Hangi kadın, kilitleri asırlık geleneklerle taşlaşmış bu zindandan kaçabilir? Hangi kadın böyle bir bedeli göze alabilir? Hangi kadın bütün bir toplumu karşısına alacak özgürlük tutkusuna sahip olabilir? (Neval el-Saddavi*)
Yüz yıllardır batının sömürgesi olmuş, günümüzde de çeşitli biçimlerde devam eden sömürü ve işgaller altında olan Ortadoğu ve bütün Şark coğrafyasında ayrıca kadın olmak… Otoriter ve totaliter rejimlerin kılıcı altında yaşamaya mahkûm kadınların kurtuluş mücadelesinde döşediği taşlar… İslam dininin kadın üzerindeki etkileriyle yüzleşme denemeleri…
Sömürge topraklarda kadın olmak
Kadın olmak her coğrafyada zordur. Ataerkil sistem toplumların sosyoekonomik, politik ve kültürel özelliklerine göre kısmi farklılıklar arz etse de en nihayetinde kadın üzerinde tahakkümünü sürdürmede son derece ısrarcı. Yüz yıllarca sömürge kalmış Doğu topraklarında yaşam kadın için daha da ağır. Sömürgeci Batı, Doğu topraklarını kadın bedenine benzetiyor. Batının gözündeki kadınlık imgesi Doğu’ya yansıtılıyor: İşgal edilen verimli topraklar; kendini yönetemeyen, aklı yetmeyen, edilgenleştirilmiş topluluklar… Tarihi zenginliği, yeraltı-yerüstü kaynaklarının büyüklüğünün tasavvur ötesiliğiyle de bir o kadar gizemli… Kadın ise peçenin altında gizlenmiş, Nil’in derinliklerinde kaybolmuş, kum fırtınasıyla örtülmüş keşfedilmeyi bekleyen arzu nesnesi… Ve sömürgecilerin “Doğulu kadının bedeni toprak gibi işgal edilebilir” algısı…