Veysi Sarısözen
Erdoğan rejimi seçim sürecini savaş kanına bulamak üzere harekete geçti. Güney Kürdistan topraklarında savaş tırmandı.
Öyle işler oldu ki, Kürt milleti adına tarihe geçecek. Barzani yönetimi PKK’nin, KDP Türkiye’yle birlikte savaşı tırmandıracak iddiasını “yalanladığı” halde, Erdoğan Mesrur Barzani’nin “ticaret” için Ankara’dayım demesine bakmadan, onu ve heyetini daracık bir kanapeye sıkıştırıp, tek başına oturan MİT Başkanı Hakan Fidan’ın karşısına oturttu ve iki gün sonra da savaşı başlattı.
Adamcağızlar kendi kardeşlerine gizlice, açıkça itiraf etmeden ihanet etmeye çabalarken, Erdoğan “ihanet dediğin şeffaf olur” der gibi, Mesrur’un ihanetini berbat bir fotoğraf karesinde dünya aleme ilan etti.
Düne kadar “Barzani yönetimi ne de olsa Kürttür” diye “iki Kürt partisinin anlaşmazlığı” hakkında konuşan kimi tanıdığım Kürtler ulusal onur ve haysiyetlerinin böyle kaba bir biçimde çiğnenmiş olmasından utanç duyduklarını artık açıkça itiraf ediyor. “İki parti, yani PKK ve KDP” arasında bir ihtilaf yok. Barzani yönetiminin Türk devletinin hizmetine girmesi gibi yüz kızartıcı bir durum var.
Bu öyle bir durum ki, Barzani yönetimi yalnız aynı milletin evladı olan Kuzeyli Kürt halkına karşı ihanet etmiyor, Güney Kürdistan’ı birlikte kurduğu YNK’ye karşı da düşmanlık politikası izliyor. Ape Talabani’nin yattığı kabirde kemikleri sızlıyor olmalıdır. Barzani yönetimi, Şii Sadr ile birlikte Saddamcı Sünni gruplarla YNK’ye karşı Cumhurbaşkanlığını ele geçirmek için karanlık bir ittifak kurdu ve yalnız Güney halkını tehlikeli bir şekilde bölmekle kalmadı, Irak Devleti’ni de siyasi bir krize sürükledi.
Görünüş açık: Barzani yönetimi Türk devletini yöneten Erdoğan adına Güney Kürdistan’ı parçalamakla ve Irak devletini krize sürüklemekle meşgul.
O böyle yapınca Irak devleti de boş durmadı. Türk devletiyle hemen hemen aynı anda Şengal’e karşı harekete geçti. Orada da çarpışmalar başladı.
Üçüncü Dünya Savaşı bağlamında bütün bunlar nereye varıyor?
Bana sorarsanız, gerek Erdoğan rejimi, gerek Güney yönetimi ve gerekse Irak devleti, Ukrayna savaşı daha da derinleşmeden İran’ı zamanından önce bu badireye çekmek için harekete geçti. Şengal saldırısı muhtemelen İran yanlısı Haşdi Şabi’yi savaşa çekmek gibi bir hedef gütmekte. Pakistan’daki darbemsi hükümet devirmesi de işlerin bu yönde evirildiğinin işareti olabilir.
Bütün bunlar, yaşanan kanlı çarpışmaların arkasında ABD’nin, Britanya’nın ve kısmen de kimi AB devletlerinin yer aldığına işaret etmekte.
İyi de bütün bu belalı gelişmeler karşısında Türk rejim “muhalifleri” ne alemde?
Ekonomi batmak üzereyken halkın sırtına yüklenen astronomik savaş masraflarına muhalefetin itirazı var mı? Ekonomisi çöken bir devletin bir de savaşa yeltenişine altı parti ne diyor? Güvenilir kaynaklar Türk ordusunun çok ciddi kayıplar verdiğini haber verdiğine göre, muhalefette itiraz belirtisi var mı?
Ülkeyi tehlikeli maceralara sürükleyecek gelişmeler karşısında muhalefetin kılı kıpırdamıyor. Bu durum savaşın çok daha tehlikeli şekilde tırmanması durumunda, altı partiyi Erdoğan’ın peşine takma ihtimalini akla getiriyor.
İşin başındayız. Ukrayna krizi aşılamaz ve savaş hali daha beter bir hal alırsa, bilelim ki, ABD rejimin burnuna halkayı takar ve onu Rusya’ya karşı ilan edilen yaptırımlara harfiyen uymak üzere sürükler. Bu ihtimal gerçekleştiği zaman Türkiye kendini, yalnızca Kürtlere karşı değil, Rusya’ya, İran’a, belki Çin’e karşı savaşın göbeğinde bulabilir.
İşte o zaman Güney Kürdistan’da oynanan savaş oyunu bir anda yeni dengeler nedeniyle bugüne kadar şahit olmadığımız bir aşamaya yükselir. Türk devletinin de sınırları dahil, sınırların allak bullak olduğu bir sonuçla karşılaşmak işten bile olmaz.
Bu gibi riskler muhalefeti ilgilendirmiyor mu? Bu ne biçim vatanseverliktir? Bu ne biçim demokratlıktır? Savaşa girmeden domatesin taneyle satıldığı ülke, savaş ekonomisine mecbur kaldığında sefalete sürüklenen halka ne diyeceksiniz?
Ve bu savaş tamtamları aslında “baskın” bir seçimin ayak sesleriyse, siz muhalefet olarak ne yapacaksınız? Hem savaşı destekleyip hem de Başkomutanı devirme işini nasıl bağdaştıracaksınız? Şurası çok açık: Eğer muhalefet bu savaşa doğrudan, amasız fakatsız karşı çıkmaz, rejimin peşine takılırsa, emin olun bir “baskın” seçimde Erdoğan’ın ya maskarası olur ya da alnının orta yerine “devlet haini damgasını” yer.
Demir tavında dövülür. Hemen şimdi, bu savaşın NATO’ya hizmet etmek ve bir baskın seçim ortamı yaratmak amacıyla çıkarıldığını ilan etmek gerekir. Savaşa verilecek en küçük destek muhalefetin iflası olacaktır.
Duyurulur.