Kobanê önlerinde sadece bir savaş kazanılmadı, başlamakta olan karanlık bir çağ durduruldu. Meryem Kobanê, bu savaşın romanını yazmış. Kelimenin tam anlamı ile belgesel bir savaş romanı. Ama savaştan yana değil bu roman. Savaş kapıya dayandığı için savaşmayı kabul etmiş bir halkın romanı bu
Hüseyin Kalkan
Ernest Hemingway, yaşadığı çağda cereyan eden bütün savaşlara bir şekilde bulaşmıştır. Birinci Dünya Savaşı’na asker olarak yazılır ama gözü bozuk olduğu için askere alınmaz. Kızılhaç görevlisi olarak savaşa gider. İkinci Dünya Savaşı’nı ve İspanya İç Savaşı’nı gazeteci olarak izler. Bütün bu yaşadıklarından üç roman çıkarır. Silahlara Veda ve Çanlar Kimin İçin Çalıyor büyük başarı kazandı, filmi yapıldı, tiyatro olarak oynandı. Silahlara Veda Ernest Hemingway’in en önemli romanlarından biridir. Silahlara Veda’da savaşın ortasında iki genç insan hem kendi sevgi dolu dünyalarında, hem de savaşın her şeyi yerle bir eden acımasız dünyasında yaşarlar.
Hemingway, romanda olağanüstü gözlemleri ve yazım tekniğiyle başarının doruğuna ulaşır, ününe ün katar. Başka savaş romanları da yazan Hemingway, yazarken yalnız savaşı anlatmakla kalmaz, kendi dünya görüşü doğrultusunda savaşın insan yaşamına olan tüm olumsuz etkilerini de vurgular. Çanlar Kimin İçin Çalıyor’da Hemingway, İspanyol İç Savaşı sırasında dağlarda faşistlere karşı savaşan gerilla güçleri arasında bulunan Amerikalı bir İspanyolca profesörü olan Robert Jordan’ın gözünden savaşı anlatır. Robert Jordan patlayıcı konusundaki uzmanlığı dolayısıyla Segovia şehrine yapılacak bir saldırıyı desteklemek için bir köprüyü havaya uçurmakla görevlidir. Kitap yayınlandığında ve sonrasında bir savaş klasiği olarak hep okundu. Bu kitapların bu kadar başarılı olmasının nedeni Hemingway’in, zaman zaman asker, zaman zaman gazeteci olarak savaşı izlemesidir. Hemingway, bu sırada birkaç kez yaralanmış ve çokça aşık olmuştur.
Savaştan gelen bir roman
Kobanê modern zamanların dönüm noktalarından biridir. Nice nice devletlerin durduramadığı DAİŞ’i, Kürt savaşçıları Kobanê önlerinde tarihin çöplüğüne gönderdi. Kazanılan bir savaş değildi sadece, gelmekte olan karalık bir çağ durduruldu. DAİŞ karşısında Irak ordusu bütün donanımına rağmen silahlarını bırakarak kaçmıştı, Suriye ordusunun aklında bile gelmemişti DAİŞ’e karşı koymak. Türkiye’de ise Erdoğan “Kobani düştü düşecek” diyordu, ellerini ovuşturarak.
Kobanê, sadece bir savaş değildi, bir savaştan çok fazlasıydı. Bir halklar dayanışması, bir mücadele şenliğiydi. Belki bir örneği İspanya İç Savaşı’nda yaşanmıştı. Dünyada demokratik, barış sever kamuoyunun ortak kalbi uzun bir süre bu küçük Ortadoğu kentinde attı. Kürtlerin yanı sıra dünya da ortaklaştı bu savaşta. Elimizdeki kitap bu savaşı anlatan ve deyim yerindeyse bir belgesel roman. Sürükleyici ve canlı üslubu, yazarın savaşı yakından izlediği, insanların hayatına etkilerini gözlediğini gösteriyor. Sözünü ettiğim roman ‘Onur Cephesi KOBANÊ (1. Cilt )’. Kitabın yazarı Meryem Kobanê. Tanıtım bülteninde yazarla ilgili şöyle deniliyor:
“Onur Cephesi! Ülkesinin her karış toprağında ayak izlerini bırakan, her sesi, her yüzü, her cümleyi yüreğiyle ören bir kadının kaleminden…”
Bu kısa cümleler de bize kitabın yazarının tıpkı Hemingway gibi savaşı yakından bildiğini anlatıyor. Bir fark var ama Hemingway ile arasında. Hemingway, savaşmayı seviyor. Hiç üzerine vazife olmadığı zamanlarda bile savaşa karışıyor. Hatta bu yüzden yargılanıyor. Meryem Kobanê’nin yazdığı roman bir savaş romanı ama savaştan yana bir roman değil. Savaş kapıya dayandığı için kabul etmiş bir halkın romanı. Şöyle yazıyor yazar:
“İnancıma göre savaş, hiçbir toplumdan normal insanların gönüllü tercihi değildir, zorunluluktur. Kürt olduğum için bu düşünceye sahip olabilirim. Kürt halkı olarak hiçbir dönemde başka bir halka karşı kültürel ve toprak işgali emeli gütmedik.” (s. 327)
Belgesel roman
Burada kitabın bir özetini vermeye çalışmak beyhude bir çaba gibi görünüyor. Bu savaş pek özetlenecek gibi değil. Yine de kısa iki alıntı yapmadan kendimi alamayacağım. Alıntılar, sürprizlerle dolu bu kitap hakkında bir fikir edinmeye yardımcı olabilir.
“Henüz planlamaya başlamamışken, bir arkadaş koşarak yanımıza geldi:
‘Şehit düşen arkadaşlar geldi. Arkadaşlar geldiler, bize yetiştiler.’
Mutlulukla gülüyordu, bu yüzden ne diyeceğini şaşırmıştı. Ne söylemek istediğini anlamadık. Sert bir tonda uyarıp durumu anlaşılır kılmasını istedim: ‘Heval ne diyorsun? Ne şehidi hangi arkadaşlar? Ne anlatmak istiyorsan sakince anlat.’
Beyadiyê köyündeki arkadaşları bir daha göreceğimiz ve sağ gelecekleri hiçbirimizin aklında yoktu. O arkadaş da bizim gibi şaşırmıştı, keyifle aynı cümleyi tekrarlıyordu.
‘Arkadaşlar geldi. Şehit arkadaşlar geldi.’
Sonra biraz sakinleşti ve müjdeyi verdi:
‘Beyadiyê köyünde dört arkadaş kalmıştı ve biz onlarını şehit olduğunu sanıyorduk. Onlar yetişmiş, sağlar, şehit olmamışlar. Köyde saklanmış, akşam olunca çıkmış ve buraya ulaşmışlar. Şimdi okulda arkadaşların yanında oturuyorlar. Gözlerimle gördüm.” (s.180)
Herkes okula koşar ve şehit olmuş ama şu anda çayını yudumlayan arkadaşları ile birlikte çay içerler.
Bir kısa alıntıda kadınların değişimine ve öncülüğüne dair.
“… Ayşe’nın kızını tanıyor musun? Anne babasının korkusundan kapının önüne çıkmazdı. Şimdi yüz erkek onun komutasında savaşıyor. Cephede destan yazıyor. Ya Fatê? YPJ’ye katılmadan önce millete selam vermeye çekinen ürkek, utangaç bir kızdı. Şimdi çıkıp konuştuğunda, dersin ki Cemil Horo’dur, Memê Alan destanını söylüyor.” (s.329)
Yazar zaten kronolojik bir anlatımı tercih etmiş. Roman Kobanê savaşının öncesinde başlıyor ve adım adım Kobanê savaşının bütün gelişmelerini gerçeğe sadık kalarak anlatıyor. Yer yer yakalanan DAİŞ militanları üzerinde çıkan belgelere de yer verilmesi romanın belgesel karakterini güçlendiriyor. Yazar bizim bilmediğimiz birçok olayın gerçek yüzünü aktarıyor. Romanın önemli bir yanı Kobanêli savaşçıların yaşamlarına tanık olmamız. Yazar, savaşçılar arasındaki tartışmalara ve savaş konusundaki görüş alışverişine de yer vermiş.
Sonuç olarak Kobanê savaşını bir daha bütün cepheleri ile düşünmek için bir fırsat bu roman. Okumanızı öneriyorum.
KÜLTÜR SANAT SERVİSİ