Türkiye ve Kurdistan doğasının yok olması pahasına, Nurettin Canikli’nin “güvenlik için” dediği 4527 bombanın kırk milyar doları aşan parayı bulmak için ülkenin her tarafını şantiye alanına çevirdiler
Doğan Kılıçkaya
Doğa, “yolun sonu göründü” diyor insanlığa. Meteoroloji “uzmanları” 2023 yılının “kurak bir yıl” olacağını söylüyorlar. Özellikle iç Anadolu hattı için tam imdat halinden bahsediliyor. Ki, son birkaç yıldır Doğa bunun haberini veriyordu. Bir zamanlar bereket ovası olarak bilinen Konya ovası çölleşmenin işaretlerini veriyordu. Ama hem devlet hem de o adına uzun uzun cafcaflı kelime ve kavramlar eklemiş olanlar çözüm ve çare aramadılar. Tam tersine Konya ovası Türkiye militarizminin deney alanı yapıldı. “Roket San” Konya ovasına inşa edildi.
Doğa savunucuları “devlet bekası” adına Konya ovasının çölleşmesine seyirci kaldılar. Hangi “beka”, “kimin bekası” demeden AKP-MHP faşizminin kuyrukçuluğu İç Anadolu’yu çölleştirdi. Şimdi Doğa, kendi bildiği yöntemle cevap veriyor. Hani “bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur” misali, yeni yılın kuraklık haritasını çıkarmaya, insanlığın gıda bulma sorunlarını konuşmaya başladık. Bunları daha ilk belirtileri olarak okumak daha doğru. Asıl veriler yaz başlarken daha net ortaya çıkacak. Zaman ilerledikçe de AKP-MHP faşizminin ülkeyi çektiği savaş girdabının ne hale getirdiği daha çok görünür olacaktır.
AKP Giresun Milletvekili Nurettin Canikli Meclis kürsüsünden şaha kalkmış milliyetçi, faşist duygularıyla; “Güvenlik için çok büyük paralar harcanıyor. Bakın birkaç örnek vereyim F-16’lardan atılan akıllı mühimmatın tanesi 400 bin dolardan 1.2 milyon dolara kadar çıkıyor. En son yerli olarak geliştirdiğimiz nüfus edici bombanın maliyeti 1.2 milyon dolar. Fırtına obüslerden sık sık atılan çok namlulu roket atarlardan atılan bir mühimmatın maliyeti beş bin dolar en ufak bir operasyonda binlercesi atılıyor” diyerek haykırıyor.
Silah tekelleri de zaten bunu istiyor. Nasıl olsa Nurettin Canikli’nin milliyetçi histerilerle açıkladığı rakamları Türkiye toplumu toplayıp da düşünmüyor. Silah tekelleri kadar örgütlendirilmiş, yağcı, yalaka ve vurguncu troller de var. Onlar da silah tekelleri gibi savaşsız bir dünya istemiyor. Onlar oturdukları yerden alkış çalıp şakşakçılık yaparak tekellerden ve savaş oligarklarından nemalanarak asalakça üretmeden kolay yaşamak istiyorlar.
Recep Tayyip Erdoğan, “bunlar bir merminin kaç lira olduğunu biliyorlar mı” diye böbürleniyordu. Ama o mermiyi kime sıktığını kimse sormadı. Tıpkı Nurettin Canikli’nin anlattığı hikayede olduğu gibi “Türklük gururları” şahlanıyordu.
19 Nisan 2022 tarihinden itibaren Canikli’nin övünerek anlattığı milyon dolarlık bombalardan atılmıştı. Ama Canikli sadece kullanılan bombaların fiyatından bahsetmişti. Onlara bir de onları Kurdistan coğrafyasına atan uçakların masrafını eklemek gerekiyordu. HPG, sekiz ayda atılan 4527 kez uçaklarla, 5701 kez de helikopterle bomba atıldığını duyurdu. Sadece Canikli’nin söylediği rakamları esas alsak, kırk milyar doları aşıyor. Artı diğer giderleri de elbette eklemek gerekiyor ama onlara da çare bulmuşlar. Kurdistan illerindeki belediyelere kayyum atamayı bunun için ön görmüşlerdi. Diğer giderlerin büyük çoğunluğu Kurdistan illerindeki kayyumlar tarafından ödendiği de zamanla anlaşılacaktır.
Hep soruyoruz, sormaya da devam edeceğiz; NATO’nun ikinci büyük ordusu kiminle savaşıyor? Türkiye ve Kurdistan doğasının yok olması pahasına, Nurettin Canikli’nin “güvenlik için” dediği 4527 bombanın kırk milyar doları aşan parayı bulmak için ülkenin her tarafını şantiye alanına çevirdiler. Türkiye ve Kurdistan coğrafyasının atmosferi oksijen yerine başta uranyum olmak üzere TNT, barut, fosfor vb. kimyasal bileşik kokusu saçıyor.
Toprak susuzluktan çatlıyor, biyo-çeşitlilikler her gün biraz daha azalarak yok oluyor. Silah tekelleri varlıklarına biraz daha fazla varlık katıyor. Ama onlar da yarattıkları dehşet dengesinin içinde kendilerini koruyacak yer arıyorlar. Varlıkları bile onları korumaya yetmiyor. Çünkü Doğa, kimsenin varlığına bakmıyor. O kendi iç enerji kuralına uygun hareket ediyor. Artık yaşlı bir çiftçinin nasırlı elleri gibi çatlayarak çölleşiyor. Şimdiden belli ki önümüz bir kıtlık mevsimi.
Ülkenin ormanlarını yakarak “orman vasfını yitirmiş” araziye dönüştürerek betonlaştıran, bütün dere ve akar sularımıza HES’ler ve barajlar konduran; Kaz Dağları’nda olduğu gibi tüm dağlarımızı delik deşik ederek şantiyelere dönüştüren faşist AKP zihniyeti bu büyük Doğa krizi karşısında ne yapacak? Bir daha böbürlenmeye fırsat bulabilecekler mi acaba?
Ya da biz onlara bu fırsatı bırakacak mıyız? Elbette buna hayır diyecek ve bu faşist iktidar oligarklarından bunun kapsamlı hesabını soracağız. “Hiç kimseye yaptıkları kar kalmaz” denildiği gibi güzel bir söz vardı. Tıpkı “devran dönecek, AKP halka hesap verecek” dediğiz gibi. Ama o devranı tam da şimdi döndürme zamanı. Eğer şimdi devranı döndürmezsek başka bir zamanda devran döndürmeye kimsenin mecali kalmayacaktır. Hazır daha takatten düşmemişken, hep beraber devranı döndürmemiz gerekiyor. Türkü, Kürdü, Arabı, Çerkezi, Gürcüsü, Lazı hep birlikte Doğanın en büyük düşmanı, halklarımızın yoksulluğunun gerekçesi olan AKP-MHP faşist ittifakına ve onun kirli savaşına “DUR” demenin zamanı.