BM Genel Sekreteri Guterres’in salgının başlangıç günlerinde yaptığı küresel ateşkes çağrısı, dünyanın çatışma bölgelerinde karşılık bulmadı. En zorlu çatışma alanlarında Türkiye’nin varlığı rastlantı olarak görülmüyor
Koronavirüs salgınının varlığını duyurmaya başladığı günlerde yaptığı bir konuşmayla dünyadaki bütün savaşan güçlere “Küresel Ateşkes” çağrısı yapan Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, “Virüsün şiddeti savaşın manasızlığını ortaya koyuyor. Bu nedenle bugün dünyanın dört bir yanında hemen küresel ateşkes ilan edilmesi çağrısı yapıyorum. Çatışmaları durdurma ve hep birlikte hayatımızın gerçek savaşı üzerinde odaklanmamız gerekiyor” demişti. Aynı süreçte, BM’nin Suriye, Lübnan, Irak, Yemen ve Ortadoğu Barışı özel temsilcileri de ortak açıklama yaparak, Genel Sekreter’in çağrısına destek verdi.
Ancak aradan geçen zaman içerisinde bu çağrı karşılık bulmadığı gibi, Türkiye başta olmak üzere savaştan beslenen yönetimler, askeri faaliyetlerini hiç durdurmadılar. Bu durum, çatışmaların sürdüğü alanlarda salgının yayılma riskini artırdığı gibi, zaten zayıf olan sağlık sistemlerini de tümüyle çalışamaz hale getirdi. Bu durum, söz konusu ülkeleri virüsün zayıf halkaları haline getirmeye devam ediyor. ABD merkezli International Rescue Committee (IRC), virüsün yayılmasını yavaşlatmak için mali ve insani yardım ihtiyacına dikkat çekerek, Afganistan ve Suriye gibi “kırılgan ülkelerin” büyük bir salgını önlemek için “acil maddi yardıma” ihtiyaçları olduğunu vurguladı.
Henüz tam yansımadı
Dünyadaki koronavirüs vaka sayısının 500 milyon ile bir milyara kadar artabileceğini tahmin eden IRC, savaş ve çatışmaların yaşandığı ve siyasi istikrarın olmadığı ülkelerde ölü sayısının üç milyonu aşabileceğini belirtiyor. Bu rakamların uyarı olarak görülmesi gerektiğini söyleyen IRC başkanı David Miliband, “Salgının yıkıcı etkisi dünyanın en kırılgan ve savaşın yıkımına uğramış ülkelerinde henüz tam olarak yansımadı” dedi. IRC, hane halkı sayısı, nüfus yoğunluğu, sağlık hizmetlerinin kapasitesi, önceden beri süregelen çatışmalar gibi etkenlerin büyük salgınların ortaya çıkması riskini artırabileceğini belirtiyor.
Bilgi alınamayan alanlar
Sınır Tanımayan Doktorlar adlı yardım kuruluşundan Caroline Seguin, Yemen’de Kovid-19 nedeniyle ölümlerin olduğuna inandıklarını, ancak bu ölümler hastanelerde gerçekleşmediği için kayıtlara geçme ihtimalinin olmadığını söylüyor. Çatışmaların sürdüğü ülkeler, Kovid-19 hastalarını tedavi edecek yeterli sayıda tıbbi cihazdan da yoksun. Afganistan ve Pakistan’da bir milyon nüfusa düşen solunum cihazı sayısı 10’dan az. Nijerya’da bu sayı 1’den az.
Çocukların hayatı kararıyor
UNICEF’e göre, Kovid 19 salgını kapsamında ilan edilecek küresel bir ateşkes, çatışmalardan etkilenen bölgelerde yaşayan 250 milyon çocuğun kaderini değiştirebilir. UNICEF Genel Direktörü Henrietta Fore, “Bugün dünya genelindeki çatışma bölgelerinde yaklaşık 250 milyon çocuk yaşıyor. Bu çocukların daha fazla şiddete maruz kalmaması için savaşan tarafların, BM Genel Sekreterliği’nin silah bırakma çağrısına uyarak ateşkes ilan etmesi ve COVID19 salgınıyla mücadele etmeye başlaması gerekmektedir” diyor. “Ancak, Genel Sekreterliğin çağrısının üzerinden yaklaşık bir ay geçmiş olmasına rağmen Afganistan, Burkina Faso, Libya, Mali, Suriye, Ukrayna ve Yemen’in bazı bölgelerinde ve başka ülkelerde şiddetli çatışmalar hâlen devam etmektedir” diyen Foru, “İlan edilecek bir ateşkes, kırılgan nüfusların küresel bir salgını durdurmada kilit önem taşıyan sağlık hizmetleri gibi temel hizmetlere erişimine olanak tanır” diye sesleniyor. Fore, “Silahlı güçler ve gruplar, yardım paketlerinin ulaştırılmasına veya ihtiyaç sahibi insanların hizmetlerden faydalanmalarına engel olmamalıdır. Hükümetlerin veya muhalif grupların kontrolündeki tüm siviller, hayatta kalmaları ve esenliklerinin sağlanması için hayati önem taşıyan tüm desteklere erişebilmelidir” diyor.
Türkiye başı çekiyor
Koronavirüs salgını günlerinde Ortadoğu’daki ‘Osmanlı hayallerinden’ vazgeçmeyen Türkiye, bir yandan kendi sınırları içinde savaş politikalarını sürdürürken, diğer yandan da Suriye ve Irak’taki askeri faaliyetlerini durdurmuyor. Önceki haftalarda Federe Kürdistan Bölgesi’ndeki Maxmur Kampı’nı bombalayarak 3 kadının yaşamını yitirmesine neden olan savaş uçakları, daha sonra da Kürdistan Yurtseverler Birliği (YNK) kontrolündeki Zînî Wertê bölgesine saldırı gerçekleştirdi. Saldırının ardından Kürdistan Demokrat Partisi’nin (KDP), bölgeye askeri güç kaydırması ise Kürt güçler arasında gerilime yol açarken, bölgeye KDP eliyle TSK güçlerinin yerleştirildiği belirtildi. Yine geçtiğimiz günlerde, Xakûrkê Bölgesi’nin savaş uçaklarıyla bombalanması sonucu pancar toplayan Rojhilatlı iki genç yaşamını yitirirken, önceki gün de Türkiye’ye ait savaş uçakları Akrê kentine bağlı Guhane Vadisi’ni bombaladı. SİHA’larla Kobanê’nin bombalanması da yine koronavirüs salgını günlerinde gerçekleşti.
Konvoylar birbirini izliyor
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) kaynaklarına göre önceki gün de 35 Türk askeri aracı Suriye topraklarına girerek İdlib kırsalında askeri mevzilere yöneldi. SOHR kaynakları, İdlib’in kuzeyinde, askeri ve lojistik ekipman taşıyan 35 araçtan oluşan konvoyla birlikte son ateşkesin başlamasından bu yana Suriye topraklarına giren askeri araç sayısı 2 bin 670’e ulaşırken, bu dönemde yaklaşık 10 bin 300 Türk askeri İdlib ve Halep’e konuşlandı. Bu arada, Türk askerleri artık bölgedeki cihatçı güçlerin de hedefi haline geldi. Birleşmiş Milletler Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen’ın, önceki gün BM Güvenlik Konseyi (BMGK) üyelerine yaptığı kapsamlı bir ateşkes çağrısına ise Ankara’dan henüz bir yanıt gelmedi.
Libya: Türkiye’nin cihatçı çöplüğü
Koronavirüs nedeniyle ilk zamanlarda Hafter güçleri tarafından ilan edilen ateşkes, kısa sürede bozuldu. Libya Ulusal Ordusu (LUO) sözcüsü Ahmed el Mismari, Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin (UMH) ateşkesi paralı asker getirmek için kullandığını belirterek, “Suriyeli ve diğer uyruklara sahip büyük düzeylerde paralı askerler getirdiler. Türkiye’ye bağlı ÖSO kaynaklarına göre Suriye’den Libya’ya transfer edilen yaklaşık 17 binden fazla terörist var. Yaralılar ve binden fazla ölü de dâhil olmak üzere bunların yaklaşık bin 800’ü Suriye’ye geri döndü” dedi.
17 milyon Yemenli susuz
Uluslararası Kızılhaç Komitesi, koronavirüs salgınının yaşandığı bir dönemde Yemen’de 17 milyonu aşkın kişinin temiz suya erişemediğini duyurdu. Açıklamada, Kovid-19 tehlikesinin devam ettiği bir dönemde Yemenlilerin temiz suya erişimi- nin sağlanmasının her zamankinden daha önemli hale geldiği vurgulandı. Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi ise daha önce yaptığı açıklamada, Kovid-19’un Yemen’de yayılmış ancak tespit edilmemiş olabileceğini belirtmişti.
Suriye felaket yaşayabilir
BM İnsani Yardım Koordinatörü Mark Lowcock, Suriye’de 40’tan fazla vaka kaydedildiğini ve üç kişinin koronavirüs salgını nedeniyle hayatını kaybettiğini bildirdi. Lowcock, dokuz yıldır süren savaş nedeniyle milyonlarca kişinin yerlerinden olduğu Suriye’de hijyen eksikliği ve kalabalık nedeniyle zengin ülkelerin bile baş etmekte zorlandıkları krizle baş edilmesinin çok zor olduğunu söyledi. Lowcock, ülkeye hayati sağlık ve yardım malzemelerinin girmesine izin verilmesi gerektiğini kaydetti ve Ocak ayında Rusya’nın isteğiyle kapanan Irak sınırının yeniden açılmasını istedi.
Filistin: Açlık ya da virüs
Filistin güvenlik görevlileri kaçak olarak İsrail’e geçmeye çalışanları engellemeye çalışıyor. İsrail işgalindeki Batı Şeria’da yaşayan Filistinliler arasında görülen 326 koronavirüs vakasının çoğunun, salgının boyutlarının çok daha büyük olduğu İsrail’den ya da Yahudi yerleşimlerinde çalışan Filistinli işçiler üzerinden geldiği anlaşıldı. Filistin Özerk Yönetimi Filistinlilere evde kalmalarını ve iki hafta kendilerini izole etmelerini söylüyor ama insanların işe ihtiyacı var. Normal koşullarda şu sıralarda 100 bini aşkın Filistinlinin İsrail ve işgal altındaki topraklardaki Yahudi yerleşimlerinde çalışma izni var. Buna ek olarak İsrail ve yerleşimlerde izinsiz çalışan bir kesim de var. Filistinli işçilerin salgın devam ederken bile işlerine gitmeye çalışmasındaki çaresizlik aynı zamanda Filistinlilerin ekonomik olarak İsrail’e bağımlı hale getirildiği gerçeğini ortaya koyuyor.
Kolombiya ucuz çözüm peşinde
Hükümetle FARC gerillaları arasında imzalanan barış anlaşmasından bugüne kadar yüzlerce FARC üyesinin ve sivil eylemcinin katledildiği Kolombiya’da, koronavirüs sonrasında çıkarılan ‘pişmanlık yasası’ benzeri uygulama tepki çekiyor. Hükümetin örgütlerle ilişkisini kesenlerin ‘sosyal haklardan faydalanmaları’ için çıkardığı yasa, Ulusal Kurtuluş Ordusu (ELN) ve Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri (FARC) üyelerini de kapsıyor. Hükümet yetkilisi Miguel Ceballos, uygulamanın “hükümet ile terör örgütlerinin masaya oturduğu” anlamına gelmeyeceğini söyledi.
HABER MERKEZİ