Türkiye’nin PKK’ye yönelik harekât iddiasının arka planında Türkiye’den Suudi Arabistan’a su taşınması, oradan da Körfez ülkeleri ve İsrail doğalgazının Avrupa’ya taşınması için Ovaköy sınır kapısı ve Kalkınma Yolu projesi uygulamaya konuluyor
Yusuf Gürsucu
Türkiye “terörle mücadele” adı altında Federe Kurdistan’a yönelik işgal tehditlerinde bulunurken; diğer yandan Suudi Arabistan ile ticaret yolu oluşturma iddiasıyla Habur Sınır Kapısı kapatılıp Ovaköy Sınır Kapısı açılarak, Federe Kurdistan’a jandarma rolü verileceğine işaret eden gelişmeler yaşanıyor. Türkiye’nin enerji ve madencilik faaliyetlerini Suudilerle ortak yürütme planları ilerlerken Ovaköy Sınır Kapısı’ndan başlayıp Bağdat’a, oradan da Suudi Arabistan’a kadar uzanacak yol hem ticari bir işlev görecek hem de aynı zamanda İsrail’in doğalgazı dahil Körfez ülkeleri ve Suudilerin doğalgazı ve petrolü boru hatları ile Avrupa’ya taşınmak istenecek.
Ovaköy Sınır Kapısı ve yol
Habur’un karşısındaki Halil İbrahim Sınır Kapısı’nın devralınması için Bağdat’la anlaşan Türkiye, Ovaköy Sınır Kapısı’nı açmaya hazırlanıyor. 2017 yılında yandaş medyada Barzani’nin Kerkük’ten tamamen çıkarılmasının hedeflendiği belirtiliyordu. 15 gün önce yandaş Yeni Şafak gazetesinde, “Irak’ın kuzeyinde PKK’yı bitirmeyi planlayan Türkiye, bu iki proje ile ‘terörün’ bitirilmesine de destek olacağı ve PKK’nın Irak-Suriye bağını kesmek için doğal set görevi göreceği” iddiaları yer aldı. Türkiye’nin Körfez’e erişimini kolaylaştıracağı belirtilen açıklamalarda, Suudi Arabistan’daki Arar Kapısı’nın aktifleştirilmesi için Suudi yetkililer ile görüşmeler yapıldı. Aynı zamanda Türkiye, Irak ile yapılan görüşmeler sonrası Ovaköy Sınır Kapısı’nın bulunduğu Kalkınma Yolu Projesi’nin hızlandırıldığını belirtmişti.
Mahmur, Şengal, Silêmanî
Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan’ın, 15 gün önce kabine toplantısından sonra yaptığı açıklamadaki, “Bu yaz Irak sınırlarımızla ilgili meseleyi kalıcı olarak çözüme kavuşturmuş olacağız” sözleri güvenlik adı altında büyük bir sermaye hareketinin parçası olma arzusunu ortaya koyuyordu. Suriye’nin Rojava ve Irak’ın Kurdistan bölgesinde ‘Pençe-Kilit’ adı altında sürdürülen işgal girişimleri ile güvenlik şemsiyesi oluşturma iddiasında bulunan Türkiye’nin Kürt düşmanlığının yanı sıra bir hedefinin de Kalkınma Yolu projesini tahkim etmek olduğu belirtiliyor. Yapılan iddialarda, Mahmur, Şengal, Kerkük ve Silêmanî’deki (Süleymaniye) direnişçi Kürt varlığının, Ovaköy Sınır Kapısı ve Kalkınma Yolu Projesi için büyük tehdit olduğu ve bu nedenle sözü edilen bölgelere yönelik saldırıların seçim sonrasında başlatılacağı ise artık gizlenmeye gerek duyulmuyor.
Yol için peşmerge tehdidi
Rudaw’da Ovaköy Sınır Kapısı’nın açılabilmesi için Kurdistan Bölgesi Hükümetinin rızası ve onayı gerektiğine işaret eden haberler yer aldı. Rûdaw Araştırma Merkezi’nin Ortadoğu Uzmanı Zıryan Rojhılati, “Türkiye’nin Ovaköy meselesindeki Kürdistan Bölgesi’ne karşı tutumu özellikle Bağımsızlık Referandumundan sonra oldukça önemli. Kürdistan Bölgesi de söz konusu sınır kapısının yolları kendi topraklarından geçmesi durumunda sınır kapısının açılmasına sıcak bakacaktır” dedi. 15 Ekim 2017’de Rûdaw’a konuşan Irak eski Genelkurmay Başkanı Babekir Zebari’nin, “Türkiye ve Irak, Saddam döneminde Sıhela’da bir köprü inşa etmeye çalıştılar ancak peşmerge izin vermedi. Şimdi de böyle bir planı uygulamak kolay değil” sözleri tehdit içeriyordu.
Yolun yanına su boru hattı
Kalkınma Yolu ve Ovaköy Sınır Kapısı’nın faaliyete geçmesinde işbirliği yapacak Irak’ın en büyük talebi Fırat ve Dicle nehirlerinden daha fazla su akışı için teminat verilmesi. Türkiye’nin GAP projesi kapsamında bölgede barajlar kurulurken suyun Suudi Arabistan’a kadar ulaştırılma hedefi dönemin Başbakanı Demirel tarafından dillendirilmişti. Diğer yandan barajların kurulduğu günden bu yana Irak ve Suriye’ye, son zamanlar da ise Kuzey ve Doğu Suriye Özerk bölgesine yönelik uygulamalarıyla sular bir baskı aracına dönüştürüldü. Tüm bunlar Suudi Arabistan’a ve daha önce Kıbrıs’a döşenen su boru hattının İsrail’e uzatılacağı yönünde vurgulardır. Yapılacak yolun yakınından geçen boru hatlarıyla Körfez ülkelerine ve İsrail’e de su satışının gündeme gelmesi bekleniyor..
İsrail gazı Avrupa’ya
İsrail’in Akdeniz’deki en büyük doğalgaz sahası olarak işaretlenen ‘Leviathan sahası’ Akdeniz ekosistemini zehirleyecek bir adım. Bu adımı atan ve gaz elde etme sürecini başlatan İsrail’in amaçladığı büyüklükte bir gaz üretiminin önündeki en büyük engellerden birisi de Gazze. İsrail’in saldırılarının temel amacı Gazze’nin kontrolünü tamamen eline geçirip insansızlaştırarak, Leviathan sahasının en zengin doğalgaz yataklarına sorunsuz ulaşmaktır. Bu amaçla 32 bini aşan sayıda Filistinli katledilirken, sermaye devletlerinin hiçbirisinden ses duyulmaması bir tesadüf değil. Avrupa, İsrail ve diğer Körfez ülkelerinin doğalgazını ucuz ve yeterli düzeyde elde edebilmek amacıyla, Kıbrıs ve Girit üstünden Yunanistan’a, oradan İtalya’ya ve nihayetinde tüm Avrupa’ya doğalgazı taşıma planı olan Easstmed Boru hattı maliyetlerin yüksek olması nedeniyle atıl halde kalmıştı.
İlk hedef Şengal ve Silêmanî
Diğer yandan Netanyahu’nun ve Avrupa’nın yeni boru hattı istikameti olarak Leviathan’dan Türkiye’ye deniz altından boru döşenmesi ve Türkiye’den de Avrupa’ya doğalgazın taşınmasıydı. Ancak en hızlı ve en ucuz yolun karadan bir boru hattı döşeme planları ağırlık kazanmıştı. Suriye üzerinden bunu gerçekleştirme şanslarının olmaması son 7 yıldır gündemde olan Irak üzerinden boru hattı ‘Kalkınma Yolu Projesi’ ile hayata geçirilmeye çalışıldığı izleniyor. Dışişleri Bakanı ve MİT Başkanı’nın komşu kapısı haline getirdiği ABD’de yaptıkları görüşmeler bu yolla ilgili ABD’den onay alma çabasıydı. Yapılan son açıklamalar bu onayı aldıklarına işaret ederken, Ortadoğu yeni ve kanlı bir döneme sokulmaya hazırlanılıyor. İşgalin başlangıç noktası Bakan Fidan’ın tehdit olarak açıkladığı Silêmanî öne çıkarken, diğer öncelikli hedefin ise Şengal olacağı haritalara bakınca anlaşılabilmekte.
Kandil Dağları hedefte
Geçtiğimiz Ocak ayında Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da ‘Gelecek Mineralleri Forumu’ gerçekleştirildi. Merkezi İskoçya’da bulunan araştırma ve danışmanlık şirketi Wood Mackenzie tarafından forumda sunulan “Süper Bölgeler: Enerji Dönüşümü Nasıl Sağlanır?” başlıklı rapora göre, maden zengini “Süper Bölgeler”in dünya genelinde enerji dönüşümünün gerçekleştirilmesi için büyük katkı sağlayacağı iddia edildi. Raporda, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu; Afrika, Ortadoğu ve Güney Asya’daki maden zengini ülkelerin oluşturacağı “Süper Bölgeler” için 400 milyar dolarlık ilk yatırım tutarına ihtiyaç duyulduğu vurgulandı.
Suudilerin 2030 vizyonu
Bu toplantının ardından Suudi Arabistan geçtiğimiz günlerde, “2030 Vizyonu” çerçevesinde ekonomisini yeniden şekillendirmek için üç hedef açıkladı. Ülkenin Madencilik Bakan Yardımcısı Halid el-Mudaifer, medya sitesi Semafor’a hedeflerini şöyle sıraladı; 1-Krallık topraklarındaki madenleri çıkarmak. 2-Dünya çapında mineral çıkarımına yatırım yapmak. 3-Mineral değer zincirinin mümkün olduğu kadar çoğunu ele geçirmek. Mudaifer, “Bu dönüşüm sayesinde ekonomik bir güç olmak istiyoruz. Elektrikli araç (EV) üreticilerinden akü üreticilerine kadar minerallere bağımlı diğer sektörlerdeki şirketleri çekmek için altyapı çalışmalarına başlandı. Suudi Arabistan’ın daha fazla minerallere ve farklı türdeki minerallere ihtiyacı var” dedi.
Suudilerin su sorunu
Madencilik uzmanlarına göre, Suudilerin “küresel madencilik merkezi” olmasının önünde en büyük engelin su kıtlığı olduğu belirtiliyor. Araştırma şirketi Shearman & Sterling, geçen yıl Suudi Arabistan’la ilgili yayınladığı raporda, “Bugüne kadar Krallık’ta 48’den fazla mineral tespit edilmiştir” denildi. Ancak uranyum, toryum, lityum ve kobalt gibi madenler Suudi coğrafyasında yok. Suudilerin en çok aranan madenlerden yoksun olması bu madenlere ulaşmak için dış ülke coğrafyalarında madenciliğe yönelmesini gerektiriyor. Diğer yandan açılmak istenen yolla birlikte Türkiye’nin Kürt coğrafyasındaki devasa barajların Suudilere ve İsrail’e bağlanması bekleniyor.
Kandil Dağları
Bu amaçla Kuzey ve Güney Kurdistan coğrafyasında olduğu belirtilen minerallere ulaşmak isteneceği ortaya çıkıyor. Şirnex ile Colemêrg arasında 80 kilometrelik dağ silsilesinde sermaye adına değerli mineral madenlerinin olduğu uzun yıllardır biliniyor. Bölgenin hemen sınır ötesinde bulunan Kandil Dağları’nda da çok ciddi maden ve petrol rezervleri olduğu sürekli işlenen bir konu. Stratejik Araştırmalar Merkezi Bilgesam Danışma Kurulu üyesi Mete Sohtaoğlu Tv5’e yaptığı açıklamada, “Kandil Dağları dediğimiz bölge ve diğer bölgeler altında çok ciddi maden ve petrol rezervleri olan bir bölgedir” diye belirtmişti.
Uranyum ve toryum
Komar Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’nden Varoujan K. Sissakian’ın UKH Bilim ve Mühendislik Dergisi’nde yer alan makalesi Kurdistan’da maden araştırmalarını içeriyor. Makalede; “Kürdistan bölgesi, Arap Plakasının en kuzeydoğu kısmını oluşturan Irak’ın kuzey ve kuzeydoğu kısımlarını kapsarken, Avrasya Levhası ile çarpışıyor. Çarpışma, farklı metalik mineralleri biriktiren hidrotermal akışkanların yanı sıra ofiyolitin Irak içindeki kısımlarının İran’dan itilmesine neden oldu. Kürdistan bölgesi, uranyum ve toryumun yanı sıra Fe, Çinko (Zn), kurşun (Pb), Cu, Cr-Ni ve Mn gibi metalik minerallerin varlığıyla karakterize edilmektedir” deniliyor.