Murat Çakır
İnanç değiştirenlerin aralarına katıldıkları inançlılardan daha bağnaz oldukları rivayet edilir. Olabilir, ki tarih bunun örnekleriyle doludur. O açıdan “hâlâ barış partisiyiz” yalanını söyleyen Yeşillerin, muhafazakârlardan daha yüksek sesle savaş çığırtkanlığı yapmaları son derece normal. Dahası Scholz hükümetinde yaptırımlar ve silahlanma konusunda bazı soruların ifade edilir olması bile Yeşil bakanları hezeyana sürüklüyor. Dışişleri Bakanı Baerbock Batılı ülkeleri “savaş yorgunluğuna” karşı uyarırken, Şansölye vekili Habeck “Rusya’dan fosil enerji taşıyıcıları alımını ebediyen sonlandırmalı ve Rusya’yı dize getirmeliyiz” diyor. Artık Yeşillerin emperyalist savaş gemisinin “kırbaç taşıyıcıları” hâline gelmelerine kimse şaşırmamalı.
Alman sermayesinin farklı fraksiyonlarının sözcülüğünü yapan FAZ gazetesi bu nedenle SPD’yi çekingenlikle suçluyor, ama Yeşilleri “korkakların partisi vatan savunucusu oldu” diyerek göklere çıkartıyor. Ancak hemen arkasından da “bu dönüşüm yeterli değil, daha tutarlı olunmalı” diyerek kırbaç taşıyıcılarının sırtını kamçılamayı da ihmal etmiyor. Çünkü savaş politikalarına ve militarizme toplumsal rıza üretiminde aksamalar olabileceğini çok iyi görebiliyor.
Sahiden de “Rusya’yı dize getirme” politikasının Avrupa’nın “vatan cephesini” sıkıştırmaya başladığı söylenebilir. Pandemi sürecinde herkes için görünür olan sosyal ve ekonomik sorunlar enflasyon oranlarının artması ve enerji taşıyıcıları dar boğazı ile birleşerek Hinterlandın istikrarını tehdit etmeye başladı. Yaygınlaşan yoksulluk, orta katmanların sosyal güvencelerini kaybederek yoksulluğa kayma korkusu, yoğunlaşan gıda krizi, sonbaharda beklenen yeni Pandemi dalgası ve kışı soğukta geçirme tehlikesi, Avrupa toplumlarında derin kaygılara yol açıyor. Özellikle her iki kişiden birisinin işini kaybetme korkusunu yaşadığı, sübvansiyonlara rağmen yakıt fiyatlarının rekor seviyelere geldiği, kredi faizlerinin yükselme trendi gösterdiği Almanya’da halka, sırtına yeni giderler yükleyecek olan savaş politikalarını kabul ettirmek pek kolay olmayacak gibi görünüyor.
Yeşil bakanların hezeyanları ve NATO medyasının sınırsız savaş propagandası emperyalist merkezlerdeki egemen siyaset arasında bazı tartışmaların hiddetlendiğini de gizleyemiyor artık. Rusya’ya yönelik stratejinin “hataları” üzerine yürütülen tartışmaları önde gelen burjuva medyasında bile okumak mümkün. Örneğin New York Times bir baş yazısında “Rusya ile kapsamlı bir savaşa çekilmek Amerika’nın çıkarlarına terstir” tespiti yapılarak, ABD Başkanının Ukraynalı meslektaşına “gerçekçi olmayan beklentilerden uzaklaşmasını ve ABD ile NATO’nun en fazla nereye kadar gidebileceklerini anlatması” öneriliyor. Gazete baş yazısını “Ukrayna hükümeti kararlarını gerçekçi tahminlere dayandırmalı ve daha ne kadar yıkıma tahammül edebileceğini düşünmeli” diyerek sonlandırırken, aynı zamanda eleştirisinin oklarını Brüksel ve Berlin’e de yönlendiriyor.
Nitekim bu tartışmaların etkisini ABD Dışişleri Bakanlığı’nın “Rus tahılları ve gübresi üzerindeki yaptırımı gıda krizini hafifletmek için kaldırabiliriz” açıklamasında görmek olanaklı. Aynı şekilde Alman basınına düşen “ABD, Ukrayna tahılını Belarus demiryolları üzerinden Batıya ulaştırmak için Lukaşenko ile gizli görüşmeler yapıyor” şeklindeki haberler de bu etkiye işaret ediyor.
Kısacası Yeşil bakanların hezeyana kapılmaları için yeterince neden mevcut. Zaten Alman tekelci burjuvazisi yeni siyasi temsilcilerini daha atak olmaları için gaza getiriyor ve onları, sadece kendi partilerini değil, tüm devlet aparatını ve toplumu gerici karanlığının boyunduruğu altına sokmak için kullanıyor. Son eyalet seçimlerinde Yeşillerin elde ettikleri sonuçlar bunda başarılı olduklarını gösteriyor. Ancak bu başarının daha ne kadar sürdürülebileceği pek açık değil. Alman barış hareketinin yeniden kendine gelmeye başladığı ve egemenler arasındaki strateji tartışmalarının hiddetlendiği bugünlerde krizlerin beklenildiği gibi derinleşmesi, toplumsal atmosferi çabucak değiştirebilir. Değişen atmosferin ise siyaset değişikliğine yol açması içinse Avrupa toplumsal ve siyasi solunun hayallerinden vazgeçip, toplumsal direnişi örmesi zorunludur. Bu ise, maalesef şu an için pek mümkün görünmüyor. Ve karanlık yayılmaya devam ediyor…