BM raporunda, savaşın biyoçeşitliliği yok ettiği tespitleri içinde Kurdistan coğrafyası yer bulamadı
Biyoçeşitlilik açısından zengin bölgelerin yaklaşık 3’te 2’si son 60 yılda savaş ve çatışmalara maruz kaldı. BM Genel Kurulu, doğanın, savaşın kurbanlarından biri olduğu hakkında farkındalık yaratmak amacıyla 2001’de aldığı kararla 6 Kasım’ı “Savaş ve Silahlı Çatışmalarda Çevrenin İstismarının Önlenmesi Günü” kabul etmişti. Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın (UNEP) 2018’de yayımladığı “Biyoçeşitliliği Savaşın ve Silahlı Çatışmaların Zararlı Etkilerinden Neden Korumamız Gerekiyor?” başlıklı çalışmada, savaş ve çatışma durumunda çevrenin hem doğrudan zarar gördüğü hem de bu gibi kriz anlarında çevre yönetim sistemlerinin işlevselliğini yitirmesi sonucu ekosistemin dolaylı etkilendiği anlatıldı.
Vietnam’a herbisit bombalar
Son 60 yılda biyolojik çeşitliliğin zengin olduğu bölgelerin yaklaşık 3’te 2’sinde savaş ve çatışmalar meydana geldiği ve bu durumun koruma çabalarını tehlikeye soktuğu belirtilen çalışmada, bu bağlamda çevre tahribatına yol açan bazı örnekler sıralandı. Vietnam Savaşı’nın çevresel boyutundan bahsedilen çalışmada ABD ordusunun 1961-1971 arasında Vietnam’ın güneyindeki bölgeye, bitkileri öldüren herbisitler ve yaprak dökücü defoliantlar yaydığı, ayrıca Amerikan güçlerinin, bir savaş stratejisi olarak ormanları kasıtlı olarak yok ettiği vurgulandı.
Kongo’da yaban hayat
Kongo’daki iç savaşın da örnek gösterildiği çalışmada 1990’lı yılların ortalarından itibaren bölgede kanlı çatışmalar meydana geldiği, tarafların gıda kaynağı olarak yaban hayvanlarını tüketmesi sonucu bölgedeki yaban hayatının ciddi zararlar gördüğü ve sonuç olarak, antiloplar, maymunlar ve kemirgenler gibi küçük türlerle orman filleri gibi daha büyük türlerin çatışmalardan zarar gördüğü bilgisi paylaşıldı.
Irak ve Afganistan
Çalışmada biyoçeşitliliğin zarar gördüğü bir diğer bölgenin ise Irak olduğu, Dicle ve Fırat nehirlerinin birleştiği noktada yer alan ve Ortadoğu’daki en geniş sulak ekosistemlerden biri olarak kabul edilen Mezopotamya bataklıklarının, ülkenin devrik lideri Saddam Hüseyin’in 1990’ların başında aldığı kararla, güneydeki Şii ayaklanmasına tepki olarak kurutulduğu hatırlatıldı. Afganistan’da uzun yıllar devam eden çatışmalar sonucu, ormanların yarısından fazlasının yok olduğu, savaş koşullarında ortaya çıkan yönetimsel bozukluklar sebebiyle de ormansızlaşma oranının bazı bölgelerde yüzde 95’e kadar çıktığı aktarıldı.
Atık sular Akdeniz’e
UNEP tarafından işgal altındaki Filistin toprakları hakkında 2020’de yayımlanan bir başka çalışmada ise bölgede yaşanan su krizinin oluşturduğu çevre tahribatının boyutları gözler önüne serildi. Raporda, İsrail saldırıları sonucu altyapı sistemlerinin ağır hasar alması sonrası Gazze’den Akdeniz’e akan arıtılmamış veya kısmen arıtılmış kanalizasyon sularının ve atık suların miktarının 2018’de günde 110 bin metreküp olduğu ve deniz ekosisteminin ciddi şekilde etkilendiği vurgulandı.
Kurdistan raporlarda yok
Diğer yandan raporlarda yer almayan orman katliamı ve biyoçeşitliliğin büyük zarar gördüğü Kürt coğrafyasında yaşananların raporlarda yer almaması dikkat çekici. Özellikle son 5 yıla yakın zamandır Şirnex başta olmak üzere Kürt coğrafyasının dört bir yanında askerlerce ormanların yakıldığı tespit edilmiş durumda. Bir diğer yıkım ise yine asker korumasında korucular eliyle onbinlerce orman ağacının kesilerek yok ettikleri gerçekleri raporlara yansımıyor. Şirketlerin dünyanın dört bir yanında sürdürdüğü maden ve enerji yatırımlarıyla yaşanan biyoçeşitlilik yıkımları da raporlarda yer bulamazken, Kürt coğrafyasında sürdürülen orman katliamlarının yapıldığı alanlarda maden ve enerji şirketleri cirit atmakta. Bir diğer yıkım ise bombalamalarla Federe Kurdistan’ın sınır bölgeleri ile Suriye Kuzey ve Doğu Özerk alanında aynı bombalarla büyük bir doğa yıkımı ve biyoçeşitlilik kaybı yaşanırken, BM’nin yine sessiz kalması dikkat çekici.
EKOLOJİ SERVİSİ