren mahkeme, bu talebi kabul edilebilir olarak değerlendirerek, Babaoğlu ailesine yargılama giderleri için 12 bin TL tazminat ödenmesine karar verdi.
AYM ‘yaşıyor’ diyor, savcı ‘ölü’
Aileye tebliğ edilen AYM’nin gerekçeli kararında, aile bireyleri hakkında “Dönem dönem terör örgütü üyesi veya propagandasından sabıka kayıtları olduğu ve mahkemelerde yargılandığı”, bunun yanı sıra nüfus kayıtlarında inceleme yapıldığı ve “Nazım’ın hala yaşıyor olduğu” beyanları yer aldı.
Son olarak aile avukatlarının yaptıkları UYAP sorgulamalarında, Nazım Babaoğlu’na ilişkin yürütülen soruşturma dosyasının esas numarasının 2015 yılında değiştirildiği, Babaoğlu’nun “maktul” olarak gösterildiği dosyaya aranan bir şüphelinin eklendiği ve 2021 yılında gazeteci Babaoğlu hakkında “Örgüt üyeliği” iddiasıyla soruşturma başlatıldığı ortaya çıktı. Her iki soruşturma dosyası için alınan kısıtlılık kararı nedeniyle avukatlar ve aile, dosyanın ayrıntılarına ilişkin bilgi alamıyor.
Kayıp gazeteciye ‘örgüt üyeliği’nden soruşturma
Konuya dair konuşan İnsan Hakları Derneği (İHD) Urfa Şube yöneticisi Avukat Mustafa Vefa, 2015 yılında dosyaya kısıtlılık kararı getirildiğini ve bunun hala sürdüğünü belirterek, “Başlı başına bir hak ihlalidir” diye konuştu.
Vefa, bu sorgulamalar sırasında yine Urfa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2021 yılında Nazım Babaoğlu hakkında “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla “şüpheli” olarak bir başka soruşturma açıldığını öğrendiklerini dile getirdi.
2021’de açılan soruşturmada da yine kısıtlama kararı olduğunu belirten Vefa, şunları söyledi: “Biz bu dosyaların kısıtlama kararlarının kaldırılarak hem aile hem de avukatlara açılması talebinde bulunduk. Çünkü 2022 yılında Hilvan’da kemikler bulundu. Hem Babaoğlu’nun ailesi hem de Urfa’da yaşayan diğer kayıp yakınları, aile bireylerine ait olduğu düşüncesiyle Hilvan’da suç duyurusunda bulunduk. Ancak o günden bu yana dosyada bir değişiklik olmadı. Sadece en son 2 ay önce aileyi çağırarak kan örnekleri alındı. Hala adli tıptan gelecek olan cevabı bekliyoruz. Açıkçası bir kayıp dosyasında nadir rastlanan bir durum. Yani bir yandan bulunan kemikler var, biz bunların Nazım’a ait olabileceği düşüncesi ile soruşturmaya dahil olduk.
Bir yandan da bizim dışımızda, ailenin avukatları dışında yürütülen bir süreç varmış. Bundan daha yeni haberimiz oldu. 2015’ten bu yana yürüttükleri dosyada kimi aradıklarını, şüphelinin kim olduğunu, Nazım’ın kaybında kimin olabileceğine ilişkin bir şüpheleri varsa bunları bizimle paylaşmaları gerekiyordu. Çünkü bizim bildirdiğimiz tanıklar vardı. Devam eden bir dosya süreci vardı. Bir de AYM, aldığı kararda Nazım’ın ‘yaşadığını’ iddia ederken, savcılık açtığı soruşturmada Nazım’ı maktul yani ölü olarak geçiyor. Burada bir birinden kopuk bir süreç işletiliyor. Biz hukuksal girişimlerde bulunacağız. Eğer etkin bir soruşturma yürütülmek isteniyorsa, bizler de bu soruşturmaya katılıp Nazım’ın akıbetini hep birlikte öğrenmek istiyoruz.”
RÎHA