Son yüzyılda, Kürtlerle Türkler arasında en büyük ayrışma ve farklılaşma nerde yaşandı derlerse olaylar, gelişmeler karşısında yaşanan şaşkınlığın derecesindedir derim. Türk cephesinde özellikle son on yıldır yaşanan siyasal ve toplumsal gelişmeler, olaylar karşısında şaşkınlıktan şaşkınlığa, dehşetten dehşete düşme; duyduklarına, gördüklerine inanamama “bu kadarı da olmaz” deme hali ağır bir travmatik iklimde seyrediyor. Kürt cephesinde ise “Biz bunun böyle olacağını biliyorduk. Kürde yar edilmeyen Türk’e de yar edilmez. Kürt’ten esirgenen, Türk’ün kısmetine düşmez. Kürt’ten çalınan, Türk’ün zenginliğine, refahına dönüşmez. Bugün zulüm bana, yarın ben yoksam o zulüm sana döner. Bana ne ettiyse, benden edindiği tecrübeyle sana, ona, size misliyle fazlasını yapar” diyesiydi uzun yıllardır.
Sahi Türk’ü dehşetten dehşete sürükleyen şeyin, Kürt’te bu kadar soğukkanlı karşılanmasına etki eden şey nedir? Kürt’ün en az yüzyıldır, bu gök kubbe altında yaşamadığı şey, rast gelmediği zulüm kalmadı. Evrensel hukuk, Kürtler için zaten işletilmediği gibi kendi yaptıkları anayasalar ve yasalar bile söz konusu Kürtler olunca uygulanmadı, esnetildi, gevşetildi, gerdirildi. Kürt’e yapılan zulüm, katliam, uygulanan her türlü hukuk her türlü milli ittifakla cezasız bırakıldı, hatta çoğu zaman ödüllendirildi. Şimdi hükümet, hükümetin denetimine aldığı yargı Anayasa Mahkemesi kararını yok saydığını, uygulamayacağını söyleyince hükümet ve ortağı siyasi partiler ve yandaşları dışındaki tüm siyaset, basın, barolar, sivil toplum kuruluşları böyle bir şey ilk defa oluyormuş gibi dehşetten dehşete düştüklerini gösteren açıklamalar yapıyorlar. Bir sanatçının konseri yasaklanıyor, “böyle bir şey nasıl olabilir”i dehşet içinde yaşıyorlar. Gezi davasında belgesiz, kanıtsız, tanıksız onlarca yıllık cezalar çıkıyor, bir sivil direnişe böyle yaklaşılmış olmasını akılları almıyor. Gazeteci, gazetecilik yaptığı için tutuklanıyor, cezaevine giderken yüzünde bunun nasıl olabileceğinin şaşkınlığıyla gidiyor. İktidar, kazanamadığı yerde seçimleri tekrarlatıyor, demokrasiye darbe yapıldığına dair bir dehşeti yaşıyorlar. Milletvekilinin dokunulmazlığı kaldırılıyor, milletvekili tutuklanıyor, dehşete düşüyorlar. Daha sayılabilecek onlarca şey var ki Kürtler bunu bir yüzyıldır en ağır biçimiyle yaşıyorlar. Kürtler devleti de iktidarı da çok iyi biliyorlar o yüzden devletten, iktidardan, müesses nizamdan gelen hiçbir şey onları şaşırtmıyor. Hapishaneler, mezarlıklar, işkencehaneler Kürtlerle dolduruldu yıllarca, doldurulmaya devam ediyor.
Barış istiyorsan herkes için isteyeceksin, Filistinli için isteyip Kürt için istemezsen, Kürt’ün başına düşen bomba umurunda olmazsa asla barışın hüküm sürdüğü bir ülken olmayacak. Süren savaş senin yoksulluğun, demokrasi yoksunluğun olacak. Kürt için yasa, anayasa, hukuk işletilmediğinde susarsan, o suskunluk bir gün ayağına takılacak prangaya dönüşecek illaki. Yıllarca ve halen Kürtlerin film yapması engellendi, yaptıkları filmler festivallerde sansürlendi, gösterimleri yasaklandı, sustun. Şimdi ülkenin en prestijli en büyük festivalleri sırasıyla iktidarın isteklerine boyun eğerek filmleri yasaklıyor, festivalleri iptal ediyor, festivallerin içeriğini değiştiriyor, istenmeyen filmleri festivallere almamak için akla ziyan mazeretler yaratıyor. Daha bugün Cizre’de kültür sanat festivali bünyesindeki konser yasaklandı. Kürt müzisyenler, adeta kelle koltukta konser veriyor, sanatlarını icra edebiliyorlar. Onların konserlerini yasaklayanlar, sizin konserlerinizi yasaklamayacaklar mı zannediyordunuz? Kürt’e yaşatılan kültürel ve siyasal çöl seni de içine almayacak mı sanıyorsun?
Peki, Türk halkı, Türk siyasetçiler, Türk sanatçılar, akademisyenler, gazeteciler, aydınlar bir yüzyıldır Kürtlere bunların yapıldığından bihaberler miydi? Şüphesiz habersiz olmadıkları, bir tepki göstermedikleri gibi çoğu zaman da destekçisi oldular bu zulmün. Peki, bir gün hesap gerektirdiği için kendilerinin de bir öteki olabileceklerini, bunun kendilerine de döneceğini hiç hesap etmediler mi? Elbette etmediler. Egemen ulus kibrinin yarattığı sağırlık, körlük bunu görmelerine engel oldu. Halen engel olmaya devam ediyor. Kürt anasını görmesin diye yapılan ve yapıldığı görmezden gelinen her şey her geçen gün bir Türk’ün daha anasını görememesine yol açıyor. Ama ne yazık ki bu ülkenin en büyük talihsizliği bazı istisnalar dışında aydınlarının olmayışıdır. Hamas’ın İsrail’deki sivillere cehennemi yaşattığı günün hemen ertesinde İsrailli aydınların kendi devletlerini bu cehennemden sorumlu tutan tavırları bu coğrafyaya hiç nasip olmadı ne yazık ki?