Osmanlı imparatorluğu egemenliğinde bulunan halkların ulusal kimlikleri ile buluşmaları 19. yy.’ın ilk yarısından itibaren başladı. Kürtlerde de 19. yy’ın ikinci yarısında ulus bilinci oluşmaya başlamış olsa da ulus devlet kurma gibi bir hedefleri yoktu. Amaç II. Abdülhamid’in İstibdat rejimini yıkmaktı. Kürt aydınları bu amacı gerçekleştirmek için 1889’da kurulan İttihat ve Terakki Cemiyeti’yle Türk milliyetçileriyle birleştiler. Kürt aydınları Türk milliyetçileriyle öyle yakınlaştılar ki 1913’ten sonra İttihat ve Terakki Cemiyeti evrilirken bile büyük bir kısmı Türk milliyetçileriyle birlikte devam edip, harekatın içinde kaldılar. Geri kalanları ise Türk milliyetçiliğinin güçlü olduğu dönemlerde Kürt Teali Cemiyeti’ni örgütlediler. Bu örgütlenme kültürel kimlik tanımlamalarının ötesine geçmişse de siyasi bir tavır geliştiremediler.
Mustafa Kemal Anadolu’yu örgütlerken Kürtleri ihtilaf devletleri karşısında tutmak için birçok kez açık ve gizli biçimde Kürtlere muhtariyet/Özerklik sözü verildi. Tabi Mustafa Kemal’in sözleri ve samimiyeti Lozan Antlaşması’na kadardı. Lozan Antlaşması’yla ülkenin tapusu alınınca bu sefer yeni bir toplum mühendisliğine başlanıldı. Bu toplum mühendisliğinin amacı ülkedeki bütün farklılıkları ‘tekçilik’ potasından eriterek onları Türkleştirmekti.
1919’dan sonra Kürtlere mecliste, basın açıklamalarında açıktan verilen sözler Lozan Antlaşması ile tutulmayınca Kürtlerin itirazları yükseldi. Kürtlerin yükselen itirazlarına Kemalist rejim şiddetle Kürt hareketini bastırdı. Bu süreçte Kemalist rejim, Kürt hareketinin önünü kesmek amacıyla hareketin önderlerine yönelik başlattığı tutuklama dalgası ve Kürt halkı üzerindeki baskıyı tırmandırdı. 1925 Şubat’ında Şeyh Said başkaldırısı ile devletin Kürtlere yönelik imha harekâtına girişmesinin bahanesi yapıldı. Şeyh Sait ve arkadaşları 29 Haziran 1925’te idam edildiler.
Kürtlere yönelik imha harekatı sadece şiddetle yapılmadı. Şiddet, imha harekatının başlangıcı ve gerekçesidir. Asıl imha Kürtlerin; dili, kimliği, folkloru, kültürü, tarihi ve coğrafyasını yok etme ve Türkleştirme potasında eritmenin detaylarını da içeren Şark Islahat Planı ile detaylandırılmış ve uygulamaya konulmuştur.
Bu plan kapsamında; Kürtlerin ve Kürt coğrafyasının zorunlu iskan politikalarına tabi tutulması, katliamın tüm askeri masraflarını Kürtlere vergi olarak yükletilmesi, başkaldırıya katılanların idam edilmesi ve ailelerinin de sürgüne gönderilmesi, Kürtlerin bölgede tali memurluk dahi yaptırılmaması, yaşamın her alanında Kürtçe konuşulmasının yasaklanması, Kürt dilinin yok edilmesi için bölgede yatılı okulların açılması başlıkları, Türk kızlarının Kürt erkekleriyle evlendirilmesi (bu başlık pratikleşemedi) öne çıkıyordu. Bu başlıkların her biri onlarca alt başlıklarda detaylandırıldı.
Şark Islahat Planı Hazırlanmasına Dair Kararname Eylül 1925’te Mustafa Kemal tarafından imzalandı. Şark Islahat Planı da 24 Eylül’de Bakanlar Kurulunca onaylandı. Bu plan Kürtlerin bir daha belini doğrultamaması için her türlü baskı ve şiddetin yanı sıra, sistemli bir asimilasyonu da öngörüyordu.
Bu planın bir başka özelliği ise diğer planlar gibi belli bir süreye tabi değildi. Plan amacında da ifade edildiği gibi Kürtler tekçilik potasında eritilecek, asimile olana kadar sürecekti. Halen de sürüyor.
Kürtlerin baskılara karşı her itirazlarına, hak taleplerine karşı tekçi rejim yeni bir şiddet dalgası başlatıp devamında Şark Islahat Planı’nı güncelleyerek Kürtleri kültürel, siyasal, folklorik soykırım planını sürdürdü. Cumhuriyet tarihinin tek bir yılı yok ki Kürtlere dair asimilasyon ve kültürel soykırım uygulaması olmasın.
Bu planın son güncellemesi de 31 Ekim 2014 Milli Güvenlik Kurulu toplantısında planlanan çöktürme planı ile yine Kürt’e her alanda saldırma kararı ile oldu. Bu yeni saldırı sürecinin bahanesi de dünyanın barbar terör örgütü olarak tanımladığı IŞİD’in Şengal’de Kürtleri katletmesi, kadınları pazarlarda satmasından sonra yine Kürt kenti olan Kobani’ye saldırmasına Kürtlerin verdiği tepkiler gerekçe gösterildi.
Öncelikle çözüm sürecinde verilen sözler unutuldu ve ‘Kürt sorunu yoktur’ diye inkara başlandı. Sonra 15 Temmuz’u Allah’ın bir lütfu olarak kullanılıp Kürt kentleri yıkıldı, belediyelere kayyum atayarak Kürtlerin iradesi gasp edildi. Kürt parlamenterler ve siyasal öncüleri rehin alınarak Kürt siyasal hareketi tasfiye edilmek istendi.
İnkarcı ve asimilasyoncu zihniyet Kürtleri kültürel anlamda da asimile etmek ve Kürtlerin toplumsal yaşamını ahlaki olarak yozlaştırmak için de bütün hünerlerini ve aparatlarını kullanmaya devam etti.
Bir taraftan Kürt dilinin kamusallaşmasına katkıda bulunan tiyatro, sinema ve konserler iptal ettirilirken diğer yandan, festivaller adı altında Kürt müziğinin ve sanatının yozlaştırılma çalışmaları hız kazandı.
Kürt illerinde uyuşturucu ve fuhuş ile Kürtlerin toplumsal ahlakının yozlaştırılması amacı kolluk gücü desteği ve gözetiminde yapılıyor. Toplumsal mücadele içinde olan ailelerin bireylerini veya gençleri ‘irtibat ve iltisak’ kavramlarıyla işe almayarak açlıkla terbiye etmesi veya kendisine tabii olanları basit memurlukla ‘ödüllendirmeye’ çalışmaları da belli bir plan dahilinde uygulanıyor.
Çoklu politikalarla Kürt gençlerini gönüllü göçe zorlayıp Kürt coğrafyasını insansızlaştırma, devletin güdümündeki cemaatler eliyle açılan yüzlerce kurslarla Kürt çocuklarını kendi dillerinden uzaklaştırıp devletin kutsiyetini aşılaması, tıpkı Şeyh Said, Seyit Rıza ve arkadaşlarının mezarlarını saklayarak ölülerle yaptığı kavgada olduğu gibi ailelerin cenazelerinin verilmemesi veya cenazelerin kargo paketlerinde gönderilmesi gibi uygulamalarla Şark Islahat Planı’nın ruhu yaşatılmaya devam ediyor. Devletin Kürtleri asimile edene kadar meriyette tutacağı Şark Islahat Planı’nın güncel hali böyle.
2023 seçimlerinde Yeşil Sol Parti’nin aldığı seçim sonuçları üzerinde Kürt hareketine yapılan saldırıları bu harekatın psikolojik saldırısı olarak değerlendirmek mümkün. Bu nedenle Kürtler kendi toplumsal mücadelesini yürütürken yapacakları eleştiriler ve alacakları dersler muhakkak olacaktır. Ancak bu eleştiriler Kürt’ün toplumsal mücadelesinin kendisine bir saldırıyı barındırıyorsa bilinsin ki bu saldırı Şark Islahat Planı’nın özel saldırı yöntemlerine bilerek veya bilmeyerek alet olduğudur.